16.Bölüm- Saklı kalanlar

1K 58 11
                                    

Not: Arkadaşlar sınava hazırlandığım için inanın vakit bulamıyorum, buldukça üç cümle olsa da yazmaya çalışıyorum. Gecikmeler için üzgünüm. Beğenmenizi umuyorum ve yorumlarınızı bekliyorum :)

''Sikeyim ben böyle işi.'' diye bağırdı çocuk. Yusuf omzuna elini koydu ve elinde ki peçeteyi gözyaşlarını silmesi için çocuğa uzattı. Çocuk peçeteyi aldı ve hızla yere fırlattı. Gözlerinden sızan acımasız yaşları sertçe sildi ve başını duvara vurdu. Sonra bir daha vurdu. Bu, Duru'nun bağlı olduğu makinenin, belli bir aralıkla öten tiz sesini beyninden silmesine yaramıyordu. Daha sert vurdu başını duvara. Yusuf o anda duvarın önüne geçti ve ''Bana vur, Abi.'' dedi. Beklentili dolu gözlerle çocuğa bakmaya devam etti.

''Lan ölüyor!'' diye bağırdı bir anda. Gözyaşları sicim sicim inmeye devam etti. Görüşü bulanıklaşırken bile, Duru'nun solgun yüzü gözlerinin önünden silinmiyordu. ''Ya giderse,'' Yere diz çöktü ve başını ellerinin arasına aldı. ''Lan bir daha gitme demiştim.'' diye mırıldandı. Kuvvetli akan gözyaşları yere hızla damlarken, ''Gitmeyecektin!'' diye bağırdı tekrar. Birinin kollarını ona doladığını hissettiğinde, onu hızla itti. Kendine sözü vardı, kim olursa olsun, Duru'dan başkasına sarılmayacaktı. Ayağa kalktı ve 1 saattir bekledikleri koridorda beklemeye devam etti. Duru'nun annesi, öylece yere oturmuş, karşıya bakıyordu. Tek bir gözyaşı bile dökmemiş olması, Giray'ın dikkatinden kaçmamıştı. Bir anne, bu kadar sakin olabilir miydi? Çocuğa kim olduğunu bile sormamıştı. Bir anne, bu kadar ilgisiz olabilir miydi? Yada kızına bu kadar ilgisiz olmasının sebebi neydi? Doktorun Duru'nun odasından çıktığını görünce, Giray koşarak doktorun yanına vardı ve kızarmış gözleriyle doktora baktı. O anda dikkatini, camın arkasında yatakta cansız bir şekilde yatan Duru dağıttı. Gözlerini ondan almaya çalışsa da, alamıyordu işte.

''Hastanın yakını mısınız?'' Giray hızla başını salladığında, annesi arkadan, ''Ben annesiyim.'' diyerek onlara yaklaştı. Doktor annesine baktıktan sonra, yüzünde ki şaşkınlığı Giray görebilmişti. Bir annenin yavrusu o haldeyken, nasıl bu kadar soğuk kanlı olabildiği, belli ki doktoru da şaşırtmıştı. ''Hasta, ilk geldiğinde düzensiz kalp atışları vardı. Solunum zorluğu çekiyordu ve vücudunun bazı yerlerinde şişmeler oluşmuştu. '' Çocuk dişlerini olabildiğince sıkmaya devam etti ve gözlerini bir an olsun Durudan ayırmadı. Arada, yaşlar görüşünü bulanıklaştırdığında, Duru'yu görebilmek için yaşları siliyordu. ''Daha bunu söylemek için erken ama, bu belirtiler bu durumun bir zehirlenme vakası olabileceğini gösteriyor.'' dediğinde, Giray gözlerini patlatarak doktora döndü, ''Veya, zehirleme.'' dediği saniyede doktorun yakasına yapıştı.

''Ne zehirlemesi lan!'' Doktor, kare gözlüklerinin arkasından Giray'a sakin bir şekilde bakmaya devam ediyordu. ''Kim zehirliyor lan onu! Hangi siktiğimin beyinlisi! Ne dediğinin farkında mısın sen? Ona bunu yapmaya kimse cesaret edemez.'' Doktor yakasında olan ellere aldırmadan usulca başını salladı.

''Kan incelemesini yaptığımızda, kesin sonuçtan haberiniz olur.'' Giray adamın yakasını sertçe bıraktı ve öfke dolu gözlerini annesine çevirdi. Genç kadın, kollarını göğsünde bağlamış, baygın bakışlarla Giray'a bakıyordu. Giray kadına iki adım yaklaştı ve tam önünde durduğunda, gözlerinden çıkan ateşi, kadına yolladı.

''Bu bana düşmez!'' diye kükredi kelimelerin üstüne basarak. ''Beni ilgilendirmez. Ama orada hareketsiz yatan senin kızın. Sen nasıl bu kadar sakin kalabiliyorsun?'' diyerek yüzünü buruşturdu. Kadın gözlerini devirdi ve başını iki yana salladı.

''Sadece üzüntümü senin gibi etrafa kükreyerek belli etmiyorum. Bağırsakta çağırsakta olan olmuş, beklemekten başka bir şey gelmez elimizden.'' Çocuk sinirli bir şekilde güldü ve kaşlarını kaldırarak, genç kadına baktı.

SİYAHIN SEN TONUWhere stories live. Discover now