11.Bölüm

4.9K 237 17
                                    

   Eve geri gelmiştik. Dikkatli bir şekilde eve girdik.
   Kapıyı açar açmaz içerden bize doğru gelmeye başlayan o şeylerden gördük. Annem şaşkınlıkla:

-Bunlar nereden girdi eve?
-Bilmiyorum İnci sana sormak lazım.
   
    Annem mahcup bir şekilde;

-Çıkarken balkonun kapısını açık unuttum. dedi.
-Aferin(!) Yapacak bir şey yok bunları halletmeliyiz.

  Annem, babam, ben dört zombiyi hallettik. Maya merakla:

-Şimdi ne yapacağız baba?
-Şimdi binadakilerin kapısını tıklayıp kimler yaşıyor kimler yaşamıyor öğreneceğiz.
-Peki ya sonra?
-Sonra güvenli bir bölge oluşturacağız. Hep beraber... bunları derken umutluydu ve gülümsüyordu. Babamın gülümsemesi çocukluğumdan beri hep güvende olduğumu hissettirmişti. O gülümsüyorsa her şey yolunda demekti...

   Babamın isteğine uyarak annem ve Maya evimizde kaldı. Babam beni yanında istedi ve hızla evden çıktık. Binamız küçük üç katlı bir binaydı. Her katta iki daire vardı. Biz en alt katta oturuyorduk. Hemen karşı dairenin yani iki numaranın kapısını tıkladık. Orada yeni evlenmiş bir çift oturuyordu. Kapıyı açmayınca babam;

-İçerde kimse var mı? diye seslendi. Fakat karşıdan ses gelmedi. Babam da kapının kilidine hızla bir kaç kere vurdu ve kapı büyük bir gümbürtüyle açıldı. Bana dönerek:
-Hemen arkamda kal!

Babam içeri girdi. Her yere baktıktan sonra yanıma geldi.

-Silah falan hiçbir şey yok.
-Hemen diğer dairelere bakalım.

   Diğer iki daire için yukarı kata çıktık. Burası da üç numaralı daire. Beş yaşlarında tek çocuklu bir ailenin evi... Kapıyı da iki kere tıkladıktan sonra kapı açıldı. Babam:

-Merhaba Nur hanım.
-Merhaba Anıl bey, buyurun, içeri gelin.

İçeri geçtikten sonra Nur abla:

-Ah Anıl bey! Neler oluyor böyle?
-Sormayın... Filmlerde izlediğimiz başımıza geldi.
-Siz neler yaptınız? Biz olayı öğrenince her yeri kilitleyip böylece oturduk. Çoğu kez Enes'e ulaşmaya çalıştım ama şebekeler çökmüş durumda. Bu arada İnci hanımlar nerede
-Enes Bey iyidir merak etmeyin. İnci ve Maya evdeler. Biz tek tek daireleri gezmek istedik. Diyerek beni gösterdi.
-Umarım iyidir Bir şey sorsam?
-Tabi ki.
-Acaba onun iş yerine gitsek. Belki oradadır. Ozan sabahtan beri ağlıyor.
-Tamam, tabi ki gideriz. Sanırım sizde ağladınız.
-... gözlerine biriken yaşı tutmaya çalışarak kafasını önüne eğdi. Babam daha fazla üstüne gitmeyerek konuya girdi.
-Biz şimdi bir karar aldık. Binadaki herkese bakacağız burada olanları alıp güvenli bölge oluşturacağız. Ne kadar çok olursak o kadar savaşabiliriz.
-Bu çok mantıklı bir karar olmuş. Peki kimler burada?
-Bir tek siz... Daha karşı daire ve üst dairelere bakmadık.
-Anladım. O zaman ben alacaklarımı alayım sizde daireleri kontrol edin sonra buraya gelirsiniz.
-Anlaştık.

Tam o sırada binadan bir çığlık kopmuştu. Babam hemen kapıya koşup:

-Burda kalın. dedi.

   Babam silahını hazırlayıp kapıyı açtı. Karşı dairede oturan iki üniversite arkadaşından biri yerde kanlar içindeydi. Boynu,bacağı ve kolundan ısırılmıştı. Diğeri ise olayı şok olmuş bir şekilde izliyordu. Babam iki dönüşenlerin kafasına sıktı. Yerde yatan acıdan bayılmış kızın kafasınada sıkıp dönüşmeden öldürdü. Diğer kıza seslenip:

-Gelin Damla hanım. Sakin olun.

Damla abla hala ağlıyordu olayın şokundaydı. Nur abla elini uzatarak:

-Gel Damlacım, sakin ol, geçti. Babam söze girerek:
-Damla, canım, sırası değil biliyorum ama bizim bir planımız var. İçeri geçte Nur sana anlatsın. Asya, sende burada kal! Ben üst daireler çıkıyorum. Burdan ayrılmayın birazdan döneceğim.

Babam kapıyı döndüğünde annem ve Maya orada dikiliyordu. Babam:

-Keşke evden çıkmasaydınız.
-Sesleri duyunca Maya ağladı, gelmek istedi.
-Peki öyleyse içeri geçin. Herkes burada. Benim binayı dolaşmam gerek. Annem onaylar şekilde kafasını salladıktan sonra babam merdivenleri tırmanmaya başladı. Arkadan kapıyı kapatır kapatmaz annem Maya ile bizim yanımıza geldi. O sırada Nur abla hararetli bir şekilde planımızı Damla ablaya anlatıyordu. Maya da Ozan ile oynuyordu.
On beş dakika sonra kapı tıklandı. Nur abla kapıyı açtı.

-Gelin Anıl bey.
-Artık şu beyi hanımı bırakalım. Zaman kaybı.

Ortamda hafif bir gülüşme yaşanmıştı. Babam Damla ablaya dönerek:

-Damla nasılsın kızım? Damla abla gülümsemeye çalışarak.
-Biraz daha iyiyim sağolun. O sözünü bitirdikten sonra annem merakla:
-Noldu Anıl? Kimler var?
-Altıncı daire boş, beş dolu fakat Ahmet amca gelmek istemedi. Burda güvenli olduğunu düşünüyor. Nur abla babama sabırsız gözlerle bakarak:
-Peki şimdi napıyoruz? Sorusunu yöneltti, hepimizin merak ettiği soru da buydu. Babam kafası karışmış bir şekilde:
-Kaç kişiyiz? Diye sordu, bunun ardından ben saymaya başladım.
-Ben, İnci, Damla, Nur, Maya, Asya ve Ozan. Yedi.
-Şimdi bu yedi kişi yakındaki bir siteye gidiyor. Siteler en güvenli yerler. Ama küçük bir site bulacağız. Orayı temizlemek lazım. Kolay olsun.

   Herkesten onaylayıcı sesler yükselince babam devam etti:

-Daha sonra orayı temizleyip yerleştikten sonra yakınlarımızı bulacağız. Nur abla umutsuz aynı zamanda istekli bir ses tonuyla:
-Enes'i bulalım. Annem:
-Babamı da almalıyız canım. Annem zaten yok. Adam tek başına...
-Evet. Peki senin Damla? Annen baban? Damla abla yine mutsuz ve kederli yüz ifadesiyle:
-Benim annem babam İzmir'de ben okul için geldim buraya. Babam onun ağlamaklı durumunu görünce:
-İyi olduklarına eminim ama maalesef onlara şu an ulaşmamız çok zor, daha sonra yapabileceğimiz bir iş bu. Ama sana söz veriyorum. Onları göreceksin. Kendisi de inanmayarak bu sözleri söylemişti.
-Umarım iyilerdir. Her ne olursa olsun beni merak ettiklerini sanmıyorum.
-Yapma! Eminim meraktan ölüyorlardır.
-Eminim öyledir(!)

Babam daha fazla üstelemedi ve biraz dinlenip yola çıkmak üzere herkes derin bir uykuya daldı.

VİRÜSWhere stories live. Discover now