[32] "Senin için..."

84.7K 5.5K 205
                                    

Arzu Hemşire'yle olan konuşmamız ardından uzunca düşünmüştüm. Hem Onur'u, hem kendimi, hem de Arzu Hemşire'yi. Benimle böyle konuştuğuna göre onunda başından bir şeyler geçmiş olmalıydı. Hem sonunda pişman olursun derken gözleri dolmuştu. Ne olduğunu deli gibi merak etsem de soramamıştım. Acısını daha fazla deşmek istememiştim. Hem beynim Onur'la o kadar meşguldü ki ne olduğunu sormak aklıma bile gelmemişti.

Aslında vital bulgu saatini beklemeden Onur'un yanına gidecektim ama gitmemiştim.Biraz yalnız kalmasını ve düşünmesini istemiştim. Bir daha böyle bir şey söylemeye kalkışmaması için akıllanması gerekiyordu.

Benim için geçmek bilmeyen saatlerin sonunda nihayet vital bulguları alma vakti gelmişti. Malzemeleri alıp Onur'un odasına doğru ilerleyip kapısının önünde durdum. Derin bir nefes alıp kapıyı çaldım. Ve her zamanki gibi ses gelmedi.

İçeri girdiğimde Onur'u pencereden dışarıyı izlerken buldum. Dönüp bakmadığına göre yine kulaklığını takmış olmalıydı. Onun yanına gitmeden önce bir süre arkasından bakarak onu inceledim. Omuzları çökmüştü. Yorgun olmalıydı. Belki biraz da üzgün... Omuzlarının yavaş bir şekilde inip kalkması nefeslerini derin bir şekilde aldığını gösteriyordu. Ne düşünüyordu bilmiyorum ama bu düşüncenin onu sıktığı belliydi.

Malzemeleri masaya bırakıp yanına yaklaştım. Parmağımla yavaşça omzuna dokundum. Bu sefer onu korkutmak istemiyordum. Onur kafasını kaldırıp bana baktığında hemen kulaklığını çıkarttı. "Dilara..." Yorgun sesiyle ismimi fısıldadığın da kalbimin sıkıştığını hissettim. Gözleri mi çökmüştü onun? Daha birkaç saat önce daha iyi görünüyordu sanki...

Yatağını işaret ederek "Tansiyonunuzu ölçmek için geldim Onur Bey." dediğimde uysal bir şekilde başını sallayıp yatağına gitti. Onur'a hala kırgındım ama bu şekilde uzak davranma nedenim kırgınlığım değildi. İlk adımı ondan bekliyordum. Bir daha böyle bir şey demeyeceği için bana söz vermesini istiyordum. Belki bir de küçük bir özür...

Tansiyon aletini alıp bana uzattığı koluna dolayıp sessizce tansiyonunu ölçtüm. Ardından nabzını, ateşini ve solunumunu... Onur hiç konuşmadan sessizce beni izliyordu bitkin bakışlarıyla. Yapmam gereken her şeyi yaptığım halde gözlem formuna bakarak oyalanmaya çalışıyordum. Sadece onun bir şey söylemesi için bekliyordum ama o hiçbir şey söylemiyordu. Sadece izliyordu.

Dosyayı kapattıktan sonra çıkmadan önce son kez ona bakmak için başımı kaldırdım. Onur'un o sevdiğim gözleri titreşiyordu sanki. Üzüntüden miydi? Üzgün müydü? Yoksa ağlayacak mıydı?...

Dudaklarımdan istemsizce ismi döküldü. "Onur..." Onur'unda dudaklarından ismim döküldüğünde öylece kalakaldım. İsmimi öyle bir şekilde söylemişti ki... sanki buna muhtaçtı... sanki onsuz olamazmış gibi... sanki aşık bir adam gibi...

Nefes almayı unuttuğum o saniyeler ardında tekrar ismimi fısıldadı. İkimizde konuşmuyorduk ama gözlerimiz haykırıyordu sanki her şeyi... Onur gözlerini kapatıp yutkunmaya çalıştıktan sonra yavaşça açtı lacivertin en güzel hali olan gözlerini. "Özür dilerim..." Beklediğim sözcükler dökülmüştü işte dudaklarından. Sesi öyle pişman çıkmıştı ki o an kendimden nefret ettim. Nasıl onu bu derece kırabildiğim, üzebildiğim için...

Ona doğru savsak bir adım attığımda sözleriyle duraksadım. Hayran olduğum gözlerindeki yoğun duygularıyla, gözlerimin içine bakıyordu. "Ben... sandım ki... bu hastalık benim sonum olacak. Bu hastalık lanet gibi üzerime çökmüştü Dilara. Kanser olduğumu öğrendiğimde dünyam başıma yıkıldı. Uğruna yaşadığım şey elimde hızla çekilip alındı. Kendimi boşlukta hissettim. Koskoca bir boşlukta! Tutunacak bir dal bulamadım. İnsan hayalleriyle tutunur hayata. Ama ben hayalimi kaybettim Dilara. Bu lanet hastalık yüzünden! Ve ben asla mücadele vermeye çalışmadım. Çünkü ne kadar çabalarsam çabalayayım, ne kadar uğraşırsam uğraşayım hayallerim bir şekilde elimden alınacaktı. Buna inandım. Ve kendimi hastalığa bıraktım." Hızla söylediği cümleler onun nefessiz kalmasına neden olmuştu. Duraksayıp derin titrek bir nefes aldı.

Gözlerini benden kaçırarak devam etti sözlerine. "Ben tekrar hayal kurmaya korktum Dilara. Her defasında kaybettim Dilara. Hem de her defasında! Ve bir tane daha kaybetmeye tahammülüm kalmadı. Kendimi kandırmak istemiyorum. Ama lanet olsun son bir defa... Son bir defa daha hayal kurmak istiyorum." Gözleri dolduğunda ben çoktan ağlamaya başlamıştım bile. Göz yaşlarım sessizce akarken gözlerimden görüşüm bulanıklaşmaya başlamıştı. "Ve bu hayale sıkıca tutunmak istiyorum ben Dilara!"

Dudaklarım zorlukla kıpırdandığın da "O hayalin ne?" diye sordum çatallaşmış sesimle. Gözlerini tekrar gözlerime dikip uzunca bir süre baktı. Gözünden bir damla yaş düştükten sonra "Senin için... bu hastalığı yeneceğim!" dediği an da ona doğru koşturdum. Aramızdaki kısacık mesafeyi hızla kapatıp onun boynuna sıkıca sarıldım.

"Teşekkür ederim. Teşekkür ederim Onur! Bu hayalini gerçekleştirmen için elimden geleni yapacağım." Ağladığım için nefes almakta zorlanıyordum. Boğazımda oluşan yumruyu uzaklaştırmak için yutkunup nefes almaya çalıştım. "Her zaman yanında olacağım. Her zaman! Seni asla yalnız bırakmayacağım." Tekrar nefes alıp "Bu hastalığı beraber yeneceğiz." diyerek yüzümü boyun boşluğuna gömüp göz yaşlarımı ondan gizlemeye çalıştım.

Onur saçlarımı okşarken kulağıma fısıldadı.

"Dilara ben bu hastalığa hep lanet ettim. Ama artık bu hastalığa lanet etmiyorum. Şükrediyorum..."

31 Temmuz 2015. Cuma. (19.44)

09.12.15


Seni Bana Getirdi (Sevdim) [TAMAMLANDI]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin