____Changbin'den
Eun kapıyı kilitlediğinde ne kadar saçma hareketler sergilediğimi ancak fark edebilmiştim. Onu Minho nun yanında gördüğümde ikiside arkadaşım olmasına rağmen sinirlenmiştim. Fakat bundan şuan oldukça pişmandım. Ne söylersem söyleyeyim kapıyı açmayacağına emindim, bu yüzden sadece beklemeye karar verdim. Onu gördüğüm an defalarca özür dileyecektim. Onu seviyordum. Bundan artık emindim.
~
Akşam olmuş hava kararmıştı . Fakat hala Eun dan en ufak ses yoktu. Onun için endişelenmeye başlamıştım. Benim yüzümden odasına kapanmıştı. Yavaşça oturduğum yerden kalktım. Odasının önüne geldiğimde yavaşça tıkladım. İsmini telafuz ederken tedirgindim. İçeriden hala ses gelmiyordu. Birkez daha seslendim, ve birkez daha. Konuşmayacağını anladığımda birdaha konuştum.
-Eun üzgünüm bir anlık sinir ile kötü şeyler söyledim. Fakat ses vermediğin için endişeleniyorum, en azından iyi olduğunu söylesen?
En ufak ses gelmediğinde artık endişem artmıştı . Birdaha konuştum.
-Eun eğer ses vermez isen içeriye gireceğim. Senin için endişeleniyorum.
Uyuyor olsa dahi bu kadar sese uyanması gerekiyordu. Kendime lanet ederken korkuyordum. Ona birşey olmuş olamazdı. Kapının kolunu indirdim. Hala kilitliydi. Aklıma dolan düşünce ile buruk bir şekilde gülümsedim. Tüm odaların anahtarı aynıydı. Hızlıca kendiminkini çıkardım ve Eun un kapısına ilerledim. Önce kapıdaki anahtarı elimdeki yardımıyla ittirip düşürdükten sonra kendi anahtarımı soktum ve çevirdim.
Kapı açıldığında karşımda yatağın üzerinde uzanan Eun ile yavaşça gülümsedim. Kulağında kulaklık vardı. Bu yüzden beni duymamış olmalıydı. Ne olur ne olmaz yaklaştım ve burnuna elimi uzatırken nefes alıp almadığına baktım. Alıyordu. Tebessümüm büyürken gözlerim yumuşak ve tombul yanaklarına kaydı. Peluş oyuncağa sarılmış ve oyuncak yanağına değiyordu. Buda yanağının daha fazla şişmesine sebep olmuştu. Dişlerimi göstererek güldüğümde o yumuşak yanakları öpmek istiyordum.
Yavaşça ona yaklaştım. Uyuduğuna emindim. Yaklaştıkça gelen çilekli duş jeli kokusu ile gözlerimi kapattım. Çok huzur vericiydi. İyice kokusunu içime çekip ufak bir öpücük bıraktım yanağına. O fazla etkileyiciydi. Şuan onu öptüğümü görse kızacağına emindim. Önce ona bağırıp şimdi ise öpmem benim suçumdu. Fakat ona karşı koyamıyordum. Yanağına ufak bir buse daha kondurduktan sonra odadan çıkmak için doğruldum. Uyandırmak istemezdim. Fakat ben daha iki adım atmadan sesini işitmemle irkildim.
+Kapıyı nasıl açtın?
Ona doğru döndüğümde kulaklığını çıkarıp oturur vaziyete geldiğini gördüm. Yüzüme bakmıyordu. Birkez daha kalbim sıkışırken yavaşça ilerledim ve yatağının kenarına otururken cevaplayıp cümlelerimi sıraladım.
-Ben senin için endişelenmiştim. Odalarımızın anahtarı aynıydı onunla açtım. Fakat Eun ben gerçekten pişmanım-
Ellerini tutmak istediğimde çekip sözümü böldü.
+Dinlemek istemiyorum gider misin.
Elini tutmadım fakat konuşmaya devam ettim. Daha fazla konuşmazsam kafayı yerdim.
-Seni gerçekten üzdüğümü biliyorum, anlık bir sinir ile patladım ve ileriye gittim. Bu çok yanlıştı ama seni kıskandığım içindi.
+Minho ile aramda birşey yok.
Soğukluğu hissedilen sesi ile konuştuğunda gözlerimi gözlerine çıkardım. O da bana bakıyor fakat sonra kaçırıyordu gözlerini.
-Biliyorum. Pişmanım bu yüzden. Beni affeder misin?
Sadece kafa sallamakla yetindi. Konuşmak istemiyordu ve buda benim canımı sıkıyordu. O sevimli yüzünün asılmasını istemiyordum. Ellerimi kaldırıp işaret parmaklarımı iki yanağına bastırırken sesimi inceltip konuştum. Sesimi duyunca gözleri gözlerime çıkmıştı.
-Benim için güler misin? Yoksa peluşunu alırım.
Sesim fazlasıyla ince ve komikti. Büyük bir kahkaha patlattığımda oda dayanamamış bana katılmıştı sessizce. Gülmemek için kendini tutuyor gibiydi. Bu haline tebessüm ederken onu tutup kendime çektim ve sıkıca sarıldım. Saçlarını okşarken konuştum.
-Seni bir daha asla üzmeyeceğim . Şu gülüşüne dünyaları verebilirim. Saçlarınada ufak bir öpücük bıraktıktan sonra omuzlarından çekip yüzünü görmemi sağladım. Tebessümüm genişlerken burnuna yavaş bir fiske atarak konuştum.
-Ve bu tatlı suratına.
Bu hareketim ile zaten kızarmış olan yüzü iyice kızarmış ve ellerini belimde sözcüklerini kulağımda hissetmiştim.
+Beni utandırıyorsun.
Elbette sarılmadan önce omzuma yavaş bir yumruk geçirmeyi unutmamıştı. Küçük bir kız çocuğu gibiydi. Sesli bir gülücük atarak ellerimi beline indirdim.
-Biliyorum bayan domates.
Sırtıma yediğim başka bir yumruk ile kocaman bir kahkaha daha patlattım. Bu sefer ondanda ufak bir kıkırtı çıkmıştı. Omuzlarından tutup yine onu görebileceğim hizaya getirdiğimde yüzündeki tebessüme takıldım. Dudaklarındaki tebessüme. Dolgun ve kırmızı dudaklarına.
Kendimi tutamadım. Yada tutmak istemedim. Tutmadım. Hızlıca dudaklarına ufak bir buse kondurup geri çekildim. Onun gülüşünü öpmüştüm.
Bu sefer tebessümü donmuştu. Ne yapmaya çalıştığımı anlamaya çalışıyor gibiydi. Gözlerim ve dudaklarım arasında gidip geliyordu bakışları. Dudaklarını dişleri. Islanmışlardı. Ardından sordu emin olmak için.
+Bu ne demek oluyor şimdi.
Yaklaşıp burnumu burnuna sürterken konuştum.
-İzin verirsen seni erkek sinekten bile kıskanacağım demek oluyor.
Ben kıskanç biriydim, ne diyebilirdim ki? Hemen yatağının başlığına yaslanıp kollarını birbirine kavuştururken konuştu.
+Ben öyle çok kıskanç sevmem. Tadında bırakacaksın.
Göz ucuyla bakıp gülüyordu. Bu haline gülüp tekrar kendime çektim onu.
-Kabul.
Bu sefer o dudaklarıma bir öpücük bırakmıştı. Fakat uzun sürmemiş, ardından hızlıca odadan hızlı adımlarla kaçmıştı. Arkasından şaşkın bir ben bırakırken.
YOU ARE READING
BECAUSE || Seo Changbin
Teen FictionYeni Okulu İçin Ev Arayan Bir Kız ve Kira Parasını Yarıya İndirmek için Onu Evine Davet Eden Seo Changbin~
