Katliam

72 8 2
                                    

Remy, marketten aldığı desteleri havaya attı ve hepsi onun kinetik enerjisiyle doldu. Kartlar teker teker masum insanların göğüslerinden girip girip çıkmaya başladı. Gözü mosmor olmuştu! Gücü son raddesindeydi.
Kartlar herkesi öldürüyordu. Tam bir katliam ortamıydı! Remy havaya tüm şanıyla. Yükseldi ve etrafında kendi yarattığı kartlar oluştu. Remy ölenlere bile saldırıyorlardı! Öfkeyle "Kökünüzü kurutacağım!" dedi ve ona silahla saldıran bir insanı küllerine ayırdı. Çok öfkeliydi! Rogue'ya ve arkadaşlarına bunları yapan herkesi öldürecekti!
* * *
Clark, çatıların üstünden atlarken; x-ray ışınlı gözleriyle evlere bakıyor ve eğer insan görebiliyorsa, evin içine bir roket gönderiyordu. Bir parka denk geldi ve oyun oynayan üç çocuk gördü...
Çatıdan aşağı atladı ve iki elini birleştirerek dev bir taramalı tüfek yaptı. Çocuklar kaydırağın altına saklandılar ve bildikleri kötü sözleri söylemeye başladılar.
Canavar! Aptal! Şeytan!
Clark bu sözleri duyunca üzüldü ama bu onun göreviydi... Tüm insanlar ölmeliydi. Aralarındaki kendisi gibi siyahi çocuğu gördü ve gözünden bir damla yaş aktı...
O sırada arkasından biri yirmi el ateş etti! Yarı robot olduğu ve rejenerasyon geçirebildiği için iyileşti ama kötü bir şey olmuştu. Yanlışlıkla çocukları öldürmüştü! Çocuklara kanlar içinde yere düştüler ve Clark öfkeyle arkasını döndü.
Arkasını döner dönmez, yüzüne on mermi yedi. Biri gözüne gelmişti ve gözleri iyileşemiyordu! Öfkeyle ona ateş edene baktı. Karşısındakinin üstünde kuru kafa resmi olan siyah bir atlet ve kot pantolon vardı. Yüzü çok sertti. Gözlerini bakarak kabus görebilirdin. Kasları Clark'ın kafasından büyüktü! Ellerinde üstüne bayrak olan bir kalkan ve bir M4A1 vardı. O... Punisher'dan başkası değildi.
Punisher öfkeyle "Cezalandırmak sadece benim işim... Ve ben masumların öldürülmesine karşıyım!" dedi ve çılgınlar gibi ama profesyonel bir şekilde ona saldırdı. Clark iyileşebiliyordu ama o kadar saldırı onu geriletmişti.
Derisi o kadar saldırıya düşmüş ve iğrenç yarı insan, yarı robot vücudu ortaya çıkmıştı. Ellerini kılıçlara dönüştürdü ve ileri atıldı. Punisher da onun ayaklarına ateş etti ve sendelediği zaman yeni M4A1'inin ucundan bıçağını çıkarıp, Clark'ın göğsüne sapladı. Nedense Clark'ın canı inanılmaz acımıştı! Acıyla "Vibranyum!" dedi ve Punisher gülümsedi. İçinden Demek Vibranyum'u sevmiyorsun... O zaman bundan hoşlanmayacaksın! dedi ve kalkanı onun boğazına dayadı.
Tam onun kafasını koparacakken Punisher kolunun yandığını hissetti ve geri çekildi. Kolu neden yanmıştı!?
Havadan alevli bir cisim yere indi ve o cisim "Bu savaş burada biter!" dedi. Punisher da, Clark da onu tanımıştı. Johnny Storm "Haydi ama çocuklar! Anlaşmazlıkları, bir kenara bırakın ve tokalaşın. Sonrada beraber dondurma yemeye gideriz!" dedi. Frank Castle, ağzından tükürükler saçarak "Geri çekil, kibrit parçası! O bir günahkar ve cezasını çekmeli!" dedi. Johnny "Kibrit mi? Ben meşaleyim. Çocukken bana kibrit derlerdi. Haydi barışın. Bak yarı robot adam hemen barışmak iste..." dedi. Sözünü bitirememişti çünkü Clark sırtından her birinde iki gun bulunan yirmi kol çıkmıştı, kollarında çeşitli silahlar, ayaklarında parmaklarına kadar çeşitli silahlar ve göğsünde kocaman bir enerji kaynağı vardı.
Johnny "Yav, ben ne diyorum, sen ne yapıyorsun!? Bu küslük bitsin!" dedi. Clark mekanik sesiyle "Asla! Onlar bana arkadaşlarımı, ailemi ve biricik kardeşimi  geri verebilirse, ben her zaman varım!" dedi. Punisher "Kardeşinde senin gibi bir CSM mıydı?" dedi. Clark yüksek sesle "Sana ne!?" dedi. Punisher gülümseyerek "Sanırım, onu ben öldürmüştüm!" dedi. Clark tüm gücüyle saldırmaya başladı ve Johnny ortada alevlerden bir duvar oluşturarak gelen mermileri eritti. Clark sinirlendi ve "Bu ölmeme sebep olacak ama buna değer!" dedi. Bir anda tüm enerji kaynağını boşalttı ve Human Torch, karşılıyamıyacağını bildiği için kenara çekildi ve ışın Punisher'a doğru ilerledi. Punisher kalkan ile kendini korudu ve ışın on katlı bir binanın en alt katını yok etti. Bina bir anda paramparça oldu ve her taraf toz duman oldu. Johnny tozlardan çıkmak için yükseldi ve kuşbakışı olaylara baktı. Clark ölmüştü, Punisher başlarını öldürmek için gitmişti ve Johnny'ye de Susan'dan gelen milyonlarca söylenme kalmıştı... Harika!
* * *
Jeremy "Pekala! Annem, babam ve amcam! Artık insanlara zarar vermeme kuralımız bitti! Gördüğünüz bütün insanları öldürün. Sakın acımayın." dedi. Baba Cyclops  "Pekala oğlum. Bu kurallar ne kadar acımasız olsada onlara günlerini göstermeliyiz!" dedi.
Cyclops olacağını hiç düşünmüyordunuz değil mi? Bende!
Elmasa dönüşebilen değerli bir mutant olan annesi (ismini hiç hatırlamıyorum! Hani ikinci filmde vardı. Hatırlarsanız söyleyin) "Bence çok eğlenceli olacak. Ablamı da bir insan öldürmüştü. İntikam zevkli olacak!" dedi.
Scoot'un üvey kardeşi Lloyd "O kadar emin olmayın! Çok kişinin kanı akacak!" dedi ve belindeki silahı çekip, havadaki sivrisineği vurdu. Nişancılığı olağanüstüydü...
Jeremy dışarı fırladı ve sokağın ikiye ayrıldığı kısımdan kendinden bir tane daha yaptı. Karşısına on yol çıkınca, arttırdı ve hep beraber her tarafa dağıldılar.
Jeremy'nin annesi onun peşinden giderken, Lloyd ve Scoot diğer yola saptılar. Önlerine gelen herkesi öldürüyorlardı! Loyd silahını çekti. Silahı küçük bir gundu ama onun ellerinde bir bazukadan tehlikeli oluyordu.
Silahla gördüğü her canlıya yüz el ateş etti.
Evet, küçük bir gunla, yüz el... O istediği her şeyi sonsuz yapabilen mistik bir mutantdı!
Scoot enerjisini dikkatli kullanarak herkesi öldürüyordu. Yılların acısını ve arkadaşlarının intikamını alıyordu. Gözünü kin bürümüştü! Ayrıca gözü çok tehlikeliydi...
Lloyd, silahı elinde salladı ve silah dev bir M4A1'e dönüştü. O gerçek bir Punisher'dı... Kıyamet silahıyla bir kediyi vurdu ve sonra da bir fareyi...
Bir Aquapark'ın girişine geldiler ve Lloyd güvenlik görevlilerini öldürdü. Scoot, şezlongları ve şezlonglarda yatan herkesi öldürdü.
Lloyd havuzun içindekileri de öldürdü ve havuz kandan kıpkırmızı oldu. Lloyd etrafa baktı ve canlı kalanların bir cafenin arkasına saklandıklarını gördü. Tam orayı havaya uçaracakken, biri onun sırtından tutup, on metre geriye attı.
Scoot, ise aniden geri çekildi ve dizlerinin arkasına gelen tekmelerle, diz çöktürtülüp boğazına bıçak dayandı.
Spider Man ve Luke Cage fena takım olmamışlardı...
Peter "Bu kadar insana nasıl kıydınız!?" dedi ve bıçağı Scoot'un boynuna iyice dayadı. Scoot, ılık kanının boğazından inip, aşağı düşdüğünü hissetti ve debelendi. Peter diziyle onun kaburgalarına vurdu ve "Sessiz ol, insan mukavvası!" dedi.
O sırada Luke, sersemleyen Lloyd'un silahını aldı ve tüm gücüyle parktan dışarı attı. Sonra tek eliyle onu boyundan tuttup, havaya kaldırdı. Lloyd onun ellerini açmaya çalıştı ama o çok güçlüydü...
Peter bir ses duydu ve havaya baktı. Simsiyah bir helikopterden aşağı parlayan bir cisim hızla düşüyordu. Birkaç saniye kalmadan düştü ve etraf sallandı. Peter gelene baktı ve "Demir adam!" dedi.
Colossus gülümsedi ve "O Tony! Çabuk siz ikiniz onları bırakın ve uzlaşmanın bir yolunu bulun!" dedi. Luke "Bir mutant daha mı? Neyse... Diğer elim boşta!" dedi ve Colossus'un üstüne yürüdü. Colossus "Buraya savaşmak için gelmedim! Barış için geldim!" dedi. Peter, öfkeyle "Sizin barışınız bu mu!?" dedi ve boştaki eliyle cesetleri gösterdi. Colossus "Hayır! Onları diğer mutantlar yaptı. Biz X-Team olarak kimsenin ölmesini istemiyoruz!" dedi. Lloyd, mosmor olmuş yüzüyle "Herkes cezalanmalı!" dedi. Luke onun karnına bir yumruk atıp "O herkes, sadece mutantlar!" dedi.
Tam başka bir yumruk atacakken yumruğu havada kaldı. Biri onu dirseğinden, sivri tırnaklarıyla tutmuştu. Luke arkasını döndü ve Black Panther ile karşılaştı. Black Panther, Colossus'un sırtındaydı ve onunla birlikte aşağı inmişti.
Black Panther "Dur! Barış en iyi çözüm. Siz de onları öldürdünüz, onlarda sizi öldürdü. Eşitlendiniz. Bırak onu!" dedi.
Luke, Lloyd'u da hızla fırlattı ve Lloyd parktan dışarı uçtu.
Peter tam, onun için çok zorda olsa, Scoot'u öldürecektiki Colossus ikisini ayırdı.
Panther, Colossus'un yanına gitti ve "Onları bırak. Gerektiği durumlar dışında, şiddet kullanmayacağımıza söz verdik. Bırak onları." dedi. Colossus bıraktı ve Scoot yere değer değmez kaçtı. Peter isi sinirli adımlarla, Luke'un yanına gitti.
İki taraf birbirlerini süzdüler ve Luke "Siz iyileri tuttduğunuzu söylüyorsunuz, eğer ki doğruysa, bizim tarafa gelin!" dedi. Peter "Öyle bir şey olmaz, Cage! Mutantlar, insan avcıları!" dedi. Colossus "Eğer insanlar onları öldürmeseydi, dostlarım asla böyle şeylere kalkışmazlardı!" dedi. Peter ise küstahca "Hiç sanmam." dedi.
O sırada dışarıdan silahlı çatışma sesleri duyuldu ve dört kahraman parkın duvarlarından dışarı baktılar. Lloyd, kanlar içinde yerde yatıyordu. Çok kanaması vardı. Scoot ise gözükmüyordu.
Kahramanlar onun gittiler ve Luke ilkyardım yapmaya çalıştı ama onun bilgileri o sırada ölmekte olan adamda hiçbir şey değiştirmiyordu. Peter onu omzuna aldı ve onların arabaları geldi.
