14

267 35 1
                                    

Aral direksiyonu evinin tersi yönünde çevirdi. Akşam trafiği yeni yeni bitmiş ve yollar boşalmıştı. İstanbul'daki büyük yalının önüne gelip arabasından indi ve anahtarı kapıda bekleyen adama atıp park etmesine izin verdi. İçeriye girince orta yaşlardaki bir hizmetçi tarafından karşılanmıştı. Tepki vermeden salona doğru ilerledi ve orta yaşlarının sonundaki adamla karşılaştı. Adam onu bekliyormuş gibi iki bardağı alıp içki doldurdu ve Aral'a uzattı. " Hoş geldin. "

Aral içkiyi alıp derin bir nefes çekti. " Hoş buldum. "

Aldo, İtalyan mafyasının hatrı sayılır adamlarındandı. Bu işin içinde pişmiş ve kıvama gelmişti. Karşısındaki adamı bir arkadaşı sayesinde tanımış, sevmişti de. " Asyalı kızlara ne oldu? "

Aral ifadesizce ona baktı. " Sorun yok. "

Kafasını salladı adam. " Güzel. "

" Başka sorun var. "

Kaşlarını merakla çatıp Aral'ı süzdü. " Nedir? "

" Dubai'li adam. Parasını peşin verdiğim halde hala kızı istiyor. Ancak faizini ödemişim de, bilmem ne."

" Kız güzel mi? " diye sordu adam direk. Bilge'yi ismen biliyordu ama hiç tanışmamıştı. Güzel olmasa, tekrar istenmezdi. Belli ki Dubaili onun üzerinden para kazanacağını düşünüyordu.

" Güzel. " diye cevapladı Aral eliyle yanağını kaşırken. " Ve çoktandır evli. "

Aldo'nun merakı iyiden iyiye artıyordu. " Evli mi? Kimle? "

" Kardeşimle. " diye cevap verdi Aral tereddüt etmeden. Bilge'yi kurtardığını düşünmeye başladıktan sonra, onu daha rahat koruyabilmek için Ayaz'la olmasını uygun görmüştü. Ayaz ondan etkilenmişti ama zamanla hislerinin etkisini yitirdiğini ve onun artık karısını sevmediğini biliyordu. Bilge bu fikre hiç itiraz etmemişti. Ayaz yakışıklı bir adamdı. Varlıklıydı, kendisini koruyabilecek güçteydi. Ona sığınma fikri hoşuna gitmiş, başlardaki hoşlantsıı zamanla aşka dönüşmüştü. Fakat şimdi, hiçbir şey istedikleri gibi değildi. Evlilik ters tepmişti, Ayaz boşanmayı iyiden iyiye kafasına koymuştu ve Bilge, pek de kurtulmuş sayılmazdı.

" Bu gece aynı restorandaydık... " dedi Aldo konuyu değiştirerek. " Beni görmedin. "

" Konumuz bu değ-"

" Ama ben sizi gördüm. " diye devam etti onun konuşmasına izin vermeden ve içkisini yudumladı. " Yanınızdaki kadını da gördüm. Sarışın. Kimdi? "

Derin bir nefes aldı Aral ve gözlerini kapattı. Bu evde Aldo ne isterse, o konuşulurdu. " Öğrencilerimizden biri. "

" Beni tanıştır. " dedi adam ve Aral'ın yanına oturdu. Bunun ne anlama geldiğini Aral çok iyi biliyordu. Kadınla tanışacak, onu ya kendine mecbur edecekti ya da başkalarına. O an hiçbir şey düşünmeden, umursamazca kafasını salladı. " Olur. "

***

Roma'nın tarihiyle inşa edilmiş eski ama görkemli bir binanın içinde yaşlı bir adam, elinde gündüz vakti tükettiği içkisiyle camın önündeki koltukta oturmuş, ayaklarına masaj yaptırıyordu. Kısa boylu ve tıknaz görüntüsü, İtalyanların alışılagelmiş erkek profilini yıkıyor ve bambaşka bir hava yaratıyordu. Saçları ağarmış, arka dişleri dökülmüştü. Bardağı tutan ellerinin üzerinde kahverengi çiller belirmişti. İçeriye giren adamını fark etti ama kafasını kaldırıp ona bakma ihtiyacı duymadı. Adam kendisi gibi bir İtalyan'dı. " Efendim Türkiye'den bilgi geldi. " dedi, haberleri hemen vermek istediği her halinden belli oluyordu. " İsa kaza geçirmiş. Arabadan yanık bedeni çıkmış. "

