"SAV"...29bölüm

Start bij het begin
                                    

"Gerçek yüzünü gösteriyorsun yavaş yavaş. Senli-benli konuşmalar başladı bile. Tam da tahmin ettiğim gibi...!!!"

"Bunu bana sen mecbur ettin... Şimdi de karşıma geçip saygısız kız muamelesi yapma...!!!"

"Ne yapacağımı sana soracak değilim anladım mı? Şuna bak ya, benimle ahkam kesiyor. Her halinden belli anne terbiyesi almadığın. Kendi başına büyümüşsün"

"Suss...sus..." Gözlerim dolmaya başlamıştı. Annemi bana hatırlatmıştı. Yani çok pis bir şekilde damarıma basmıştı

"Annen iyi ki, bu günlerini görmeden ölmüş. Yoksa utanırdı senin gibi bir kızı olduğu için..." Kendime her ne kadar hakim olmaya çalışsam da yapamadım. Bu kadarı benim bünyeme fazlaydı. Hiç bir şey düşünmeden kadının suratına tokatı çaktım, sonra sertçe ittim. Yere yığılırken eli de bir sandalyeye çarptı ve sandalye düştü. Bu sese Kerem ve Hasan bey geldiler. İşte şimdi gerçekten çok kötü şeyler ola bilirdi. Dilan cadısı da ağlamaya başladı bile. Artistliğin altın kuralı, kendini acındırmak istiyorsan ağla...!!!

"Dilan, noldu sana?"

"Gelinim diye gururla anlattığın kız yaptı...!!!" Kerem bir anda çatılmış kaşlarının altından bana baktı

"Buket, doğru bu söylüyor annem?" Gözlerimden akan yaşları silip başımı dik tuttum.

"Doğru söylüyor Kerem, ben yaptım...!!!" Hasan beyle Dilan cadısı şok bir şekilde bana bakıyorlardı. Benden inkar etmemi filan bekliyorlardı büyük bir ihtimalle. Ama ben yalancı, düzenbaz değilim...!!!Kerem beni dövecekmiş gibi üzerime yürüdü. Bir süre böylece baktı derinden...Sonra beklemediğim bir kelime kullandı

"Git...!!!" Demek öyle der gibi baktım suratına. Bunu daha ne olduğunu sormadan nasıl söyler ki, bu kadar mıydım gözünde...

"Daha neden böyle olduğunu bile sormadan, bu kadar kolay mı senin için git demek?"

"Yaptığın şeyin bir mazereti olamaz...!!! Her şeyi yapaydın da, bunu kabul edemem."

"Haklısın, ama bana, annen iyi ki, ölmüş te bu günlerini görmemiş dedi. En hassas yerim benim, biliyorsun sen de...!!!" Duvara yaklaştı ve kafasını vurmaya başladı, elleriyle de duvarı yumrukluyordu

"Allahım deliricem şimdi, ne yapmam gerektiğini bilmiyorum. Kime kızayım, kime...? Allah kahr etsin...!!!" Hasan bey Keremi durdurdu. Sakinleşmesi için içeri götürdü. Dilan cadısı da ben tam çıkarken zehrini döktü kalbime

"Gideceksin hayatımızdan. Kendi sonunu kendin yazdın."

"Beni bilen biliyor. Kerem de eğer beni 1zerre tanıyorsa hak verir. Yine de git derse arkama bile bakmadan, aşkımı kalbime gömüp giderim. Yeter ki, ben gittikten sonra Keremin mutlu olacağını bileyim..." İçeri girdiğimde Kerem ve Hasan bey konuşmuş ve bir karar almıştılar. Hasan bey beni görünce geçip oturmamı söyledi ve içeriden karısını çağırdı. Büyüğümüz olarak konuşmaya başladı

"Yaşadığımız olaylar içler acısı. Burdan her kese heralde bellidir ki, iki taraftan biri bu evden çıkmalı. Buna da Kerem karar verecek. Ne söylerse söylesin, kararına saygı duyulacak." Hasan bey sözü Kereme verdi. Artık her şey onun ağzından çıkan tek cümleye bağlıydı...

"Biz senle bu yerlere gelmek için çok acılar çektik Buket. Evleneceğimiz aklımızın ucundan bile geçmezdi. Ama şimdi evliyiz, karı kocayız... Tam da mutlu olucaz derken bu hadise yaşandı. Anneme el kaldırdın. Kulağa nasıl geliyor Buket? Anne, sen de Buketin ölmüş annesini eleştirdin. Bu nasıl geliyor kulağa anne? Buket durduk yere bunları yapmadı. Annemse durduk yere ölmüş kayınvalidemin arkasından konuştu. Bu meselede en doğrusu sizin ankaraya dönmeniz. Baba çok özür diliyorum senden. Böyle olmasını ben de istemezdim. Ama mecburum, sen de biliyorsun..."

"Oğlum, ben senin bütün kararlarında senin yanındayım. Yarın ilk uçak dönüyoruz eve..." Dilan cadısı sinirle ayağa kalktı

"2-3yıldır tanıdığın bir kız için bizi, yani anneni, babanı evinden kovuyorsun. Senden böyle bir şeyi asla beklemezdim. Oğlum demeye bile utanıyorum artık sana...!!!" Büyük adımlarla merdivenleri çıktı ve odanın kapısını sertçe çarptı.

"Oğlum, sen anneni boş ver. O sinirli şimdi. Ne dediğini bilmiyor. Anne yüreği çabuk kabuk bağlar aldığı yaralardan..."

"Neden böyle oldu, neden?"

"Hayat oğlum, her zaman iyi yönünü göstermez!!!" Keremin yanına oturdum ve elimi dizine koydum

"Her şey benim hatamsa özür diliyorum senden de...Ben de böyle olsun istemedim, ama annen sevmedi işte beni. Yapacak bir şey yok." Dizine koyduğum elimi aldı ve kalbinin üzerine götürdü

"Senin yerin şurası, tam da şurası...Kalbimin en büyük hissesine yerleştin. Seni oradan çıkaramıyorum anlıyor musun? Sana az önce git dediğimde acıttı kalbim, nefes alamadım bir an. Allah kahretsin, aşk böyle bir şey işte. Seçim yapmak zorunda bırakıyor ve sonunda kendisi seçilmeyi başarıyor... Annemi karşıma aldım ve seni bırakmadım. Lütfen bundan böyle mutlu olalım, olur mu?"

"Olur aşkım...olur...!!!"Sakince boynuna sarıldım. Kollarıyla beni sardı ve kokumu içine çekti, saçlarımı okşadı. Hasan beyse bizi seyrediyordu, gülümsüyordu...

"Çocuklar, bir birinizin kıymetini bilin. Sizin gibi deliler gibi aşık olan çiftler evlenmeden ayrılıyorlar. Hem de etraftakilerin zorunlu bırakmaları yüzünden. Siz bu günlere kadar gelmeyi başardınız. Evlendiniz... Küçük tartışmalar yüzünden ayrılmayı sakın düşünmeyin. Unutmayın ki, siz sevgili değilsiniz. O zamanlarda ayrılmak kolay geliyor insana. Ama evlenince tamamen farklı. Aklınızda yalnızca bu cümlem bulunsun:Eğer evliysen ayrılmak yasaktır...!!! Bu lafımı unutmayacağınıza ve uygulayacağınıza dair söz verin bana...ikiniz de..."

"Söz veriyorum Hasan bey...yaşamımın her anını Keremin karısı olarak geçireceğime, son nefesimi verene kadar Keremi seveceğime dair söz veriyorum..."

"Söz veriyorum baba...nefes aldığım sürece Buketin olmaya, her sabah kalktığımda yanımda onu görmekten bıkmayacağıma dair söz veriyorum..."

"Seni seviyorum Yılışığım..."

"Seni seviyorum İnatçı güzelim..."

Sana Alerjim Var #Wattys2018Waar verhalen tot leven komen. Ontdek het nu