BÖLÜM 04

3.5K 222 81
                                    

Sabah uyandığımda karşımda Aiden'in suratıyla karşılaşacağımı hiç düşünmezdim.

Hemen çığlık atıp bir tekmeyle onu yataktan attım.

"İMDAT! BÜYÜKANNE AIDEN SAPIK ÇIKTI!" diye bağırmaya başlamamla Aiden kendini yatağa atarak eliyle ağzımı kapattı.

"Şşt sus bağırma ne sapığı?! Oğlum değil misin velet sen benim? İstersem yanında yatarım, istersem seni mıncıra mıncıra banyo yaptırırım."

"Moncoro moncoro?! OMDOT SOPOK!" diye bağırarak elini ısırdım. "Hani dün Linda'yı tanımıyorum diyordun, bugün benim oğlun olduğumu kabul etmişsin."

"O dünün şokuyla söylenmiş bir şeydi" dedi elleriyle kendi saçlarını karıştırarak.

"Henüz 25 yaşındayım. Kapıma 7 yaşında bir velet gelip 'sen benim babamsın' deyince doğal olarak şok oldum."

"Ne?! Sen 25 yaşında mısın? Ne yani sen 18 yaşındayken mi doğdum ben?!"

"Biraz öyle olmuş. Her neyse kalk kahvaltı yapıp dışarıya çıkacağız."

"..."

Ben anlamsızca yüzüne bakarken, o komodine uzanıp eline bir iki şey alarak bana doğru uzattı.

"Bu siyah lensi annem sabah erkenden bize getirdi. Bunları gözlerine takacağız ve bu bilekliği de gece tekrar birleştirdim. Senin için önemli olmalı."

"Teşekkür ederim" diye mırıldandım ve gözlerimin dolmasını engelleyemeyerek yavaşça bileğime geçirdim.

"Velet? Ağlıyor musun sen?"

"Yah benim bir adım var dedim sana kaç kere. Tureng! Benim adım Tureng. Bundan sonra Tureng de bana!"

"Sen de bana baba demelisin o zaman. Unutma ben senin babanım."

"Sana asla baba demeyeceğim. Annemin genç olmasına alışmıştım, ama senin de en az onun kadar genç olmanı beklemiyordum. Ayrıca hala senden nefret ediyorum. Tüm bunların sorumlusu olduğunu asla unutmayacağım" diyerek ayaklanıp banyoya gittim.

Bütün vücuduma duş başlığıyla su tuttuktan sonra, o lens denen şeyi gözüme takmaya çalıştım. Baya bir denedim ama bir türlü başaramadım.

"Muhteşem babandan yardım istemeye ne dersin? Tek yapman gereken 'babacığım lütfen yardım eder misin' demek."

Duvara yaslanmış olarak bana bakan yüzüne baktım.

Ne zaman yanıma gelmişti?

"Ölsem de demem."

"Oof inatçı velet, gel buraya!"

"Velet değilim ben!"

"Veletsin ve velet kalacaksın" diyerek gözlerimi aralayıp lensleri gözlerime taktı.

"Batıyor bunlar."

"Zamanla alışırsın. Öhü öhü... Aah şu lanet öksürük. Öhü... Sen mutfa-öhü-ğa git ve orada -öhü- beni bekle" diyerek ağzını kapatıp şiddetle öksürerek dizlerinin üstüne çöktü.

"Aiden? İyi misin, korkutma beni."

"İlaç" diyerek lavabonun üstündeki dolabı gösterdi.

Dolabı açmamla milyon tane ilaç kutusuyla karşı karşıya gelmem bir oldu. Hemen eliyle işaret ettiği haptan bir tane uzatarak mutfağa koştum ve bir bardak suyla geri dönüp yutmasını bekledim.

Bir süre aynı pozisyonda bekledik.

Aiden'in yüzüne renk gelip de, öksürükleri yavaş yavaş azalırken korku dolu bir ses tonuyla o malum soruyu sordum.

Deniz HalkıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin