3. Bölüm - "Kilit ve Anahtar."

4.1K 200 12
                                    

Ellerinde bir kedi gibi kayıp gitmiştim. O pislik elleriyle boğazımı sıkarak nefes almamı engelliyordu. İtici gözleriyle vücudumun her noktasını izliyordu. Yanıldım, bir kedi bile bu pisliğe karşı koyabilirdi. Şu durumda ne cürretle kendimi bir kediye benzetebilirdim? Ne biliyor musunuz? Ben bir kızdım ve bu şiddeti hak etmiyordum. Erkek milletinin siktiğimin gücünü bu şekilde öğrenmek istemiyordum. Daha da önemlisi, belki ben onların gücünü görmüş olabilirdim ama onlar bir kızın gücünü henüz görmedi. Bir erkeğin gücü şiddet ve savunmada öne çıkıyorsa eğer, bir kızın gücü aklı ve psikolojisidir.

Derin yerinden doğruldu ve anlık bir cesaretle Çetin'in bacaklarına tırnaklarını geçirdi. Çetin bir anda beni yere fırlattı. Düştüğüm an doğrulup boğazımı tutarak öksürmeye başladım. Derin de yerde geri geri gitmeye çalışıyordu. Çetin çıldırmıştı. Arkadaşları hiç karışmıyor bize gülüyorlardı. Birden Çetin belinden bir bıçak çıkardı. Bağırmak istedim, çığlık atmak istedim. Boğazım öyle acıyordu ki.. hiçbirini yapamadım. Öylece izliyordum. Arkadaşlarından biri içkiyle yanıma geldi. Bana doğru eğilip çenemi kavradı. "Al iç biraz. Boğaz ağrısına iyi gelir." Deyip gülmeye başladı. Gözlerimden alev çıktığına yemin edebilirim. Gözlerine dik dik bakıyordum. "Ne o? Aşık mı oldun güzelim?" Dedi ve içkiyi ağzıma bastırdı. O pisliklerin dudaklarının değdiği yeri bastırdı narin dudaklarıma. Çenemi yukarıya doğru kaldırttı ve içkiyi salladı. "İç yoksa ağzına başka bir şey sokarım." Dedi. Bu cümleden sonra sinirden içki şişesini ısırmaya başladım. Dişlerim kırılacaktı.

Derin'e bakamıyordum. Birden çenemi tutan orospu çocuğu kafasına yediği tekmeyle inleyerek yere yığıldı. "Ne sokarsın ha piç?" Dedi kalın sesli biri. Kafamı zorlukla yukarı kaldırdığımda hortlaklarımı gördüm. Murat, Ali, Ayaz ve Cenk hepsi burdaydı. Cenk yanıma gelip eğildi ve omuzlarımdan tutup beni hafifçe salladı. Göz teması kurmayı başardığımızda "Sen iyi misin?" Dedi. İfadesiz bir şekilde baktım. "Kötüyüm. Kötü olmayı ben seçtim." Dedim. Bana sımsıkı sarıldı. Kafam onun omzundayken Derin'i gördüm. Murat onu kaldırmaya, Ali Çetin'in arkadaşlarını dövüyordu. Ayaz ise Çetin'i tutuyor vurmaya çalışıyordu. Ayağa kalktım ve Cenk'i kendimden nazikçe ittim. "Hortlaklara yardım et." Dedim. Başıyla beni onayladıktan sonra hızla çocuklara yardım etmeye koştu. Ben de Derin'in yanına gidip eğildim. Suratını avcuma aldım. "İyi misin? Sana birşey yaptılar mı?" Dedim. Sessizce yutkundu. Dün onu evden kovduğumdaki gibi.. sessiz ve yardıma muhtaç bir şekilde yutkundu. Gözleri doldu. "Ben.. ben çok özür dilerim. Böyle olsun istemedim." Dedim. Kafasını kaldırıp, boşalmaya hazır olan okyanus mavisi gözlerini, bana dikti. Sadece baktı. Bana bakması ruhumu çekiyordu. Birden bana sımsıkı sarıldı. Sessiz ama ruhumu içimden çıkaracak bir şekilde omzumda ağlamaya başladı. Saf ve yumuşak gözyaşları omzuma düşüyordu. Ağlarken bile, gözyaşlarıyla beni incitmekten korkup, nazikçe ağlamak için kendini sıkan bir kızın başına, bunları ben getirmiştim. BEN.

Onu da kaldırarak ayağa kalktım. Elinden tutup Cenk'in motoruna bindirdim. Bende binince Cenk'e "teşekkür ederim." Anlamında gülümsedim. Sonra Derin'e döndüm. "Tamam. Şimdi gidiyoruz. Bitti, tamam?" Dedim. Gözlerinden hala yaşlar süzülürken kafasıyla beni onayladı. "Şimdi tek yapman gereken belime sıkıca sarılmak. Sakın bırakma." Dedim. Bunları ben mi söylüyordum? Belime sıkıca sarıldı. Motoru çalıştırınca daha da sıkı sarıldı. Bu nedense çok güzel hissettiriyordu. Arkamda ve bana çok yakın olması kalbimi hızlandırıyordu. Biraz yol aldıktan sonra sırtımda hafif bir ağırlık hissetim. Kafasını da sırtıma dayamıştı. Doğal olarak bedeni de sırtımdaydı. Kalp atışlarını hissetmeye çalıştım. Hissedemiyordum. Hayal kırıklığına uğramış gibi oldum. Belki biraz bencildim ama bu anın bitmesini istemiyordum. Ne yazık ki böyle bir imkanım yoktu. Dinlenmeye ihtiyacı vardı.

