"SAV"...1bölüm

50.2K 1.6K 345
                                    

Medya'da Buket var...

İnsan beyniyle mi karar vermeli, yoksa kalbiyle mi? Bu soru üzerine her zaman takıntılı olarak düşünen biri varsa o da bendim. Mantık evliliği denilen bir kavram vardır. Ben bu kavrama karşı olduğum için hep aşkı üstün tuttum. Çünki mantık her zaman insanı doğru yola götürmez.

Kendimi tanıtmayı unuttum. Ben Buket Akpınar. 22 yaşında, iş hayatına yeni adım atmış bir üniversite mezunuyum. Ingilizce öğretmenliği yapıyorum. Evet ne kadar güzel bir meslek olsa da seçimlerim arasına bile girmediği halde bu mesleğe sahibim. Babam hep beni bu yöne çekti. Her ne kadar karşı çıksam da okulun kapısından içeri girdiğim anda nafile olduğunu anladım. O yüzden zamanı geri almak gibi bir şansım olmadığı için işimden zevk almaya çalışıyorum. Öğretmenliğimin bana, benim hayatıma sadece bir büyük sorunu oldu. O da bay yılışık...

Okulda ilk günümdü. Son dersim olan 5C sınıfına girmiştim. Dersimiz gayet iyi devam ediyordu. Ta ki o yaramaz çocuğun dersimi bölmesine kadar...

"Çocuklar defterinize bu kelimenin anlamını mutlaka not edin. İlerki derslerimizde ihtiyacınız olucak..."

"Kalbimize not etsek olmuyor mu Buket öğretmenim???" Sınıf kahkahalar atmaya başlamışken ben hangi densizin konuştuğunu çözmeye çalışıyordum. Arkada oturan çocuğun, namı değer yaramazın söylediğini farkettiğimde onu ayağa kaldırdım. Benim derslerimde böyle saygısızlıklara izin vermeye hiç te bile niyetim yoktu

"İsmin ne senin?"

"Mahmut ben...Mahmut Tuncer...Çok havalı geliyor kulağa,değil mi öğretmenim?" Bana karşı gülümsemesiyle ve göz kırpmasıyla sınıf cesaretine hayranlıkla bakarken ben onun havasını söndürmenin tam da vakti olduğunu anladım...

"Senin karşında beş yıllık mahalle arkadaşın durmuyor Mahmutcum konuşmalarına dikkat et ve dersde gereksiz cümleler kullanma. Şimdiyse otur yerine...Hemen...!!!"

"Kalbim daha akıllıdır belki, olamaz mı...? Oraya not edersem asla unutmam belki...O bakımdan söylemiştim de hocam"

"Velini okula davet etmeli olacağız. Acilen görüşmek istiyorum. Benimle iletişime geçsinler tamam mı Mahmut...? Sen çok olmaya başladın...Boyundan büyük konuşuyorsun. Otur yerine dedim sana...!!!" Küçük bir oflama çekse de onun sesini duymak benim için iyi bir başarıydı. Kulaklarım çok iyi bir vaziyette maşallah. Yine çenesi düşen iç sesime "Kapa çeneni" dedikten sonra derse devam ettim

Ders zili çaldığında öğretmenler odasına bir uğradım. Ordaki işlerimi halletdikten sonra çıktım. Okulun karşısında Mahmut ve yanında 20-25 yaş civarında bir genç çocuk bana doğru geliyorlardı. Velisi ola bilir miydi yanındaki? Hayır canım, bu çocuk baba olmak için fazla genç duruyor...

"Merhaba hocam, ben Kerem, Mahmutun yakını oluyorum. Arkadaşımın oğlu olur kendisi. Arkadaşım gelemedi malesef. Ben gelmek zorunda kaldım. Ilk günden sizi kızdırmış galiba. Onun adına sizden çok özür dilerim. Kerata hep böyle. Haftada 2-3defa gelmişliğim var öğretmenlerden özür dilemek için. Daha anne babasını söylemiyorum. Günlerinin yarısı burda geçiyor. Sizin de sözünüzün üstüne laf söylemiş galiba, kendisi itiraf etti..."

O konuşurken ben de dikkatle yüzünü inceliyordum. Yakışıklı demezsem hakkına girmiş olurum. Hem yakışıklı, hem saygılı...Maşallahı var yani...Böylesiyle evlenilir, hatta ahtapot gibi de sım sıkı sarılır. Ne diyordum ben ya...hem o beni napsın...?Allah bilir peşinde ne kadar kız koşuyordur...Biri de dişli çıkıp bunu elinin içine alır muhakkak. Hatta almıştır bile. Allah cezanı versin iç sesciğim...

"Biraz sorun çıkartdı. Geveze desem yalan söylemiş olmam. Fazla konuşuyor. Bana göz filan kırpmalar. Ama olur böyle şeyler. Affettim seni Mahmut. Ama bi daha böyle bişey olmasın tamam mı canım? Büyüklere, özellikle de hocalarına saygılı olman gerekiyor" Mahmut başını olumlu halde salladı. Bu da benim kendimi çok iyi bir öğretmen gibi hissetmeme sağlamıştı

Mahmutu yolcu etdikten sonra çocuğun yanındaki genç bana iyice yaklaştı. Neye uğradığıma şaşırmış halde öylece dona kalmıştım. Yani kırk yıl düşünsem böyle beyefendi birinin bu hareketini yapacağı aklıma gelmezdi. Benim gözümde nasıl kısa zamanda yükseldiyse bir o kadar kısa müddetde de düşmüşdü. Böylesiyle evlenilmez, hataya düşülmüşse de boşanılır. Kulağıma eğilip uygunsuzca bana şöyle sordu...

"Numaranı verir misin öğretmen hanım? Senin gibi güzelliği kaçırmam istemem" Bu laflar o masum, tatlı gözlerin sahibinden mi çıktı diye düşünürken suratına sertçe baktım. Kaşlarımın verdiği havalı kızgın kadın pozunu verirken iki elimle onu itdikten sonra şöyle söyledim...

"Bana bir daha bu kadar yaklaşma. Çünki artık sana alerjim var bay Yılışık..."

Işte o baş belasıyla böyle tanışmıştık. O günden beri beni rahat bırakmıyor, her gün karşıma çıkıp beni delirtmezse gününün kötü geçeceğine inanmış gibi hareket ediyor. Her defasında öğretmenler odasında Mahmutdan konu açılırsa şöyle diyorum...Hangi Mahmut, yakını Yılışık olan mı? Ilk başlarda garip tepkiler alsam da, şimdi her kes sadece gülerek karşılık veriyor. Artık herkes onunla olan sorunumu biliyor...

Not: Anlamayanlar için "SAV"ın açılışı Sana Alerjim Var

Sana Alerjim Var #Wattys2018Where stories live. Discover now