Black Panther tam onları durduracakken, Luke "Ona bir şey yapmayacağız! O yaralı. Hem siz götüremiyeceksiniz gibi." dedi vr havayı gösterdi. Herhalde Scoot'u kaçırıp, Lloyd'u yaralayanla aynı kişi şimdi onların gördüğü görüntüyü yapmıştı. Büyük S.H.I.E.L.D. helikopterleri patlamıştı. Bu görüntüyü gören Colossus "Acaba arabanızda iki kişilik daha yer var mı? Barıştık öyle değil mi?" dedi. Peter maskesini çıkardı ve "Eğer üç taraf bir arabaya binebilecekse, bu  barışma anlamına geliyor olabilir!" dedi.
* * *
Annesi gözlerinin önünde öldürülmüştü! Jeremy hiçbir şey yapmadan karanlıkların içinden bir pençe annesi elmas olmadan onu yaralamıştı... Dizlerinin üstüne çöktü ve ağlamaya başladı. Annesinin kanı hiç durmadan akıyordu ve yağmur damlaları onun kanıyla karışıp, tuhaf bir birikinti oluşturyordu.
Jeremy öfkeyle başını kaldırdı ve pençenin aniden çıktığı sokağa baktı. Kıpkırmızı iki göz ona bakıyordu...
Çocuk ağlarken "Gel ve benimle yüzleş!" dedi. Yaratık hırladı ve iki korkunç elini ona doğru uzattı. Jeremy korkuyla yere düştü ve gözlerini kapadı. Çok korkuyordu... Ya aynısı amcası ve babasınada yapıldıysa!? Kafasını kaldırdı ve karanlık sokakta bir kişi daha olduğunu gördü... Gözünü kıstı ve orada yaralı babasını gördü! İleri atıldı ve kaçmak yerine yaptığı bu aptal hareketle bacağına aldığı pençe darbesiyle yere yıkıldı.
Abimantion onu yerden kaldırdı ve babasıyla birlikte sürükleyerek üste götürdü. Bu salaklar savaşırken, dünyayı ele geçirmek çok da zor olmayacaktı...
* * *
Remy, ona karşı çıkan bir kişiyi daha öldürdü ve şeytani bir kahkaha attı. Her seferinde sıradaki ki kurbanını beklerken sıkılıyor ve daha da öfkeleniyordu!
Sonunda bir okul buldu. Smile Primary School... Kart fırtınasının içinden atladı ve dokunduğu her yerde isten kart izleri bırakırken, kapının önüne geldi. Kapı bir anda kül oldu ve Remy gülümsedi. Gerçekten gücünün son raddesindeydi!
Okulun içine girdi ve kupaları eritip, altın kartlar yaptı. Altın kartların kenarları bir kılıcın sivri tarafı kadar keskinleşti ve Remy ilerlemeye devam etti.
Bir sınıfın kapısını patlattı ve içeri girdi. Boştu!
Diğer sınıflarada girdi ve bakmadığı son bir yer kaldı... Sığınak! Sığınağın kapısını demir kartlara dönüştürdü ve altınların arasına ekledi.
Sığanığın içindeki çocuklar çığlık atmaya başladılar ve o çığlıklar Gambit'in kulağına hoş bir melodi gibi geldi. Öğretmenlerden biri çaresizlik ve korkuyla bir cetvel alıp, çocukları korumaya çalıştı. Kartlar bir anda onlar tarafa döndü ve herkes ağlamaya başladı.
Sen bu değilsin, Gambit! Çabuk onları bırak ve bizimle yüzleş.
Remy, arkasını döndü ve Adamantium zırhında ki Wolverine'i gördü. Yanında Iron Man ve Mr. Fantastic vardı.
Remy onlara gülümsedi ve elini havaya kaldırdı. Bir anda kartlar insanların bulunduğu sığınağa girdiler ve kan kokusu geldi...
Remy havayı kokladı ve "Harika! Biliyor musunuz? Bu kan kokusu değil, intikam ateşiyle yanan benim zaferimin tatlı kokusu!" dedi. Reed "Sen delisin! Neden bunları yapıyorsun?" dedi. Remy elinde üç kart yarattı ve onları havada uçurup, kahramanların önünde durdurdu. Kartların üstünde Rogue'nin farklı resimleri vardı. Remy "Biricik, aşkım için! Onun isteğini asla yapmadan bırakmayacağım!" dedi.
