20. Bölüm: Kıskanç

3.4K 383 148
                                    

Aynada son bir kez görünüşümü kontrol ettikten sonra yatağımın üzerinde duran hırkayı alıp üzerime geçirdim. Ben ve lânet olası alışkanlıklarım. Üzerini giyin, kendini kontrol et, kıyafetlerini düzenle, kendini tekrar kontrol et, aynada kendine bak, bak, bak ve sonra hırkanı giyinip çık. Ah, tabii birde kendine gülümsemeyi unutma. Ama kabul etmeliydim ki havalar zaten soğuk değilmiş gibi giderek daha da çok serin hale geliyordu ve biraz kalın giyinmem de buna bağlı olarak geçerli bir neden sayılırdı. Hoş, hava bu kadar serin olmasa bile kendimi güvende hissetmeme neden olacak bir hırkayı üzerime geçirmek konusunda en ufak şüphe duymazdım. Tabii ki konumuz bu olmadığından açıklama kısmını es geçerek susma hakkımı kullanıyordum. Her zamanki gibi.

Kendime bakmaktan vazgeçmeyi başararak odamdaki saate döndüğümde çoktan ona gelmek üzere olduğunu gördüm. Yaklaşık olarak çeyrek saatim vardı. Bu da aylak adımlarla odamdan çıkıp yavaş bir şekilde aşağıya inebileceğim anlamına geliyordu. Kendimi geniş yatağa oturur vaziyette attım. Xiumin'in dakiklik takıntısı var mıydı veya geç mi gelecekti bilmiyordum. Sonuç olarak bu türden bir buluşma ile onu daha yakından tanıyabileceğim için sorun da etmiyordum. Bir sonraki sefere hangi dakikada kapıya inmem gerektiğini biliyor olacaktım. Ve tabii ki, Chanyeol'ün vereceği tepkiyi de daha iyi hesaplayabilecektim. Kesinlikle belki bir ihtimal kıskanır ve deliye döner diye beklediğimden buluşmaya gitmiyordum. Çok ciddiyim. Chanyeol Xiumin'e yumruk atmaya kalkana kadar zaten gitmek konusundaki kararımı vermiştim. Ama bu eğlenceliydi ve sonraki seferde sırf Chanyeol'ün tepkisini ölçmek için bu tarz buluşmalara katılmamamı söyleyen bir kural yoktu.

Sınırlarımı zorluyor muydum?

Kesinlikle.

Umurumda mıydı?

Hayır.

"Xiumin ile buluşma fikri seni bayağı mutlu etmiş olmalı." Bir anda daldığım düşüncelerden beni çekip çıkaran şey Chanyeol'ün sesi oldu. Yerimde fırlayıp sağıma doğru döndüğümde kapı krişine yaslandığını fark ettim ve ne kadar zamandır orada durduğunu düşündüm. Yüzünde anlam çıkaramadığım bir ifade vardı. "Ağzın kulaklarında."

"Bu benim her zamanki halim." Pekâlâ, ağzımdan çıkana kadar gayet mantıklı olduğunu düşünüyordum ama saçma bir şey söylediğimi anlamam Chanyeol'ün bana garip bakışlarını dikmesine kadar sürmüştü.

"Kafanı bir yere falan çarpmadın, değil mi?" Sağ kaşı havalanırken konuştu ve sonrasında içeriye adımını attı. "Belki de ateşin vardır."

Kaşlarımı çattım. "Ben gayet iyiyim." Yataktan hızla kalktım ve aramıza birkaç adımlık mesafe koydum.

"Sadece şaka yapıyordum." Chanyeol kendini yatağa bıraktı. "Sakin ol."

"Espri anlayışın fazla gelişmiş, ha?" İğneleyici bir tavırda konuştum. Bu bir sorudan çok, cevabını bildiğim bir gerçek gibiydi. Zaten onun da bana cevap vermeye niyeti yok gibiydi.

"Düşünüyorum da..." Konuyu değiştirip yatakta doğrulurken, ona çatık kaşlarla baktım. Ama onun bakışları kucağına sabitlenmişti. "Bu arkadaşlık oyunundan sıkıldım."

VENEUMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin