10 + Tiredness

3K 247 129
                                    

Alternatif şarkı : Halsey - Castle.

Ölüm yorucu. Büyükbabamı toprağa vermenin sarsıntısından mıdır yoksa tüm günü aileme yakın geçirmekten midir bilmiyorum ama kendimi yatağa attığımda giysilerimi değiştirecek mecali bile kendimde bulamamıştım. Evin altında, çıplak ampulün upuzun gölgesinde paniğin gelişini, yok olduğum hissini yaşamaya başlamıştım. Büyükbabam bir kaç kilometre ötemde, çevreyoluyla ana caddenin kesiştiği asfalt düğüme bakan ağaçlık bir çayırda yatıyordu. İkimizde yer altında sayılırdık. Ben şu an bodrumda o ise mezarda. 

***

Uyandığımda en son görmeyi beklediğim kişi kocaman gözleriyle bana bakan Isabel'di. Bir anlığına nerede olduğumu çıkartamadım. Isabel "Uyandı." diye bağırarak yukarıdakilere seslendi. Son hatırladığım gibi aynı elbiselerimin içinde bodrumdaydım. Pek ot içmeye alışık değildim. "Saat kaç?" diye sordum, neden başımda dikildiğini daha sonra sorardım.

"Öğlen oldu." Yanaklarımı avuçlarının içine alıp "Neredeyse tüm gün uyumuşsun, annen çok endişelendi."dedi. Biraz gerinip "Herkes nerede?" dedim.

"Bilmiyorum, annen mutfakta Kelvin ile konuşuyor ve Luke'u da yanında biriyle gördüm. Yeni sevgilisi mi?"

"Aslında nişanlısı."

Isabel'in gözleri büyüdü "Ciddi olmazsın!"dedi.

Isabel eskiden basketbol maçlarında Luke'u izler, bana onun hakkında sorular sorardı. Hatta ilk tanıştığımızda beni sürekli Luke'un etrafında dolaşan kızlardan zannettiğini sonra kuzen olduğumuzu öğrendiğinde rahatladığını itiraf etmişti. Benim sürekli Luke'un etrafında olma nedenim Michael'dı ve Isabel aynı zamanda bunu fark eden tek kişiydi. Luke'a olan ilgisini hiç gizleme gereği duymazdı ama artık sadece merak ettiği için sorduğunu biliyordum çünkü Ashton ile kıskanılacak kadar güzel bir ilişkisi vardı.

"İlk duyduğumuzda biz de aynı tepkiyi verdik." dedim kaşınan gözlerimi ovuşturup."Bu arada sen neden sırıtıp duruyorsun? Büyükbabam öldü benim."

"Büyükbaban için üzüldüm."dedi ama hala gülüyordu sonra kendini toparlayarak "Üst kata çıkmayı düşünüyor musun? yoksa sonsuza kadar burada mı kalacaksın."dedi.

Dediğini yapıp merdivenlere yöneldiğimde Isabel'in bir şeyler sakladığını adım gibi biliyordum. Ve öyle de oldu. Şaşırmadığım gibi Michael yeşil saçlarıyla salonun ortasında durmuş yanında Calum ve eli de tam Luke'un omzunda duruyordu. Anlaşılan şiva ziyaretine gelen şaşırtıcı tek konuk Isabel değildi. Bir kaç saniye durup konuşmalarını dinledim.

"Büyükbabana harbi üzüldüm." dedi Michael işaret parmağıyla şakağını kaşırken "Başın sağ olsun, birader."

"Sağ ol, istasyonda durum nasıl?" dedi Luke. Michael'ın çalıştığı radyo istasyonundan bahsediyordu.

"Eh işte, her gün aynı terane."

"Yapımcı kim?" diye sordu bu sefer Calum.

"Jeff" deyip omuz silkti Michael.

Uzun süre boyunca kapının eşiğinde dikildiğimi fark ettiğimde beynim hala ayaklarıma yürüme komutunu vermiyordu. Michael ile yüzleşmek istemiyordum. İnsanlar ilklerini kolay kolay unutmazdı ve onu gördüğümde aklıma istemsizce beliren sahne parktaki kapalı kaydırağın içinde bekaretimi onunla kaybetmem olunca da yanına gitmem haliyle zorlaşıyordu.

-------------------------------

Şey bu bir geçiş bölümüydü.

Şu bekaret mevzusu için flashback yazmaya üşendim açıkçası ama hani yaz gerek var diyorsanız söyleyin de diğer bölüme ekleyeyim.

İyi günler xx

7 + hemmingsWhere stories live. Discover now