15 Dakika Sonra

Sonunda eve gelmiştik. Kolunu omzuma koydum ve beraber eve çıktık. Onu odama götürüp yatağa yatırdım. "Şimdi sana banyo için sıcak su hazırlayacağım, iyi gelir." Yatakta çapraz yatıp tavana bakarak "Yıkanacak enerjim yok. Hiçbir şey için yok. Önce uyusam?" Dedi. Birden aklıma Derin'in dün ben onu buluncaya kadar aç olabileceği geldi. Mutfağa doğru giderken "Banyo için hazırlansan iyi edersin. İki dakikaya geliyorum." Dedim. Kesinlikle göz devirdi ve bunu bile sevimli bir şekilde yaptığına bahse girerdim. Mutfağa gidince hemen bir ekmek arası salam hazırlayıp odama geri geliyordum ki kapının kapalı olduğunu gördüm. Hiç düşünmeden odaya girdim. Derin arkası dönük bir şekilde yavaşca tişörtünü çıkardı. Siyah sütyen askısını görüyordum. Ah, bir de şekilli ince sırtını. Eli arkasına gitti. Derin bunları yaparken ben elimde ekmek ile mal gibi ona bakıyordum. Sütyen askısını çözmeye çalışıyordu. Tam çözücekken arkasına dönmek için bir hamle yaptı. Hemen ben de arkamı dönüp bir şeylerle uğraşıyormuş gibi ve onu farketmemişim davrandım.

Elindeki tişörtü ile üstünü örttü. "Sen burda mıydın?" Dedi. Hiç takmadan "Hayır, az önce geldim." Dedim. Tişörtünü daha sıkı tuttu. "Banyoya girecektim ya." Dedi. "Evet?" Dedim. "Şampuan nerdeydi?" Dedi. Üstüne doğru yürüdüm. "Banyoda." Dedim. Biraz geriledi. "Havlu?" Dedi. Daha da yaklaştım. "Banyoda." Dedim. Biraz daha geri gidince yatak onu durdurdu. "Peki, kese?" Dedi. Bir adım daha yaklaşınca gerildi. "Banyo." Dedim ve elimi omzuna koydum. Teni pürüzsüz ve soğuktu. "Neden bu kadar soğuksun?" Dedim. İrkildi. "Soğuk muyum? Ne yaptım ki?" Dedi. Gülmeye başladım. Ben gülüyorken bana hala "anlamadım?" bakışları atıyordu.

Gülmem bitince kafamı yan çevirdim ve "Tenin. Buz gibisin." Dedim. Omzunda olan elime baktı. "Hah? Ah, evet. Sanırım biraz kansızım." Dedi. Biraz durduktan sonra tek eliyle tişörtünü tutarak diğer eliyle elimi tutup omzundan çekti ve bir süre elimi tuttu. "Sen de pek sıcak sayılmazsın." Dedi. Güldüm. "Senden sıcağım en azından." Dedim. Bana bakıp yan bir şekilde güldü. "Davranışların. Soğuk." Dedi. Bir süre mal gibi ona baktım. Açıkcası bu lafı ondan beklemezdim. Şah ve Mat olmuştum. Ah, içimde bir şeyler titredi. Bu saçma duyguyu tatmak sinirlerimi bozdu. "Her neyse, al şu ekmeği de kemir." Dedim. Bu cümleye bir sıcaklık eklemeliydim sanırım. "Acıkmışsındır, bir şeyler yemen lazım." Dedim. Bunu duyunca içten bir şekilde gülümsedi. Sadece dudakları değil. Sadece bir cümlemle gözlerini bile güldürmüştüm. Kendime gelince, benimde sırıttığımı farkettim. Hemen dudaklarımı yalayıp, "Acele et. Suyun soğumasını istemezsin." Dedim. Arkamı dönüp odadan çıkarken sesini duydum. "Rüya." Ona doğru döndüm. Gözlerimin içine baktı ve gülümsedi. "Teşekkür ederim." Dedi. Duraksadım. Sinirlendim. İçimde bir şeyler yandı, tutuştu. Kaşlarımı çattım. "Hak etmiyorum." Deyip odadan çıktım ve diğer odaya girip kapıyı kitledim. Koltuğun yanındaki küçük buzdolabından bir şişe viski çıkardım. Koltuğa yayılarak viskiyi dikmeye başladım.

Viski damlaları içime damladıkça, onun tadını aldıkça, kendimi düşüncelere boğuyordum. Bana teşekkür etmişti, başına onca şeyi getirdikten sonra. Benden özür dilemişti, ona çarpıp yere yapıştırınca. Bu kızın sorunu neydi? Fazla mı saftı? Yoksa korkağın teki miydi? Viskiyi tekrar diktim. Hayır, korkak olamazdı. O çok güçlüydü. Sadece yorulmuştu. Bu zamana kadar güçlü durmak onu yormuştu. Derin, ismi sanki ruhunu tanıtıyordu. Derin bir yarası vardı, derin bir kişiliği vardı. Çok derinde. Ona ulaşmak istiyorsam eğer, ona daha yakın olmalıydım. Ruhu kilitliydi ve anahtarı kayıptı. Anahtar kimdi? Karşılaşmamız bir tesadüften mi ibaretti? Yoksa kader mi? Kilit mi anahtarını bulurdu? Ne garip. Anahtar aramadıkça, kilit bulunmaz sanıyordum. Eğer kilit Derinse, ben de anahtar mıydım? Sanırım kilidi zorlayacaktım.

Entrika Kraliçesi (LGBT) [ Askıda ]حيث تعيش القصص. اكتشف الآن