Okula hapishanesinden kurtulan Deadpool girdi ve "Herhalde son isteği demek, istedin çünkü daha demin duyduklarıma göre Rogue ölmüş!" dedi. Remy durakladı ve bir anda okul parçalanmaya başladı. Her yerden birer kart çıkıyordu, kahramanlar dışarı fırladılar ve kaçmaya başladılar.
Remy bir karadelik gibiydi. Her şeyi kart yapan bir karadelik... Remy bağırdı ve bir anda yükseldi. Kartlardan bir hortum yapmıştı.
Wolverine pençelerini Wade'in kaburgalarına sapladı ve "Sanki hiç sorunumuz yok gibi bunu söylemen gerekiyor muydu? Hem sen nasıl kaçtın!?" dedi. Wade güldü ve "Daha çok sorun her zaman iyidir. Playstation da bütün oyunları oynadım. Hem Bloor tek kişilik iyi değil!" dedi. Hızlıca Wolverine'den kurtuldu ve belindeki iki silahı çekip, iki mutantı ve üç insanı öldürdü. Logan "En azından, tarafsız." dedi ve Remy ile ilgilenmeye odaklandı.
Wolverine elini havaya kaldırdı ve tam ateş edecekken arkasından biri onun dirseğini tuttu. Logan, arkasını döndü Angel ile karşılaştı. Angel, Logan'ın açık yüzüne,  hızlı bir yumruk attı ve ayağına çelme takıp, ağır zırhıyla onu yere düşürdü. Angel, elindeki bir aleti onun üstüne koydu ve Wolverine, ağır zırhıyla hareket edemedi.
Logan, gözlerini sağa kaydırdı ve diğerlerinin de aynı durumda olduğunu gördü. Onlarıda tutanlar vardı. Dostları şimdi onlara karşılardı. Banshee ve Deadpool? Wolverine ona küfür etti ve Wade "Ben iki tarafada düşmanım!" diyip, yaklaşan bir mutantı vurdu. Logan "Ben senin ağzına ...!" dedi.
Angel, Logan'ın üstüne oturdu ve "Hep sana karşı olacağım bir  savaşın sonucunu merak ediyordum. Şu gördüğün; Gambit, varya? Şu andan itibaren bir nükleer bomba gücünde! Deydiği ve düşündüğü her şey kül yapabilecek!" dedi. Logan, başını sallamaya çalıştı ama olmadı.
O sırada Reed aniden omzunu ileri çıkardı ve Wade'in bacak arasına vurdu. Diğer omzuyla burnunu ve ağzını tutup, nefessiz bıraktı. Bayılmasını bekledi ve Wade en sonunda bayıldı!
Hemen kenara fırladı ve Banshee'nin ağzına elini sokup, bağırmasını engelledi. Tony, arayı buldu ve zırhtan çıkıp, belindeki bayıltıcı silahla Angel'ı vurdu. Angel, yere düştü ve Tony, Logan'ı zırhından çıkardı.
Hep beraber... Bir arabanın arkasına saklandılar. Logan umutla "Bir planı olan var mı?" dedi. Tony "Yönetici sensin sanıyordum!" dedi. Reed "Yine Reed ve yine kurtarmak! Logan koş! Hakla onu." dedi. Logan "Hayır! Neden Tony gitmiyor? O benden akıllı ve genç." dedi. Tony, Reer'e döndü ve "Ben kırk yaşıma geldim! Sen daha otuz yedisin. Koş, canım." dedi. Reed "Evet çok, gencim! Daha çok uzun bir yaşantım, var. Logan ölsün! O tecrübeli." dedi. Logan "Bence, onlardan yardım isteyelim!" dedi. Herkes oraya baktı ve bir silahlı insan, tehlikeli mutant ve karizmatik süper kahramanlar ile karşılaştılar...
2100 kelime, be! Çok uzadığına karar verdim ve bu bölümü bitirdim. Bir daha ki bölüm bu kadar uzun olmayacak ama her şey bir açıklığa kavuşacak.




Mutants and Dead || AttackWhere stories live. Discover now