GERÇEK-17.BÖLÜM

3.1K 208 43
                                    

Kağıtlara bakan komisere yan yan bakmaya başladım. Birde karşımdaki ayaklarını üst üste atan Berke'ye baktım. Ne rahat insandı bu böyle.

"Siz ormanda ne arıyordunuz?"

"Canımız sıkılmıştı. Bizde gezmek istedik." dedim polise. Kendimi annesine hesap veren 5 yaşındaki çocuk gibi hissediyordum.

"Gecenin 1:30'unda mı?"

"Hadi ya. O kadar geç miydi?" dedim Berke'ye dönerek. Berke kafasını sallayıp adama döndü.

"O üçlü grup kimmiş?"

"Tımarhaneden kaçanlar." dedi adam sonunda kafasını kaldırarak.

"Pardon ama birşey diyebilir miyim?" diye lafa atladım. Adam kafasını salladı.

"Bunlar nasıl deli? Ancak zekadan deliren bir insan ordan kaçabilir. Yada bunların güvenliğini sağlayan insanlarda onlar yüzünden delirmiştir. Yani başka açıklaması olamazda." adam sinirle ayağa kalkınca sıçradım.

"Küçük hanım bu sizi ilgilendirmez! Şimdi evlerinize gidebilirsiniz." bir halt vardı bu işte. Bende ayağa kalktım.

"Gideceğim ama son bir soru."

"Sor!"

"Tarot falı bakan kızın adı ne?!" adam gözlerini devirip kağıtlardan birisini eline aldı.

"Isabel!"

"Ne yani soy adı yok mu?"

"Yok. Şimdi evlerinize." kafamı sallayıp odanın çıkışına ilerledim. Çıkmamızla Berra Berke'nin kucağına atlamıştı. Gözlerimi devirip Mert'in yanına gittim. Beline sarıldım.

"O saatte ne işiniz vardı sizin orda?" dedi ciddi bir şekilde.

"Özür dilerim. Canımız sıkılmıştı." dedim kafamı eğerek.

"Tamam ama diğer sefere benimleyken canın sıkılsın. Hadi gidelim." elimi tutup yürümeye başladı. Eğer bu kız zekadan delirmiş ise tarot falındaki şeyleri bilmesi normal birşeydi.

"Mert. Onlardan birisiyle konuşmam gerekiyor."

"Kimlerle?" dedi kaşlarını çatarak.

"Isabel'le konuşmam gerekiyor."

"Yine aklını ne kurcalıyor?" dedi gülümseyerek.

"Hadi! Lütfen!"

"Peki yürü bakalım." adam sadece birimizin içeri girmesine izin vermişti. Nezaretin önüne geldiğimizde Isabel bir şeyler sayıklayarak bir öne bir arkaya sallanıp duruyordu.

"Isabel." dedim istem dışı sessiz çıkan sesimle. Anında durması bir olmuştu. Yavaşca kafasını bana döndürdü. Gülümseyip emekleyerek parmaklıkların oraya geldi. Bende yere oturdum. Şimdi aynı hizaya gelmiştik.

"Isabel sana bir şey sorabilir miyim?" dedim gülümseyerek. Oda başını salladı.

"Bize neden zarar vermediniz?" gülümsemem hâlâ aynıydı. Daha samimi konuşmamızı sağlıyordu en azından.

"Aşkınız çok güçlü. Size zarar veremezdik. Aşkınız saf, temiz ayrılmamalısınız."

"Yanımdaki çocukla mı aşkımız güçlü?" soruma cevap vermedi.

"Bugün çok kötü şeyler öğreneceksin." dedi eliyle yüzüme dokunurken.

"Bunları nerden biliyorsun! Saçmalıyorsun değil mi?! Ah bende oturmuş bir deliyi dinliyorum!" dedim ve ayağa kalktım. O bir deliydi ve benim onun dediği şeylere inanmamam gerekiyordu. Arkamı dönerek Isabel'in yüzüne baktım.

"Hem sen dememiş miydin başka çocukla hayatını birleştireceksin diye!" Isabel tekrar öne arkaya giderek bir şeyler mırıldanıyordu. Hızla çıkışa doğru yürüdüm. Polisler mi bizi eve bırakacaktı? Kendimi suçlu gibi hissettim bir an yahu.

"Bir şey konuşabildiniz mi?"

"Hayır." dedim önüme bakarken. Eve gelince hemen odama gittim. Yatağa yatınca uykumun olmadığını fark ettim. Gün doğumu yaklaşıyordu. Gidip izlemek iyi olabilirdi. Çatının üstüne oturdum. Vay canına nasıl bir manzaraydı böyle. Telefonumu çıkarıp saate baktım. Telefonumu tekrar cebime koyacakken aklıma gelen şeyle interneti açtım. Isabel tarot falı yazmamla çıkan sonuçlar beni şaşırtmıştı.

Doğruları en nadir bilen kişi.

Söyledikleri saçmaydı. Burda yazanlarda öyle. Kendime gelmek için kafamı salladım. Telefonu tekrar cebime sıkıştırdım. Gelen sesle kafamı arkaya çevirdim. Mert yanıma oturdu ve beni kendine çekti.

"Sevgilimle beraber gün doğumu izleyeceğiz ha? Hemde doğum gününde." dedi gülerek.

"Ah! Tabi ya! Bugün benim doğum günüm." dedim gülerek.

"Bugün ben ne istersem onu yapmak zorundasın!" dedim kafamı döndererek.

"Peki. Sen ne dersen o!" ikimizde güldük.

"Bir buçuk ay önce Mert ALTINER ile doğum gününü kutlayacaksın deselerde asla inanmazdım. Isabel çok zeki."

"Konu değiştirmede üstüne yok."

"Mert. Aslında çok akıllı sadece fazla düşünmekten delirmiş. Sanırım herşeyi doğru söylüyor."

"Ne söyledi ki?"

"Aşkımızın çok güçlü olduğunu söyledi." dedim ona sarılarak. Ama kiminle aşkımızın güçlü olduğunu söyleyememiştim. Çalan telefonu cebimden çıkardım. Bilinmeyen Numara yazısını görünce kaşlarımı çatıp Mert'e gösterdim.

"Telefonu aç ama hoparlöre al." kafamı sallayıp telefonu açtım.

"Alo?"

"Kızım!"

"Pardon yanlış aradınız heralde."

"Sen ve Olcay'ı bu saatte doğurdum ben. Yanlış arama ihtimalim olamaz."

"Doğurmak mı? Siz kimsiniz ya?!"

"Gerçek annen!"

Yeni bölüm! Umarım beğenirsiniz. Yorum ve votelerinizi eksik etmeyin. Öpüldünüz :*

Arkadaş Mı Didin?Where stories live. Discover now