KATİL-16.BÖLÜM

3.2K 225 31
                                    

Bölüm şarkısı: Tom Odell- Another Love

Berke'nin kucağından inip etrafa baktım.

"Lanetli ormanlara benziyor."dedim ellerimi belime koyarak.

"Kaç kere lanetli orman gördün?" Berke'ye döndüm.

"Haklısın."

"Ben her zaman haklıyım." dedi ukala bir şekilde.

"Biz burda kaybolmuşuz sen hâlâ ukalalık peşindesin. Nasıl bir egodur?"

"Bu biçim bir egodur." yüzümü buruşturdum.

"Bö böçöm bör egödör." hışırtı duyunca çığlık atarak tekrar Berke'nin yanına geldim.

"Hey! Korkmayın! İnsanım!" Yemin et!

"Bizde konuşan bir kurt sanıyorduk. Aydınlattığın iyi oldu." dedim Berke'nin arkasında saklandığım yerden çıkarak.

"Kayıp mı oldunuz?"

"Biraz öyle oldu."

"İleride bir kampımız var. İsterseniz sabaha kadar kalabilirsiniz."

"Ah cidden çok iyi olur. Hadi gidelim." dedim Berke'yi çekiştirerek. Kulağıma fısıldamaya başladı.

"Gecenin bir köründe ormanda bizi bulanların teklifini kabul mu edeceğiz?"

"Birincisi gecenin bir köründe beni ormana sürükleyen sensin. İkincisi cidden kurtlara yem olmak istemiyorum."

"Burda kurt yok ki."

"Ya sussana sen! Merhaba!" dedim ateşin başında oturmuş ürkünç kıza. Gözlerinde siyah bir makyaj vardı. Dudaklarında kan kırmızısı bir ruj vardı. İnsan niye kampa gelirken ruj sürer?

"Merhaba." dedi düz bir sesle. Çadırın içinden değişik kıyafetli bir kız çıktı ve koşarak yanımıza geldi. Kollarımızdan çekiştirip yere oturttu. Önümde küçük bir masa vardı. Kız kartları önüme dizince tuaf tuaf kızın suratına baktım.

"Bu ne?"

"Tarot falı. Hadi seç üç tane."

"Ben fallara asla inanmam."

"İnanmayabilirsin. Sonuçta eğlencesine yapıyoruz." üç tane seçip önüne koydum. Yaptığım şey çok saçmaydı. Böyle şeyler insanların hayatını olumsuz etkiliyordu. İnsanların hayatını yönlendirmesini engelliyordu.

"Çok sevdiğin biri var. Ona deli gibi aşıksın yada öyle sanıyorsun."

"3 kelime öncesine kadar doğruydu ve bunu bilmen gayet normal. Her insanın kalbinde birisi vardır." 2.kartı aldı eline ve açtı.

"Bir çocuk var. Seni seviyor ama farkında değil. Sende bir gün onu seveceksin ve farkında olmayacaksın."

"Bu söylediğinde çok normal bir şey. Daha farklı şeyler bekliyordum. Hani kurt adam olacaksın falan gibi." dedim gözlerimi devirerek. Son kartı eline aldı.

"Ama hayatını ilk kartta çıkan çocukla birleştireceksin."

"Bunu bilmende gayet normal çünkü ona aşığım." kız gözlerini devirip Berke'ye döndü.

"Ben hayatımı bilmeden yaşamakla memnunum."

"Peki." dedi kız önüne dönerek.

"Ne! Bir dakika! Bende baktırtmak istememiştim. Benimkine baktın! Onunkine de bakmalısın!" ateşin başındaki kız kafasını bana döndürdü.

"Sen fallara inanmadığını söyledin. İstemediğini söylemedin." bu kız çok ürkütücüydü. Dediğinin üstüne bir şey diyemiyordum.

"Korku hikayesi anlatmamı ister misiniz?" dedi ürkütücü kız.

"Yok almayal-"

"Hadi ama eğlence için." dedi değişik kıyafetli kız. Bunların isimleri neydi yahu?

"Az öncede eğlenceli demiştin ama ben hiç eğlenmedim." dedim kollarımı önümde birleştirerek.

"Haberleri izlemediniz mi siz?" dedi ürkünç kız.

"İzlemedik. Neden?"

"Ormanlarda gezen katiller varmış."

"Ne biçim korku hikayesi bu! Berbat!"

"Korku hikayesi olduğunu kim söyledi? Belki onlar biz bile olabiliriz." oturduğum yerden biraz geri çekildim.

"Cidden komik değilsiniz." Tımarhaneden falan mı kaçmışlardı bunlar. Berke ayağa kalkıp kolumdan tutarak ayağa kaldırdı.

"Kalk Dora gidiyoruz. Bunu almama bir şey demezsiniz umarım." dedi yerdeki el fenerini alarak. Feneri açıp yürümeye başladı benide arkasından sürüklemeye. Kolumu o kadar çok sıkıyorduki.

"Kolum acıyor." dedim mırıldanarak.

"Ne?"

"Kolum acıyor." dedim biraz daha sesli.

"Pardon." dedi ve eliyle elimi tutup tekrar çekmeye başladı. Bizim yazlığın arka kapısını görünce bu sefer ben Berke'yi koşarak sürüklemeye başladım. Sonunda içeri girdiğimizde derince nefes alıp verdim. Karnımdan gurultular gelince Berke'ye döndüm.

"En çabuk ne pişer?" gülümseyip dolaptan iki tane paket çıkardı. Noodle yazan paketlere baktım. Üstünde 3 dakikada pişer yazısını görünce gülümsedim. Masaya oturdum. Masanın üstündeki sepeti yanıma çektim. Rıfkım uyumuştu. Önüme yuvarlak kaseyi ve çubukları bıraktı. Kendininkinide koyup çubuklarla yemeye başladı. Ben hâlâ çubuklarla göz temasındaydım.

"Çubuklarla yememi düşünmüyorsun değil mi?"

"Bilmiyor musun?" kafamı sağa sola salladım. Kalkıp yanıma geldi. Elimi tuttu ve çubukları baş parmağımın arasına koydu. Bir yandanda anlatıyordu. Kafamı döndürüp yüzüne baktım. Gözleri beni bulunca elimi daha sıkı tuttu. Gelen çığlık sesiyle cama baktım. Arka kapıdan bir kız girdi ve ön kapıya doğru koşmaya başladı. Kapı yumruklanınca kapıyı koşarak açtım. Bir kız ağlayarak bana sarıldı. Şaşkınlıkla gözlerim açılırken etrafa baktım. Belli ki herkes uyanmıştı ve onlarda şaşkınca bana bakıyorlardı.

"Lütfen yardım edin!" dedi ağlaması dahada şiddetlenirken.

"Ne oldu?!" dedim kızın yüzünü avuçlarımın arasına alarak. Kızın söylediği şeyle yüzümün bembeyaz olduğuna emindim.

"Kamp kuran 3 kişi kocamı öldürdü!" Ne yani o ürkünç kızın anlattığı doğru muydu? Peki bize neden zarar vermemişlerdi?

Yeni bölüüüm! Sizce neden onlara zarar vermediler? Yorumlarınızı ve votelerinizi eksik etmeyiniz! :*

Arkadaş Mı Didin?Där berättelser lever. Upptäck nu