Cehennem olan ev

8.4K 129 6
                                    

Yekta babasının dediğini yaparak bir çiçek buketi alıp hastaneye yol aldı.
Hazan ablasının kapısının önünde titreyerek duruyordu, genç kız deliler gibi korkuyordu.Ablasına bir şey olursa ona ne olacaktı?Peki bu şekilde ayakta kalabilecek miydi? hiç sanmam.
Onur beyin gülümseyerek odadan çıkmasıyla kendini toparladı Hazan.
"Nasıl?"
"Gayet iyi"
Genç kız bu sözden sonra sesli bir oh çekti.Onur bey gülümseyerek odaya tekrar girdi.
Genç kız şaşırmıştı, ablasını görmek istiyordu.
Bunu düşünürken koridora giren adamla gözleri buluştu.
Bu Yekta'ydı. Genç kızın ağzı bir karış açılmıştı, daha kötüsü ona doğru geliyordu.Ve geldi...
"Bu mu?" diyerek arkasındaki odayı gösterdi sinirden köpüren adam.
Hazan çekinerek kafa salladı.Ve Yekta kapıyı kırarcasına hatta tabiri caizse hayvan gibi girişti odaya.
Kapıyı kapatmamıştı, genç kız yavaşça ilerledi odaya.Uzaktan onları izliyordu.
Yekta sinirden delirirken babasının önüne fırlattı çiçekleri.
Onur bey huzursuzlandı, ama kendini bozmadan atılan çiçeği alıp Hazra'ya verdi.
Hazra şaşkın ve mutluydu.
Onur bey konuşmaya başladı;
"Hazan! gel buraya." Hazan adını duymasıyla çekine çekine odanın kapısını kapatarak yanlarına gitti.
"Biz bir karar aldık, en kısa sürede evleniyoruz" Genç kız şaşkınlıktan refleks olarak küçük çığlık atarak hemen elleriyle ağzını kapattı.
Sahi salak mı bunlar? bu kadar kolay mı böyle şeyler? peki ya yaş farkı? Babası yaşında adamla evleniyordu Hazra.Ya Hazan? ona ne olacak?
"Hazan kızım sakin ol, sende yanımızda olacaksın" demesiyle genç kız bir kere daha şaşırdı, ve üzgündü.Bunu beklemiyordu!
Yekta'nın sinirden gözleri doldu.Ve acı bir şekilde gülümsedi babasına.
"Tebrikler, aslında bakılırsa hiçte şaşırmadım baba..şuan çok merak ediyorum oğluna deli gibi aşık olan bir kadınla nasıl ayrılacaksınız?Hani hep değişik oluyor ya.Ama galiba en kötüsü anneme oldu..ona ölüm yakışmadı değil mi?" diyerek kapıdan dışarı çıktı.Koridorda inerken önünde ne varsa tekmeledi, sedyeler..sandalyeler..Tüm koridorda ki kapıları tek tek tekmeleyerek açtı, içerdekiler neye uğradığını şaşırdı, ama gıkını çıkaran yoktu.Yekta annesinin öcünü alacaktı! Babasının servetini fahişelere yedirmeyecekti!
Hazan sesini çıkarmadan Onur bey'in arabasına bindi.Hala aklı almıyordu ablasının yaptığına.Ya Yekta'ya daha yakın olmak içinse? sanmam daha beterini yapıyordu oysa.Genç kızın beyninin sorular ve düşünceler yiyip bitiriyordu,ama en iyisi sessizlikti.
Arabaya binip saray gibi evlerine gelmişlerdi.Hazan'ın ağzı açık kalmıştı, şu dönemde böyle bir evin olması ilginçti.Hazan Hazra ile konuşmak için deliriyordu.
Eve girdiklerinde koskocaman bir salon bekliyordu, hizmetçiler ve bazı görevliler.
"Herşeyiniz hazır, sanki yıllardır bu evde oturuyormuşcasına rahat olun"dedi Onur bey.Bunu sahi istiyor muydu?
1 HAFTA SONRA
Bir hafta içerisinde düğün vb. hepsi olmuştu.Hazra ile Hazan baş başa kalıp hala konuşamamıştı.Sahi bundan sonra konuşsalar ne yazar? Hazra nasılda korkmuyordu? 60 yaşındaki adama sahte gülücükler yayıyordu evin içinde.Bu çok samimiyetsizdi.
Ve evin asi oğlu Yekta gelmişti.O eve geldiğinde Hazra çenesine fermuar çeker, Hazan ise gözlerini yere diker.Çünkü Yekta'nın gözlerindeki alev onları korkutuyordu.
Bu ne kadar kinciydi böyle..
Onur bey yine rahattı..ve rahatlığını bozarak uyumak için ayaklandı.Hazan'ın kalbi yerinden çıkacak gibiydi.
Hazra'yı da alarak çıktı Onur bey.
Yekta hala salonun başında öylece dikiliyordu.Hazan ise odasına çıkmak için can atıyordu.
Ve yavaş yavaş ayaklandı.Yekta'nın aksine diğer köşeden gitmek için adımlarına başladı.
Yekta durur mu? onun önünü kesti hemen.Elini duvara koyarak gitmesini engelledi.
Hazan yine çekingen tavırlarıyla diğer köşeye gitti.Genç adam yine durmadı ve yine önünü kesti genç kızın.
Hazan bu sefer sinirlenmişti.
Kafasını kaldırmasıyla aralarındaki mesafe çok aza inmişti.
Sinirle baktı Yekta'ya.Yekta ise onu korkuttuğundan baya keyifliydi.
"Ne istiyorsun?!" diye kızdı Hazan.
"Bu evden defolmanızı!"
"Keyfimden burada değilim!"
dediğinde Yekta bir kahkaha attı ve ardından kıza gözlerindeki ateşi alevlendirdi.
"Babamın parası için yanıp tutuşuyorsunuz! Belkide ölmesini bekliyorsunuz! Beni kandırmaya çalışma, sizin gibi onlarca gördüm ben!Şimdi ne istiyorsanız vereyim siktirin gidin!" Hazan karşısındaki hazır bombanın dediklerine kızmıştı.Ama sakin bir kızdı işte, bağırmıyordu bile ama kızın aksine genç adamın sesi evde yankılanıyordu.Bunu duyan hizmetçiler hemen ortadan çekiliyordu..hele ki aşçının kızı Esma..Yekta evde birileriyle kavga ettikten sonra hep Esma'ya tecavüz ederdi..Sinirini kızdan alırdı aşağılık.Peki ya Esma? gıkı çıkmıyordu kızın, çıksa atılırdı, ama dilsiz annesine nasıl bir iş bulabilirdi ki? muhtaçtı, Yekta Dağlı'ya köpek gibi muhtaçtı.
"Senin gibi adamın verebileceği tek şey paradır.Benim hiçbir şeyden haberim yok, bana mı soruldu evlenelim mi diye?Ablamla konuşmadım bile!Babana ağzını açamıyorsun! Ona sorsana!"
Genç kız bağırmıştı! Çünkü karşısında ki adam anlamıyordu! o boş beynine girmiyordu!
Elinin tersiyle adamı hafif itip odasına ilerledi.Merdivenden çıkarken yine yere atılan vazoların kırılış sesi..
Genç kız yatağına girerek kalın yorganı dudaklarına kadar çekti.Korkuyordu..Bu adamın evde olması huzursuzluk veriyordu.
Yekta o sinirle yine Esma'ya gitmişti.Hatta onu yeni odasına taşımıştı, yoksa annesiyle yatıyordu.
Yaklaşık tahminen 2 saattir uyumuyor korkuyla odayı izliyordu Hazan.Ve kapının açılmasıyla küçük bir çığlık attı.
Yekta'ydı bu.Genç kız korkmakta haklıydı..bu adam gözündeki intikam ateşiyle her şeyi yapardı!
Kapıyı kapatıp Hazanın yanına yorganın üzerine atmıştı kendini.Hayvan gibi ellerini ayaklarını açıp yattı.Genç kız kılını kıpırdatamıyordu.O yorganın altında titrerken Yekta ise yorganın üzerinede büyük ihtimalle uyuyordu.Genç kız uyur mu? uyuya bilir mi?
Hazan düşündü; Sonra;sabrının sonuna geldiğin anlar olur işte.Sinir uçlarına değen hayatı "aman benden uzak olsun" dediğin insanları çekmek ve itmek arasında kalıyorsun çoğu zaman.Düşlediğin ile yaşadığın hayat arasında ki uçurumlara bazen hiçbir anlam veremiyorsun.Yanlış yaptıklarının ağırlığı bir yana,doğru yaptıklarının bile bedelini ödüyorsun.Ne kadar sorgularsan kendini bir o kadar yorgun düşüyorsun.Bu engellenmişlik ve mecburiyetlerinin altında ezilirken sen, gözünde solgun bir bakışla aynanın karşısına her geçtiğinde, hep aynı cümleler dökülüyor dudaklarından; "Her şey nasıl da olmaması gerektiği gibi"

Sesi sonbaharWhere stories live. Discover now