GİRİŞ

6.6K 255 30
                                    

SOĞUK MEVSİM

GİRİŞ BÖLÜMÜ

Avazım çıktığı kadar susuyorum.

Bu sessizlik içimdeki buzdan kalbin çığlık atmasına neden oluyor. Çığlık çığlığa bana sesini duyurmaya çalışıyor. Susuyorum. Çünkü gücüm yok. Bağırmak için, sesimi birilerine duyurmak için gücüm yok. Gücümü aldılar benden. Gücümü, kanlı parmaklarıyla sökercesine, canımı acıtırcasına aldılar.

Canım yandığı kadar kanıyorum.

Bir kan selinin içinde boğuluyorum. Damarlarım, acının en yoğun kıvamıyla yaralarımdan kanı boşaltıyor. Kanadıkça hissizleşiyorum, öyle sanıyorlar; aksine kahroluyorum, canım canımdan çıkıyor. Soğuk görünüşümün altında kaynayan lavlardan kimsenin haberi yok.

Soğuk...

Hislerime buzdan hançerini saplayıp kanatan da, acıyan yeri hissizleştiren de soğuktu. Öyle bir zamanda hayatıma girmişti ki bir daha çıkması imkânsızdı. Artık soğuk, benim limanımdı. Limanda tekneler batmış ve harap olmuştu. Yolculuklar, yaşanmışlıklar şimdi birer acı dolu geçmişe dönüşmüştü. Yolcuların bazıları kaderden kurtulmuş zamana ayak uydurabilmişti, bazıları batan tekneyle birlikte buz gibi denize gömülmüştü. Kaptan ise batan teknesiyle son nefesini vermişti.

Sızlayan gözlerimi kapattım. Rüzgârın dondurucu soğuğunu hissettim. Uzun kumral saçlarımın omuzlarımın arkasından uçuşunu hissettim. Derin bir nefesi ciğerlerime çektiğimde burnum soğukla sızladı. Doğanın ıslak odunsu kokusu başımı döndürdü. Şişen diyaframıma doldurduğum nefesi ılık bir esintiyle dudaklarımdan özgürlüğüne kavuşturdum.

Güneşin doğmasına az bir vakit kalmış olmalıydı. Tan vaktini sabaha bırakıyordu.

İçimde biriken acının bir damarı çatladı. Bu damardan öfke sızmaya başladı. Kaşlarım çatılırken soğuk rüzgârın kulaklarımdaki uğultusunu dinledim. Adımlarım hızlanırken öfkenin basıncı da artıyordu. Sızan öfke artık büyük bir basınçla damarlarımdan boşalıyordu. Patenlerim buzun üstünde hızla kayıyor, patenlerimin sivri metali buza izimi bırakıyordu. Adımlarım büyüdü ve hızlandı. Vücuduma çarpan rüzgâr bir fırtınaya dönüştü.

Dokuz yaşındaydım. Lacivert tüllü kısa bir elbisenin içindeydim. Küçük ayaklarımda patenlerim vardı. Buz tutmuş küçük bir gölün üzerinde tüm cesaretimle kayıyordum. Buzun çatlayıp kırılması ve beni içine alması umurumda değildi. Tek istediğim buz gibi havada buzun üstünde kaymaktı. Hava soğuktu. Soğuk, elbisemin değmediği yerleri adeta yakıyordu. Rüzgâr, kumral saçlarımı uçuştururken gülümsemiştim. Gözümden akan yaşlar gamzelerime dolmuştu. Soğuk, yaşlarımı da dondurmuştu, tıpkı duygularımı dondurduğu gibi.

Yirmi iki yaşındayım. Lacivert tüllü kısa bir elbisenin içindeyim. Ayaklarımda beyaz patenlerim vardı. Yılların kurutmadığı gölün buz tutmuş yüzeyinde tüm acılarımla kayıyorum. Buzun çatlayıp kırılmayacağını biliyorum çünkü artık emindim, yıllar bana deneyim kazandırmıştı. Hava soğuktu. Tenim soğuğun yakıcı etkisiyle yanıyordu. Rüzgâr artık fırtınaya dönüşmüştü. Saçlarım acılarımın fırtınasıyla uçuşuyordu. Gözlerimden yaş akmıyordu, göz pınarlarım kurumuştu. Gülümseyemedim. Bu sefer olmadı. Soğuk da kanımı dondurdu, tüm yaşam pınarlarımı buza çevirdi.

Gözlerimi açtım. Uzaktaki, tepelerine kar yağmış dağ gözlerime ilişti. Ardından küçük buz tutmuş gölün çevresindeki karlı çam ağaçları mavi irislerime dokundu. Burada yalnızca ben vardım.

SOĞUK MEVSİMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin