Hazra'nın ölümü

5.1K 66 0
                                    

YEKTA;


Bunu söylediğimde kafasını tekrar gömüp çığlıklarla ağlamaya başladı.Bu kadına benden başkasının bir şey söylemesi beni deli ediyordu.

Ardından kalkıp odasına gitti.


Sabah sırtıma değen meme ile uyandım. Esin sırtıma sıkıca sarılmıştı ve göğüslerini tam olarak sırtımda hissediyorum.Arkama döndüm ve dudaklarına uzandım.Ardından dudaklarımı bluzundan taşan göğüslerine çevirdim onları ıslak bir öpücükle öptüm.Ardından hızlıca kalktım.Bu gece sırtım ağrımıştı, artık o yatakta yatmanın vakti geldi.

Koltuğa oturdum ardından Esin'de üzerini düzeltim kucağıma oturdu. 

"Günaydın" dedi seksi ses tonu ile.Ardından bir şey söylemedim. 

"Git kaldır" dedim yan odayı işaret ederek.Kafasını salladı ve yol aldı.Pikenin altında ki telefonumun sesini duydum ve hemen aldım.

Fatih arıyordu.

"Söyle?"

"Ağabey kadını aldık, sikebilir miyim?"

"Ne bok yaparsan yap sikimde değil, sadece kaybet!"

"Gömecek güzel bir yer buldum ağabey rahat ol"

"Ne gömmesi olum? yakın!"

"Ağabey ne yakması? bu çok canice."

"Ulan yarram ölü kadını sikmek canice değil de yakmak mı canice? Yak diyorum!"

"Peki öyle olsun" dediğinde hızlıca kapattım telefonu. Ülke bir orospudan daha kurtuluyor.

Ardından tekrar odaya Esin girdi.

"Zordu, ama uyandı" diyerek kucağıma oturdu.

"Bebeğim.." dedi ve devam etti; "Ablasına ne oldu?" dediğinde biraz durdum, sanki konuşmaları duymuş gibi tam anında sordu.Zerre sikimde değil.

"Eğer sen o götünü oynatmaya devam edersen zar falan kalmayacak" dedim.Hemen atıldı;

"Ya şimdi boş ver bunu soruma cevap ver" dediğimde kızdım, ne sikim diyordu bu kız la?

"Sen bana hesap mı soruyorsun hayırdır?" dediğimde Esin biraz gerilmiş gibi gözüküyordu ve toparlamaya çalıştı;

"Hayır bitanem, ne hesap sorması sen Yekta Dağlı'sın, sadece merak"

dediğinde ikna olmuş gibiydim; "Öldü" dediğimde bir an kucağımdan kalktı, sorar ifadeyle baktım;

"Hayırdır?" 

"Sen mi yaptın?" dedi kekeleyerek. Ulan korktu mu?

"Hee?" dedim umurumda olmaksızın.

"Tamam" dedi ve yanıma koltuğa tekrar oturdu.Ama normal değil di, tırnaklarını yiyordu.Götü yiyorsa bir bok yapsın!

Ardından tepsiyle içeri Hazan girdi.Gözlerine baktığımda dün gecenin kalıntıları çok belli idi.Koydu önümüze tepsiyi ve tam giderken onu durdum.

"Lan?" diye bağırdım arkasından.Durdu ve arkasını döndü.

"Sende otur" dedim. 

"Aç değilim" dedi durgun durgun.

"Hadi" dedim masayı göstererek.Bir şey demeden yavaşça oturdu.Esin'in bir ara ona acıdığını sanmıştım, ama şuan kıskançlığı çok belli idi.

Esin gayet güzel yiyordu benim kadar, ama Hazan sadece kahve içip duruyordu.

"İstiyorsan, kalk" dedim. ve kahvesini alıp gitti.Bu kadını bu şekilde görmek sinirimi bozuyor.

"Ablasını nasıl öldürdün?" dedi yüksek sesle Esin. Tam kapıyı kapatacakken durdu Hazan. 

"Yekta! ne yaptın!" diye bir hışımla girdi içeri.

"Öldü" dediğimde sessiz bir şekilde içeri gitti.Canı yanmıştı, bunu başarmıştım.

Esin'e döndüm ve gözlerimde ki çığlıkları izlettim.

"Ben gitmeliyim" dedi korkarak. Git bakalım git.

Ardından çantasını alıp kendini dışarı fırlattı.

Telefonu elime alıp Fatih'i aradım.

"Lan Fatih"

"Efendim ağabey?"

"Hani şu Esin var ya, onu da hallet"

"Ağabey günde 2 ceset fazla değil mi?"

"Olum paranı alıyorsun, ne diye gevezelik yapıyorsun?"

"Tamamdır ağabey"  Her sike karışırsan böyle olur işte, orospu evladı. Ardından yan odadan bir çığlık koptu.Kalktım ve yavaş adımlarla ilerledim, kapıyı hafif araladım.Kafasını yastığa gömmüştü.

"Kimsem yok! Bu dünya da kendimden başka kimsem yok!" diye bağırıyordu.

"Niye yanıyorum?! Niye hiç benim hayatım olmadı?!"  

Her şeyin sebebi ablan, ağlamakta neyin nesi?


Sesi sonbaharWhere stories live. Discover now