"SAV"...9bölüm

14.6K 791 85
                                    

Medya'da Demet var...

Gözlerimi bıkkın bir şekilde şu lanet alarm sesine açtım. İyi ki dün akşam alarmı kurmak aklıma gelmişti. Yoksa bugün işe geç kala bilirdim. Yani lanet filan dediyime bakmayın siz...İşe yarıyor...Demeti de uyandırdıktan sonra kahvaltı hazırladım. Güzel bir kahvaltı yapmaya başladık...

"Demetcim sen bugün çalışıyor musun?" Bu arada Demet özel bir şirkette yönetici asistanı olarak çalışıyor ve işine aşık. O yüzden de kalbini daha hiç bir erkeğe açmadı. Onu kaç kere bu huyundan vazgeçmesi için uyardık. Ama dinlemiyor. İnatçıdır biraz kendisi. Ama çok seviyorum her halini ben arkadaşımın...Tıpkı benim gibi inatçı...

"Evet bugün çok yoğun bir gün olucak hem de.Ben bir an önce gitsem iyi olucak..."

"Demet, şimdi ben bir şey söyleyeceğim de...Kızma tamam mı?"

"Söyle bakalım..."

"Sen artık etrafına bakmaya başlasan diyorum...Hayatını resmen işin için yaşıyorsun. Sev, sevil...o kadar güzel bir duygu ki o...Seni ben yalnız görmek istemiyorum daha fazla."

"Yine mi aynı konu? Bak güzelim, ben Zelihanın yaşadıklarını gördükten sonra birazcık da içimde istek vardısa o da yok oldu gitti. Anlamıyor musun bunu hala? Ben hayata her kes gibi bir kere geldim ve bir erkek uğruna hep düşünmek, acı çekmek, aldatılma tehlikesiyle yaşamak istemiyorum..."Zeliha Demetin kuzenidir. İki yıl öncesine kadar bir ilişkisi vardı. Ama çok acı bir şekilde ayrılık yaşadı. Sevdiği çocuk onunla beraber iki kızla görüşüyormuş. Zeliha da bunu öğrendiğinde diğer kızla konuşmaya gitmişti. O günün sabahı o şerefsiz Zelihanı aramış ve bir daha sevgilimin etrafında dolaşma diye tehditler savunmuştu. O günden beri ne Zeliha ne de Demet aşka nefret etmeyi kafalarına koymuştular

"Tüm erkekler aynı mı, Allah aşkına. Hepsi aldatmaz, hepsi ağlatmaz ki..."

"Buket, aldatmadan emin konuşamam. Ama ilişki gözyaşını sever. Bunu unutma. Bul bana bir çift ki, o ilişkide hiç gözyaşı döken taraf olmamış. Bulursan bana öyle birilerini ben o zaman aşka zaman ayırırım..."Söylediklerinde gerçekten haklıydı. Bir an izlediğim dizilerdeki aşkları filan düşündüm. Ardından sevgilisi olan arkadaşlarımı...Bulamadım. Ve Demetin de dediği doğru...Aşk gözyaşını sever...

"Ben de senin sevilip multu olmanı istiyorum işte..."Kafamı önüme eğdim. Tam bu sırada Demet kalkıp, arkadan bana sarıldı...

"Ben böyle daha mutluyum arkadaşım. Sen merak etme. Hem benim sevilmediğimi de nerden çıkardın?!"Sevinçli bir şekilde kafamı kaldırdım ve yüzümü ona çevirdim

"Seven biri mi var seni yoksa?!"

"Var. Hani sen seviyorsun ya...Sen, annem, babam..."Böyle mutluysa bu benim de multuluğumdu. Düşüncesi buysa artık hiç bir sorun ve aklımda kalan düşünceler kalmamıştı

"Hadi, kahvaltını bitir. Ben de çıkacağım zaten şimdi. Birlikte çıkarız"Kahvaltıdan sonra ortalığı toparlayıp evden çıktık.Sokağın yukarısında yollarımız ayrıldı. Okula neyse ki geç kalmamıştım. İlk dersime girdim. Muhteşem zekamla çocuklara dersimi anlattıktan sonra bir kaç test çözdük. Zilin ne zaman çaldığını farketmemiştim bile...

Zil çalındıktan sonra öğretmenler odasına girdim. Yelda yalnızdı. Beni gördüğü anda kaşlarını çatdı, önümü kesip kolumdan sıkıca tuttu.

"Noluyo bırak!!! kolumu acıtıyorsun..." Gözlerinden adeta ateş fışkırıyordu. Bu kadar sinirlendirecek ne yapmıştım ben acaba ona...?!

"Bana bir açıklama yapman gerekmiyor mu senin?"

"Neden bahsediyorsun, anlamadım?"

