11.Bölüm ''BEYAZ KRİSTALLER''

1K 136 3
                                    

Yorum yapmayı ve beğenmeyi unutmayın, kar tanelerim:)))

Emir Can İğnek, Aç Bağrını

Madrigal, Ne Zamandır Sendeyim

11. BÖLÜM

''BEYAZ KRİSTALLER''

İstanbul'a kış çok erken gelmişti.

İstanbul'un kutsal toprakları gelin gibi beyazlara bürünmüştü. Şehrin ortasında pek de bulunmayan ağaçların üstleri, binaların damları, camilerin ve sarayların kubbeleri, iki kıtayı birleştiren köprüler kar altında kalmıştı.

Gökyüzü, soğuk gözyaşlarını toprak anaya beyaz kristaller şeklinde sunuyordu.

Mesafesi kısa fakat hava koşullarından dolayı Baran'ın evine neredeyse bir saatte varmıştık. Yolculuk benim için oldukça keyifli geçmişti. Yolları aydınlatan lambaların ışığında daha belli olan ve trafik ışıklarının üç farklı rengine bürünen kar yağışını izlemek huzur vericiydi, tabii kucağıma sıcaklığını ileten ve huzurlu olduğunu düşündüğüm uykusundaki Baran, huzurla sakinleşen kalbimi onun varlığıyla göğüs kafesime deprem etkisi yaratan çarpışları heyecanlanmama neden olmuştu.

Mete, arabayı rezidansın kapalı otoparkına sorunsuzca sokmuş, güvenlikler onu tanıyor olacak ki geçmesine izin vermişlerdi. Pelin'i Mete, Baran'ı ise ben uyandırmıştım.

Uyku mahmuru yeşil gözleri yüzümü buldu ilk önce. Dudaklarının kenarındaki istemsiz kıvrım dikkatimi çekse de doğrulmasına yardım ettim.

Sessizliğimizi koruyarak arabadan indik ve Baran'ın peşine takılarak asansöre bindik. Pelin ve Baran durmadan esnedikleri için bende esnemeye başlamıştım. Zaten uykum vardı, şimdi bastırmaya başlamıştı.

Yaklaşık kırk bir kat çıkmıştık. Asansörün çıktığı son kattı bu. Asansörden indik ve Baran'ı takip ettik. Bu sırada yanımda yürüyen Mete kolunu omzuma attı. Başımı çevirip ona baktığımda samimi bir gülümsemeyi bana bahşetti, aynı içten bir gülümsemeyle ona karşılık verdim.

Bu kat, rezidansın son katıydı ve anladığıma göre burada sadece bir daire vardı. Baran kısa koridorun sonundaki kapının yanında bulunan siyah ekrana başparmağını bastırdığında kapı otomatik açıldı.

''Teknoloji...'' diye fısıldadı içimdeki ses değil Pelin.

''Teknoloji değil bacım bu, zenginlik.'' dedi, Mete kolunu benden çekip Baran'ın ardından eve girerken.

Kapıdan içeri girdik ve ardımdan kapıyı kapattım. Kapı hemen salona açılıyordu. Devasa cam duvarla kaplı salon daha çok siyah renklerle dekore edilmişse de çok ferah görünüyordu. Salonda az ama öz mobilyalar ve dekorlar vardı. İçeride yoğun bir ışık yoktu; daha çok abajurların aydınlığında loş ışık hâkimdi. Salonun belli köşelerine konulmuş geniş saksılara dikilmiş büyük salon bitkileri salona renk vermişti. Mutfak salonun içindeydi fakat Amerikan tarzı olduğu için modern görünüyordu. Salonun bir tarafında iki siyah kapı, o tarafta ahşap merdivenler vardı. Bu daire loft daireydi.

''Evin güzelmiş.'' dedim, etrafa biraz daha bakınarak. Baran'ın bakışlarını üzerimde hissettim.

''Evet, güzelmiş. Tuvalet ne tarafta acaba?'' Pelin'in sorusuna gülmemek için kendimi tuttum.

Baran eliyle göstererek, ''Karşıdaki iki kapının sol tarafındaki kapı.'' dedi, hala uykuluydu.

Pelin, aceleyle tuvalete koştu.

SOĞUK MEVSİMWhere stories live. Discover now