SEVDİCEĞİM-7.BÖLÜM

Start from the beginning
                                    

"Berke'yi mi çağırıcan kız."

"Onun haricinde ki herkesi."

"Kızım senin arkadaşların bu eve sığar mı sence?"

"Ya o kadar arkadaş getirmeyeceğim. 5-6 kişi."

"Tamam tamam ne yaparsanız yapın. Hadi görüşürüz."

"Görüşürüz annem." telefonu kapatıp çantamın içine koydum. Gözlüklerimi taktım, kulaklıklarımıda taktım. Ah işte bu harika! Önüme düşen gölgeyle gözlüklerimi biraz ileriye kaydırıp Berke'nin yakışıklı yüzüne baktım. Ay ne diyorum ben gibi saçma bir şey tabikide söylemeyeceğim. İnkâr edilemez bir yakışıklılığı var. Mert zaten abisine çekmiş. Ay acaba babası nasıl bunun. Çok merak ettim şuan. Herneyse Dora tanımıyormuş gibi yap.

"Kalk hadi Dora voleybol oynayacağız."

"Başkasıyla karıştırıyorsunuz herhalde ben Dora değilim çünkü."

"Ne yani tanımıyormuş gibi mi davranacaksın?" hiçbir şey demeden gözlüklerimi takıp güneşlenmeme devam ettim. Gidince yüzümü somurttum. Niye arkadaşımla böyle şeyler yaşıyordum. Ne güzel gülüp eğleniyorduk. Hep o sarı yelloz yüzünden. Şuan voleybol oynuyorlardı. Gülme sesi geldikçe sinirlenip elimi sıkıyordum. Oraya sakın bakma Dora sakın bakma! Kafama atılan topla tam bağıracağım sıra aklıma gelen şeyle durdum. Kendin gibi davranma Dora yani cazgır olma! Gözlüklerimi çıkarıp bana doğru gelen Berke'ye baktım.

"Pardon özür dilerim hanımefendi. Yanlışlıkla attım. Topu geri gönderir misiniz lütfen?" gülmesini zor tuttuğu belli oluyordu. Topu elime aldım.

"Daha dikkatli oynarsanız sevinirim." dedim ve yavaşca topu Berke'ye attım.
"Arkadaşlar bu cidden Dora değil! Eğer Dora olsaydı şuan bağırıp çağırıp 30'luk zekâm kaldı derdi! Ayrıca bu topu atarken kafamda patlatmayıda unutmazdı!" gözlerimi devirip elbisemi çıkardım ve denize atladım. Oh be. Deniz sinirlere iyi geliyor cidden.

••••••
Eve gelir gelmez hemen bir duş aldım. Yarın bizimkileri çağıracaktım. Hemen bir şeyler yapmaya başladım. Ay çok becerikliyim biliyorum ehehe. Kek, yaş pasta, sarma..dermişim o kadar da becerikli değilim arkdşlr. Bir kaç çeşit daha yapınca uyuyabileceğimi anladım. Yorgunluktan öleceğim yahu! Telefonumu alıp Mert'e mesaj attım.

-D- Yarın Cansu'yu da alıp bize gelsenize :) Ama Berke'yi mümkünse getirme -_- Çünkü yanında sarışın ve esmer aptalı getiriyor.

-M- Peki Cansuyu da alıp gelirim ;)

Ay yerim senin göz kırpmanı yerim. Rehbere girip Mert'i ‘Sevdiceğim ;)’ diye kaydettim ehehe.

••••••
Sabah tabiki de erken kalkamamıştım. Olcay kaldırmıştı beni. Elimi yüzmü yıkayıp, dişimi fırçalarken boğazıma kaçan  macunla zehirlendim öleceğim şarkısını söyledikten sonra odama geçtim. Şeker pembesi elbisemi giyindim. Saçımıda yandan ördüm. Yaptığım yiyecekleri masaya düzerken kapı zili çaldı.

"Olcay! Kapıyı açar mısın?!"

"Tamam!" Cansu tabikide gelip sıkıca sarılıp öpmüştü ve yardım etmeye başlamıştı. Mert'in hâlâ renkli bir şey giyinmesine alışamamıştım.

"Selam!" dedi gülümseyerek.

"Selam!" dedim bende sırıtarak. Mutfağa yöneldim mesaj sesini duyunca ellerime baktım. Pastaları elimle koyacağım için eldiven takmıştım.

"İstersen ben bakabilirim." dedi Mert.

"Süper olur."

"Annenden gelmiş! Nasıl gidiyor yazmış!"

"İyi gidiyor yazabilir misin?!" dedim mutfaktan kafamı çıkararak. Başını salladı. Bende içeri girip elime tabak aldım. Masaya götürürken Mert'in telefonuma bakıp gülümsediğini gördüm. Tabakları masaya bıraktım. Bir dakika ben ona mesajlara mı girmesini söylemiştim? Dün ben Mert ile mesajlaştım. Sevdiceğim diye kayıtlı lanet! Koşarak yanına gidip telefonumu almaya çalıştım. Telefonu yukarı çıkarınca boyum kısa olduğundan zıplayarak almaya çalışıyordum. Kahkahalarla gülüyordu pislik.

"Komik değil telefonu mu ver!" arkasına saklayınca elirimi arkaya uzattım. Ellerini arkadan çekip belime sarınca gözlerim yeterince açıldı. Bir gün Mert yüzünden gözlerim yerinden çıkmazsa iyi.

"Mert telefonu mu ver!"

"Sevdiceğim mi?! Bu kelimeyi sevdim." dedi kahkahalarının arasında.

"Ya telefonu mu ver lütfen!"

"Dora benimle çıkar mısın?"

"Yeter be! Ver şu tel-. Ne dedin sen!? Allahım çıkma teklifini öylesine arkadaşlarımı çağırdığımda mı alacaktım? Bilseydim önceden yapardım! Ve ayrıca tabikide çıkacağım! 3 yıldır bu anı bekliyorum ben!"

"Tamam sevgilim nefes al."

"Ay duydun mu Cansu sevgilim dedi!" Mert'in boynuna sarıldım. Vay be! İyi ki Berke ile tanışmışım. Berke demişken akşam arıyayım şunu. Sonuçta o olmasa olmazdı. Değil mi? Daha sıktım kollarımı. Umarım rüya değildir.

•••••••
Akşama kadar gülüp eğlenmiştik. Tabu bile oynamıştık. Olcay ile Cansu, ben ile Mert grup olmuştuk.

Pijamalarımı giydim. Dışarıdan patlama sesi gelince pencerimi açtım. Ah şu havai fişekler. Olcay ile küçüklüğümüzden beri havai fişeklerden nefret ederdik. Yatağıma oturdum. Telefondan kurtarıcım ismini buldum. İyiki tanışmıştık be. Yoksa asla Mert ile sevgili olamazdım. İmkânsız gibi bir şeydi. Gülümseyip aramaya başladım. Çok çalmıştı. Tam kapatacağım sıra açınca.

"Ne oldu bil bakalım!" dedim neşeli bir şekilde.

"Çabuk söyle meşgulüm." gözlerimi devirdim. Tam ağzımı açtım söyleyecektim ki o cırtlak sesi duydum.

"Aşkıım! Niye telefonla konuşuyorsun ne güzel eğleniyorduk!" bu sarışın aptaldan başkası değildi. Yüzümü buruşturdum. O iğrenç şeyi yapıyor olamazlardı değil mi?

"Neyse yok bir şey." dedim ve telefonu kapattım. Sanırım kusacağım. Yatağıma uzandım. Gözlerimi kapatıp uykumun gelmesini bekledim.

•••••••
Tekrar soluma döndüm. Şu uyku denen varlık niye bana uğramıyordu ki? Aniden bir ses gelince sıçradım. Yataktan doğrulup sesin geldiği yere baktım. Pencereden bir ayak içeri girince geriye çekildim. Tam olarak içeri girince Berke'nin yüzünü görünce kaşlarımı çattım. Ne işi vardı ki burada? Sarışınıyla eğleniyordu niye gelmişti. Masa lambamın ışığını açınca yüzü daha belli olmuştu. Sanırım yine sarhoştu.

"Sen buraya her sarhoş olduğunda gelmeye alıştın."

"Niye aramıştın az önce?"

"Az önce mi? 1 saat 46 dakika önceki şeye az önce mi diyorsu?" duvara yaslanıp kollarını önünde bağladı.

"Ne yani saydın mı?"

"Hayır sadece saat kaçta aradığımı biliyorum. Bu arada Mert bana çıkma teklifi etti. Yani yaptığın her şey için teşekkür ederim. Şimdi odamdan geldiğin gibi çıkar mısın?" yüzüme dikkatlice baktı.

"Hayır." dedi ve yatağıma doğru ilerlemeye başladı.

"Ne demek hayır?!" yatağıma uzandı.

"Bildiğin hayır." koluna yapışıp çekmeye başladım.

"Orangutan yemiş ayı gibisin lan! Kalk şu yataktan!" kolun aşağı doğru çekince bende aşağı doğru çekilmiştim haliyle. Şaşkınca gözlerinin içine baktım.

"Benimle lanlı konuşmamanı söylemiştim." dedi çok sakin bir sesle. Zorlukla üstünden kalktım.

"Ne halin varsa gör!" kafasını koyduğu hızla çekip yere attım. Kendim kafamı koyup yatmaya çalıştım. İyi de ben yerde yatamazdım ki. Off!

Yeni bölüm geldi :) Umarım beğenirsiniz! Beğenirseniz vote ve yorumu unutmayın ;)

Arkadaş Mı Didin?Where stories live. Discover now