Yaşlı adam duydukları üzerine kafasını kaldırma ihtiyacı hissetmişti. Şüpheyle adamı süzdü ve bardağını sehpaya bıraktı. Çenesi hoşnutsuzlukla kıvrılmıştı ve alt dudağı hafifçe üst dudağının üstüne çıkıyordu. Demek İsa'ya bu zamana kadar hiçbir şey öğretememişti. Adamın bu yalana inanması için aptal olması gerekirdi. Trafik kazası ve kimliği ayırt edilemeyecek kadar yanmış bir beden, ölüm tablosu oluşturmak için kusursuz bir plandı. Fakat İsa'nın ayırt edemediği şey, bu planların kimin üzerinde etkili, kimin üzerinde etkisiz olacağıydı. " Sayid'i ara. " dedi ayağını sıcak su dolu kaptan çıkartıp doğrulurken. Hizmetçiye eliyle ayaklarını kurulamasını işaret etti. " İstanbul'a gidiyoruz. "

***

Konferans için hazırlanan konuşmayı Bihter ve Buğra okurken, Aral ağır ağır yemeğini yiyordu. Baharatı fazla olan soslu makarnaya burun kıvırıp kafasını kaldırdığında, tam karşısında oturan kadına gözleri ilişti. Aldo bu kadından bahsedene kadar alıcı gözle bakmamış, dikkatini çekmemişti. Fakat şimdi onu inceleyince, adama hak vermeden edemiyordu. Güzel bir kadındı. Güzelden de fazlası, dikkat çekiyordu. Gösterişliydi. Onu kendi tehlikeli fantezileri içinde hayal etti, bu kız kesinlikle bunları kaldıramazdı. Tanıştıkları gece kendisine olan bakışlarını fark etmişti. Üstelik yanına geldiğinde eli ayağına dolaşıyordu. Kendisinden 6 yaş küçük bu kızı kandırması ne kolay olurdu. Birden, kendinden tiksindi. Baktığı ve dokunduğu her şeyi kirletmeye başlamıştı. Hiçbir şeyden haberi olmayan ve kendisinden etkilendiği her halinden belli olan bu kızın hiçbir suçu yoktu. Tanımadığı, dünyanın çeşitli ülkelerinden gelen kızları İtalyanlara teslim etmek başka, yardımına ihtiyacı olan ve yüz yüze bakıp konuştuğu, görüştüğü ve birlikte güldüğü birini tehlikeye atmak bambaşka bir şeydi. Bu kadarını yapamam, diye düşündü ama yapabileceğini çok iyi biliyordu.

" Çok etkileyici bir konuşma oldu bence. " Buğra kağıtları bırakıp yemeğini yemeye başladı. Aral'ın baharatını fazla bulduğu ve tabağına aslının on katı para verilen bu makarna, bir öğrenci için çok kıymetliydi.

" Bence de. " dedi Aral gülümseyerek.

Yemek sonunda, ikisi de arabasındayken önce Buğra'yı bırakmaya karar verdi. Onu bırakıp yola koyuldukları sırada kısık sesli yabancı bir müzik açtı.

La İsla Bonita

Bihter gülümsedi. " Çok severim bu şarkıyı. " Birlikte dinlediğimiz ilk şarkı, diye geçirdi içinden, Bonita. Sonra düşündüğü şeyler kendisine hayret etmesine sebep oldu. Adamı sadece ikinci görüşüydü.

" Ben de. " dedi Aral ve evin önüne geldiklerinde arabayı durdurup kıza doğru döndü. " Geldik. "

Bihter bunun zaten farkındaydı. Yol biraz daha uzun sürse ne olurdu? " Evet. " diye mırıldandı ve geçen seferki gibi adamın elini uzatmasını bekledi. Fakat Aral bu sefer farklı bir şey yapacaktı. Elini uzatmadan, uzanıp kızın yanağını öptü. Uzaklaşmadan kafasını yana eğdi ve gülümsedi " İyi geceler. "

Şarkı bitmek üzereydi. Kalbi ağzında atarken genç kız güç bela gözlerini adama çevirdi. Yüzüne çok yakın duruyordu. Tedirgince geriye çekildi. " İyi geceler. " diye mırıldandı ve arabadan inip hızla binaya girdi. İşte yine saç dipleri yanıyordu. Arabadan inmiş olmasına rağmen aynı şarkı kafasında yankılanıp, aynı görüntü gözlerinin önünde dönüp duruyordu.

This is where i long to be, la isla bonita...

Ölüm OyunlarıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin