5

772 78 4
                                    

Gitmemişti. Aral hala buradaydı. Şimdi gitmesi gereken kişi Emir’di. Madamın yanındayken fazlasıyla 2. kimliğine bürünüyordu zaten. Karısının yanındaydı, Bihter’in. Emir değil Aral olabilirdi. Kendisi olabilirdi. Yatağa oturdu sessizce. Bihter’i uyandırmaması en doğrusuydu. Sadece izlemeli, özlem gidermeli ve gitmeliydi. Onun henüz yaşayacaklarını kaldırabileceğini düşünmüyordu. Elleri usulca saçlarında dolaşmaya başladı. En son bu odada sevişmişlerdi. En son bu odada kokusunu içine çekmişti.

Gözleri karısının her bir uzvunda dolaştı Aral’ın. Hala bıraktığı gibiydi. Hala bir mücevher gibi parlıyordu. Dudaklarından dökülen kelimeler içini sızlatmıştı. Kim bilir Bihter, kendisinin öldüğünü sandığında nasıl acı çekmişti. Hala da çekiyor olmalıydı. Tükenmişliğini görebiliyordu. Uykusunda bile huzursuz olduğu yüzünden anlaşılıyordu genç kadının. Eğilip dudaklarını onun yanağına bastırdı. Öpmedi, öylece bekledi. Ne kadar koklasa da yetmiyordu. Günlerdir yediği yemekten hiçbir şey anlamamıştı ama şimdi doyuyordu sanki. Yanağından boynuna kaydırdı dudaklarını. Yüzünü hafifçe boynuna bastırdı. Karısı terlemişti. Belki de gördüğü kabuslar yüzündendi. Boynundaki ter damlalarının hepsini teker teker, yavaşça öptü. Uykusunda homurdandığını görünce gülümsedi kendi kendine. Aklına gelen sapkın fikirlere engel olamıyordu. Gerçi karısına deli olması suç muydu? Elbette değildi. Elbisesinin önündeki düğmeleri üstten başlayarak açtı. İlk üç düğmeyi bitirdikten sonra dudaklarını onun göğüs kafesine, tam kalbinin üstüne bastırdı. Tekrar kokusunu içine çekerken fısıldadı;

“ Seni seviyorum… “

Sonra kafasını yavaşça çevirip kulağını az önce öptüğü yere dayadı. Kalp atışlarını duyabiliyordu şimdi. Yapmayı en sevdiği şey; Karısının kendisi için atan kalbini dinlemekti. Ona bakarken huzur buluyordu. Onun yanında mutlu oluyordu. Şimdi onu bırakıp Madam’ın yanına dönmek içinden gelmiyordu.

Doğrulup daha da aşağıya indirdi kafasını. Bihter’in sutyeninden taşan dolgun göğüslerini görünce, tek kaşını kaldırıp sırıtmadan edemedi. Göğüslerinin arasında da küçük su damlacıkları vardı. Epey terlemişti genç kadın. Hiç düşünmeden göğüslerinin arasını öpmeye başladı bu sefer. Yine tüm ter damlalarını öptükten sonra tenini kokladı. Bu ter kokusu onun hiçbir parfüme değişmeyeceği kadar güzeldi.

Daha da aşağıya indi. Birkaç düğme daha açmak zorunda kalmıştı. Bihter’in pürüzsüz, düz karnı gözlerinin önüne serilince gözlerini kapattı. Yüzünü karnına bastırıp, çıplak karnını öptü bu sefer. Fakat aynı anda onun kıpırdandığını görünce geri çekilip, yüzünü izledi. Kısacık bir hareketlenme sonucu tekrar uykusuna dönmüştü genç kadın. Zaten uyanması mümkün değildi çünkü Aral, işini iyi yapıyordu. Tüy gibi dokunuşlarla öpüp kokluyordu onu. Öyle hafif ve yavaştı ki, üstüne aldığı ilaçlar da eklenmişken, hissetmesi olanaksızdı. Tekrar kafasını eğdi ve karnına yasladı hafifçe. Hamileyken her gece böyle karnını dinlerdi Bihter’in. Bunu yapmak öyle hoşuna gitmişti ki zamanla, doğumdan sonra da devam ettirmişti alışkanlığını. Nasıl olsa Bihter’in bir şikâyeti yoktu.

Bir süre karnında yatmıştı Aral. Sonra kalkması gerektiğini hatırlayıp doğruldu. Açtığı bütün düğmeleri ilikledi yavaşça. En son yine dudaklarını öpmüştü. Oğlunu kucağına aldı daha sonra. Yataktan uzak bir köşede uzun bir süre, sessizce oğluyla oyalandı. Öptü, kokladı, oynadı… Oğluna da tapıyordu. Öyle müthiş bir uyum vardı ki aralarında şaşırıyordu. Ayrıca oğlunun bu kadar akıllı, uslu ve sessiz olması onu memnun etmişti.

Saatler sonra, duyduğu sabah ezanıyla gözlerini pencereden dışarıya çevirdi. Birazdan gün doğmaya başlardı. Artık gitmesi gerekiyordu. Oğlunun da uykusu gelmiş gibiydi. Bütün gece ayakta durmuştu kendisiyle birlikte. Oturduğu yerden kalkıp onu yavaşça yatağa bıraktı. Sonra Bihter’e doğru döndü. Hala uyuyordu mışıl mışıl. Eğilip onun ayak bileğine küçük bir öpücük bıraktı. 

Ölüm OyunlarıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin