5. BÖLÜM: KABULLENME

En başından başla
                                    

''Güzel gelmezse ölecek misin? Ya da gülün yaprakları döküldüğünde?''

Beni tekrar yatağıma oturttuğunda doğrulup bana baktı.

''Güzel gelip beni kurtaracaktır.''

Ardından bir şey söylememi beklemeden odadan çıkmıştı.

Defalarca okuduğum kitabı tekrar elime aldım ve kahvemden bir yudum alarak bir kez daha okumak için yatağın başlığına yaslandım.

Birkaç saat sonra susadığımı fark ederek kafamı kitaptan kaldırdım. Su şişesine uzandığımda içinin boş olduğunu fark ederek duraksadım. Ayağa kalkıp aşağı indim. Artık az bir ağrıyla rahatlıkla yürüyebiliyordum. Her yerin ışıkları açık olsa da Akın ortalıkta görünmüyordu. Gerçi bu bir süredir öyleydi. Önceleri Akın gerekli olmadıkça ışıkları kapatıyordu ama benim neredeyse her gece gördüğüm kâbusla çığlık çığlığa uyandığımı fark edince korkumu azaltmak için artık ışıkları gece gündüz açık tutuyordu. Mutfağa girip şişeyi tezgâha bıraktım. Ama bir an ne yapacağımı unutarak öylece ortada dikili kalmıştım.

"Niye gelmiştim ben buraya?"

Hatırlamak isteyerek etrafa bakınırken masanın üzerinde bir kâse dolusu şeftali gördüm, yaklaşıp bir tanesini elime aldım. Emir her uğradığında bunları getirmeyi de eksik etmiyordu. Yüzümde oluşan ufak tebessümle şeftaliyi burnuma götürdüm ve kokladım. Ardından yıkayıp bölmek için bıçak aradım. Tezgâhın üzerinde duran bıçak setinin kabı yerinde olsa da bıçaklar yoktu. Çekmeceyi açtım, bıçaklar için ayrılan bölmenin de boş olduğunu görünce duraksadım. Hepsi kirli miydi? Bulaşık makinasının içine baktığımda oranın da boş olduğunu görerek kapağını kapattım ki Akın mutfağa girdi. Bana bir bakış attıktan sonra hemen yanımda durup elindeki kırmızı çiçekleri tezgâha bıraktı. Bu çiçekleri hatırlıyordum. İfademin alınacağını bahane ederek beni alıkoyduğu zaman bana verdiği çiçeklerdendi bunlar.

"Ne arıyorsun?"

Vazodaki kurumuş çiçekleri çıkarıp dibinde kalan suyu boşalttı.

"Bıçak arıyorum."

Durdu, kafasını bana çevirdi.

"Neden?"

Elimdeki şeftaliyi gösterdim.

"Şeftaliyi bölmek için..."

Bana bakmaya devam edip cevap verdi:

"Dişlerin ne güne duruyor? Berke'nin kulağını ısırmak için mi?"

Hemen ardından tekrar önüne döndü. Birden nereden çıkmıştı bu huysuz tavırlar? Vazoya tekrar su doldururken şeftalimden bir ısırık aldım ve uzanıp çiçeklerden birini elime aldım. Rengi çok parlak ve güzeldi.

"Böyle bir çiçek görmemiştim hiç."

Akın o gün yaptığı gibi tek tek çiçekleri vazoya koyarken konuştu:

"Zor şartlarda yetiştiği için nadirdir."

Elimdeki çiçeği evirip çevirip baktım.

"O zaman sen nasıl buluyorsun?"

"Bir arkadaşım yetiştiriyor."
"Senin başka arkadaşın var mıymış?"


Akın bu sözüme gülse de cevap vermedi.

"Bunları satıp para mı kazanıyor? Botanikçi mi?" Başını iki yana salladı.

"Bunlar Alçin için hatırası olan çiçekler sadece."

KÜÇÜK YALANCI (DOKUZ YAYINLARI İLE RAFLARDA)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin