10. Bölüm "Sesini Duymak İstedim"

1.1K 204 61
                                    

Damien Rice - Colour Me In

--


"Bu fotoğraf 7 yaşında bayram kutlamasına gideceğimizde çekilmişti. Annem ne kadar engel olmaya çalışsa da ben geleneksel giysime papyon takmıştım ve fotoğraf çekilirken sabit kalması için onu arkadan sen tutuyordun."

--

Daha önce yalnız hissettiğimde telefon eden arkadaşım olmamıştı. Bunu o şekilde düşündüğümde tüm yorgunluğum ve çaresizliğim arasından küçük bir mutluluk hissi belirmişti içimde.

"Merhaba Mingyu."

Selamlayıp bir şeyler söylemesini bekledim. Söyleyecek bir şeyleri olmalıydı. Ve bu hissimde yanılmamıştım.

"Nasılsın? Bugün bizim çocukların yaptığı şey çok aptalcaydı. Cidden siz gittikten sonra birkaç tane de ben vurmak üzereydim."

Telefondaki ses beni görüyormuş gibi gülümseyip sorun yok anlamında başımı salladım. Bu durum beni gülümsetiyordu. Büyük sorunlar arasında çoktan aklımın derinliklerinde kaybolmuş bir konuydu bu benim için. Ama o an sıradan yaşıtlarım gibi en büyük sorunlarımın birkaç kavgacı çocuktan ibaret olduğu gibi bir hisse kapılmıştım. Kendi kendime rol yapar gibi içimi bu hisle doldurmuştum.

"Sorun yok Mingyu. Konuşmaya bile değmez. Jongin de unuttu zaten." Onu anmak içimi yeniden bir çeşit hüzünle doldurmuş olsa da gülümsedim. "Sonra tekrar görüşürüz, bunun için küsecek değiliz ya."

"İçim rahatladı gerçekten." Derin bir iç çekmişti. "İkiniz de iyi çocuklarsınız. Arkadaşlığınızı kaybetmek istemem."

"Ben de öyle." Kanepede dizlerimi kendime çekmiş otururken yeniden gülümsedim. "Yani biz de."

"Jongin de yanında mı? Ondan da özür dilemek istiyorum."

Başımı koltuğun arkasına yaslayıp tavana baktım birkaç saniye. Boğazımdaki hiç geçmeyen o yumrunun yeniden hareketlendiğini hissediyordum. Yutkunup, uzaklaştırdığım telefonu yeniden kulağıma götürdüm ve kendiliğinden çatlak çıkan bir sesle cevap verdim.

"Burda değil. Evde tekim şu an."

"Neden? Nerdeler? Yani demek istediğim sesin üzgün geliyor. Bir sorun mu var?"

"Hayır." Mızıklar gibi çıkan sesim her şeyi ele vermişti. Telefonu yeniden uzaklaştırıp derin bir of çektim. Gözlerim dolarken dişlerimi sıkıyordum. Kendimi durduramıyordum. İçimdeki sıkıntı beni her an yiyip bitiriyordu sanki.

"Baekhyun sen iyi misin?" Telefondan gelen sesi duyduğumda lanet edip gözyaşlarımı bırakmıştım. Telefona cevap vermek için çaba sarfetsem bile ses tonumu bir türlü ayarlayamıyordum.

"İyiyim." Yine inceydi sesim. Kontrol edemeyeceğimi anladığımda telefonu kulağıma yapıştırıp sesli ağlamaya başlamıştım. "İyiyim! Sadece korkuyorum." Kanepede tek başıma televizyonun karşısında oturmuş, telefonda daha birkaç gün önce tanıştığım bir çocukla konuşurken ağlıyordum. "Biraz korkuyorum Mingyu! Kocaman adam oldum ama korkuyorum işte."

"Bekle, Baekhyun. Neyin var anlat lütfen." Mingyu ısrarla ne olduğunu sormaya devam etse de içim nasıl acıyor söyleyemezdim. Derdimi dökemezdim. Jongin'e bir şey olmasından korkuyorum deyip sebebinden bahsedemezdim ona. Sadece ağlıyordum. Kimseye açılamasam da çare umar gibi ağlıyordum telefonda.

"Evde yalnız kalmaktan filan mı korkuyorsun?"

"Evet." dedim ıslak yüzümü aşağı yukarı sallarken. Dudaklarıma ulaşan gözyaşlarımı elimin tersiyle silip onaylar gibi sakin bir ses tonuyla devam ettim. "Yalnız kalmaktan korkuyorum."

Sea FoamWhere stories live. Discover now