"Hani ben burda Pelinle Kereme açılmamla ilgili konuşurken sende dinliyordun bizi. Ona sevdiğimi söyliceğimi bile bile lafımı bitirmeme fırsat vermeden Keremi öptüğünü hatırlamıyor musun?" Ben şimdi buna ne dicem? Allah kahretsin. Aptal Buket neden gidip böyle bir saçmalık yaptın ki...

"Şey...ben...bilmiyorum. Ayrıca ben istemeden kulak misafiri oldum..." O kadar saçma bir cevap vermiştim ki, Yelda deliye dönmüştü. Ben olsam ben de delirirdim heralde...

"Hiç bir fark yok arada. Hem o ne biçim bir cevap şekli be?Hasta mısın sen, neden durduk yere el alemi öpüyorsun?"

"Özür dilerim Yelda, kendimde değildim...İnan ki, verdiğin sorunun cevabını ben de kendime kaç kere sordum da cevap alamadım. O yüzden zorlama artık..."

"Sen de Kereme aşıksın dimi, o yüzden yaptın. Keremi etkilemek için. Doğru mu, yoksa erkekleri öpmek senin hobin mi?"

"Tabii ki de hayır...!!!saçmalama, ondan nefret bile ediyorum. Ayrıca laflarına dikkat et. Hobi falan..."

"Ona nefret duygusunu besleyeceğin kadar ne geçti aranızda?" Artık bu sorgu sual beni canımdan bezdirmişti. Şeytan diyor ki, geçir tokatı suratına...

"Ehh yeter artık. Bu soruların cevabını en iyi sana Kerem vere bilir. Git ona sor beni rahat bırak...!!!" Derslerim kalmasına rağmen artık burda kalamazdım. Feci sinirlenmiştim. Bu sinirle derse girersem çocuklara bağırma ihtimalim yüksekti. O yüzden de çantamı alıp okulu terkettim.Müdür filan bile umrumda değildi. Eve de gitmek istemiyordum. Aklıma sadece sahil geldi ve oraya gittim. Sakince oturup denizi seyretmek insanı biraz da olsa rahatlatıyor. Huzur veriyor. Düşünmek için, hayatını sorgulamak için en iyi yer burası benim için...

Böyle kara-kara yaşanan tatsız olayları düşünürken yanıma yaşlı bir teyzenin gelip oturduğunu farkettim. Bana bakıyordu...

"Kızım derdin var galiba. Hadi anlat bana elvadım. Derdini söylemeyen derman bulamaz..."

"Teyzecim benim durumum o kadar karışık ki...anlatsam da nafile, dermanı yok..."

"Aşk meşk meselesi mi yoksa?"

"Tam olarak öyle de değil. Bak teyzecim benim peşimde dolanan bir çocuk vardı. Bana aşıktı dilde. Bir keresinde okulun önünde bir öğretmen ona sevdiğini söylicekken ben gidip onu engelledim..."

"Nasıl engelledin, durun, siz sevgili olamazsınız. Siz kardeşsiniz mi dedin?" Teyze işin şakasındaydı. Eski Türk filmi çekiyoruz sanki. Kardeşiniz felan Şimdi cevabımı duyduktan teyze bana tuhaf bir şekilde baka bilir. Ben olsam ben de bana öyle bakardım neticede...

"Onu öptüm.Sonra da o çocuk beni yemeğe davet etti. Orda sarhoş oldum ben malasef. Evime getirdi. Gece de benim yanımda yatmış. Sabah kaltığımda onun bir guzel ağzının payını verdim. Bu da gidip bana inat o öğretmenle sevgili olmuş. Bugün de o kız beni sorguya çekti. Neden öptün filan diye. İşte olay kısaca bu..."

"Kızım sen bu çocuğa aşık mısın?" Bu soruyu iki midir, üç müdür alıyorum. Alnıma yazıp gezicem sonunda "Hayır" diye...Ben Kerem Balcı beyefendiye âşık felan değilim

"Tabii ki de hayır. Nefret ediyorum ondan..."

"En büyük aşklar nefretle başlar diye bir laf vardır. Ama başlamasını istemiyorsan uzak dur ondan. İzin ver ne yaparlarsa yapsınlar. Unut her şeyi. Elindeyse şehri terket. Yüzlerini görmeden yaşa. Yeni bir hayat kur kendine. Böylesi bence daha iyi olur senin adına. Tabii yaşadıklarının hepsini bilmiyorum. Ama yapacağın en doğru şey..." Son sözünü de dedikten sonra teyze bastonunu da alıp gitti. Ama söyledikleri aklımı kurcalamaya başlamıştı. Acaba bu şehri terkedip kendime yeni, mutlu bir hayat kura bilir miydim? Yaptıklarımın, yaptıklarının karşısında dimdik durmak yerine kaçmam mı gerekiyordu? Her şeyi, her kesi ardımda bırakıp gide bilir miydim öylece...?

Sana Alerjim Var #Wattys2018Where stories live. Discover now