Şimdi ise baba -oğul yeni eve gelmişlerdi. Emir koltuğa oturup oğlunu da oturtunca derin bir nefes alıp gülümsedi. Zor olmuştu ama bu çocuğu evlat edinmeyi başarmıştı. Oğlunun mama vakti geldiğini hatırlayınca kucağına aldı ve beraber mutfağa ilerlediler. Mama sandalyesine oğlunu oturtup gerekli malzemeleri çıkardı. Her ne kadar ilk başta tavır gösterse de ablası çocuk konusunda ona çok yardımcı olmuştu. Kendisi yurtta Umutla ilgilenirken, ablası Umut için gerekli alışverişleri yapmıştı. Hatta Umut'un kendisine ait bir odası bile vardı.



Hazırladığı mamayı biberona döküp oğluna uzattı. Umut büyük bir heyecanla biberonu alıp mamasını içmeye başladı. Maması bittiğinde biberonu yere fırlattı. Genç adamın oğlunun bu hareketi karşısında istemsizce kaşları çatıldı. Biberonu yerden kaldırıp oğluna baktı. Sahi bu çocuk artık gerçekten oğluydu değil mi? Bu duruma hâlâ inanamıyordu. Umut bezine yaptığına dair sesler çıkarınca Emir bu kez yüzünü buruşturdu. Ve aklına gelen ilk şey bakıcı oldu. Bez değiştirmek ona göre değildi ve ablasıyla bu konuyu bir an evvel konuşması gerekiyordu.




Oğlunu kucağına alıp mutfaktan çıktı. Merdivenlere yönelip oğlunun odasına doğru yol aldı. Bebe mavisi ile döşenmiş odaya girip dolaptan bez ve ıslak mendili çıkardı. Önce yere bir örtü serip oğlunu örtünün üzerine yatırdı ve pantolonunu çıkardı. Bezini de açtığında bir eliyle oğlunun bacaklarını tutup diğeriyle burnunu tıkadı. Bu koku gerçekten dayanılmazdı. Bezi değiştirdiğinde kirli olanı alıp aşağıya indi ve çöpe attı. Ardından ablasını arayıp bir dadı bulmasını, gerekirse bu konu için gazeteye ilan vermesini söyleyip telefonu kapattı. Oğlunun yanına tekrar döndüğünde ağlıyordu. Hemen kucağına alıp sakinleştirmeye çalıştı.




"Özür dilerim." diye tekrar edip kucağındaki miniğin sırtını sıvazlıyordu. Oysa neden özür dilediğini bile bilmiyordu. Umut biraz olsun sakinleştiğinde Emir oğlunu kendi odasına götürüp çift kişilik yatağa oğluyla beraber yattı. Umut o minik elini babasının sakalına yerleştirip başını da boyun girintisine gömdü ve sustu. Genç adam o an bu bebeğin ne kadar güzel koktuğunu fark etti. Her bebek bu kadar güzel kokar mıydı yoksa bu özellik oğluna mı aitti bilmiyordu.



Oğlu uyuduğunda 'İyi ki' dedi içinden. 'İyi ki hayatıma girdin. 'Bunları söylemek için belki erkendi ama o bunları oğluna söyleme ihtiyacı duyuyordu. Bu çocuğa karşı anlam veremediği bir yakınlık hissediyordu. Emir evlat edinmekle pişman hissetmiyordu. Çünkü her şeye rağmen bu çocuk sevilmeye değerdi.



O an Umut'un annesini hatırladı. Emir bile kan bağı olmayan bir çocuğa bu kadar alışıp sevmişse o kadın oğlunu nasıl bırakmıştı? 'Anne' denilir miydi gerçekten böyle insanlara?



Ayağa kalkıp bebe fonun birini komodinin kenarına koyup diğerini de eline aldı ve aşağıya indi. Salondaki koltuğa oturup derin bir nefes aldı. Çalan telefonunu çıkarıp arayana baktı. Arayan Cenkti . Etrafında tanıdığı çok insan vardı genç adamın ama 'dost' diyebileceği iki insan görüyordu. Biri Cenk diğeri Mert'ti.



"Efendim."



"Kaç gündür işe gelmiyorsun. Hayatında bir kadın varda bizden mi saklıyorsun yoksa?"



Sesindeki muzip ifadeye gülümsedi Emir. "Evet hayatımda biri var ama bir kadın değil. Kim olduğunu çok merak ediyorsan gelirsin." deyip telefonu kapattı. Ki gelecekti de. Bundan emindi çünkü Cenk fazla meraklı biriydi.




Üç arkadaş aynı şirkettelerdi. Şirketin sahibi Cenkti . Mert mühendisti. Emir ise başarılı bir mimardı. Yeni bir kadın konusuna gelince uzun zamandır hayatına yeni bir kadını sokmamıştı ki bundan sonra da sokmayı düşünmüyordu. Annesi çok istiyordu ama bundan sonra olmazdı. Emir'in evleneceği kadından isteyeceği ilk şey çocuktu. Yeğeni Talha'dan sonra çocuklara karşı fazla ilgiliydi. Evlenecek bir kadına artık ihtiyacı yoktu. Nasıl olsa bir oğlu vardı. Hem evlense bile o kadın kendi soyundan bile olmayan bu çocuğu kabullenip sevebilecek miydi? Bu biraz zordu ve bu dakikadan itibaren aklından evlenme düşüncesini silmişti. Hem ona oğlu yeterdi. Bir kadına ihtiyaç yoktu.

Benim Oğlum Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin