17.Uzaklaşamıyormuşum.

34.1K 1.9K 3.9K
                                    

Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın🫀

Keyifli okumalar dilerim✨

~Uzaklaşamıyormuşum~

Çaresizlik bazı yaşanmışlıklar karşısında yapabileceğin hiçbir şey olmadığına inandığın bir durumdu aslında fakat benim çaresizliğim farklıydı. Ben yaşanmışlıkların değil yaşanmamışlıkların acısını çekiyordum.

Kalbimde açtığım büyük çukura annemle babamı gömemiştim çünkü o çukur onlarla yaşayamadığım hayallerle daha doğrusu hayal kırıklıklarıyla doluydu. Canımı en çok yakanda buydu aslında. Onların ölümüne de üzülüyordum elbette ama sanki bir şey eksikti.

Acı çekiyordum fakat bu acı yeterli değildi, annesi ile babasını kaybetmiş Hayat Özdemir mahvolmalı kendini harap etmeliydi ama olmuyordu işte, o kadar acı çekmiyordum. Yaşayamadıklarımın acısı yaşananların acısından daha ağır basıyordu.

Belkide gerçek üzüntü buydu ya da insan zaten buna üzülürdü. Mesela kaybettiklerimizi kaybettiğimiz için değil de onlarla bazı şeyleri yaşayamadığımız ve bir daha yaşayamayacağımız için üzülürdük.

Annemle babama hiçbir zaman sıkı sıkı sarılamamıştım. Annem saçımı bir kez olsun okşamamıştı. Babam kızım diye seslenmemişti hiç bana. Yinede içimde bir yerlerde belki bir gün hepsi olur umuduyla yaşardım ve asıl acıtan artık yaşanma ihtimallerinin dahi olmamasıydı.

Düşünüyorumda annemle gerçek bir anne kız gibi olsaydık nasıl olurdu? Tüm bu olaylar yaşanmamış olsa onlar yine ayda yılda bir gelseler ama gerçek bir anne baba olsalar nasıl olurdu?

Mesela kızlar aşık olduklarında ya da bir erkekle tanıştıklarında eğer aralarındaki bağ gerçek bir ebeveyn çocuk bağıysa anneleriyle paylaşırlardı. Olurda hayatım bir gün yoluna düşseydi ve annem gerçek bir anne olarak yaşıyor olsaydı galiba ona Polat'ı anlatırdım.

'Anne' derdim heyecandan ellerim buz keserken 'Biliyor musun ben bir adamla tanıştım.' Kıpkırmızı yanaklarımı görmesin diye ellerimle yüzümü kapatır öyle devam ederdim. 'Gözleri mavi gökyüzü gibi ama sinirlendiğinde hırçın bir denize dönüşebiliyor.' Ne tepki verirdi bilmiyorum çünkü onu tam anlamıyla tanımıyordum ama herhalde gerçek anneler 'sinirlendiğinde' kelimesini duyar duymaz endişelenirlerdi. Ellerimi yüzümden çektiğim gibi kocaman gözlerini gördüğümde 'Korkma' derdim hafif bir tebessüm ederek. 'O bana sinirlenmez ki, hem sinirli biri değil, iyi biri' yüzümdeki gülümseme biraz daha derinleşirdi. 'Çok iyi hemde, belki de hayatımda tanıdığım en iyi insan' Kıkırdardım. 'Ama biraz gıcık tabii.'

Ne derdi bilmiyorum, ne düşünürdü onu da bilmiyorum ama ben anlatmak isterdim hemde saatlerce. Sadece Polat'ı ve sadece ona.

'Bilmiyorum' derdim içimdeki karmaşada bana yardımcı olmasını dileyerek. 'Çok tanıdık anne, sanki hayatımda hep varmış, karşımdaymış da ben başımı kaldırıp bakmamışım, farketmemişim onu.'

'Bu ne anne?' diye sorardım derin bir iç çekerek. 'Neden ona baktığımda dalıp gidecekmişim gibi hissediyorum? Neden fazlasıyla doğru aynı zamanda fazlasıyla yanlış geliyor?' Başımı öne eğer parmaklarımla oynardım. 'Birkaç gündür tanıdığım ama yıllardır tanıyormuşum gibi hissettiren birisine bağlanmaya başlamak doğru mu sence anne?'

Ve elbette ne cevap vereceğini bilmiyordum ama asıl acıtan bundan sonra da asla bilmeyecek olmamdı.

Sorun değildi. Bu yaşıma kadar nasıl geldiysem, nasıl düşe kalka ilerlediysem bundan sonrada öyle devam ederdim. Her çocuğun anne babasına sorduğu basit soruların cevaplarını nasıl kendim bulduysam bir genç kızın annesine sorduklarını da cevaplayabilirdim elbet bir gün.

GÖLGELERİN KAÇIŞIWhere stories live. Discover now