II - II

13 3 2
                                    

K U R T U L U Ş

2 Mart 2010
Salı
Varnata, Avarya

Perdeyi ışığın içeri daha iyi girebilmesi için açtı. Yakın gözlüğünü takıp ajandasını iyice ayırdı, elleriyle bastırdı. İnce uçlu dolma kalemle tarih atıp Fernando Pessoa'dan bir alıntı yazdı:

"Ruhum hayatımdan yoruldu."

Açık sarı süveterinin altından koyu kırmızı kravatı görünüyordu. Seyrekleşmiş saçlarında siyah tel bulmak beş yıl öncesine nazaran çok zordu. Son birkaç aydır elleri titremeye başlamıştı. Doktorların yaşlılığın doğal bir getirisi olduğunu söylediği bu durum yazı yazarken elinin pozisyonunu dikkatlice ayarlamasını gerektiriyordu.

"İktidarım ama muktedir değilim. İhtiyar bir adam olduğumu söyleyemem onlara, üç saat süren müzikli bir gösteriye katılmamak için mazeret gösteremem. Gösterirsem bir daha bu koltuğa oturamam. Sındırlı'nın kızını reddedemem. Avar diyarının büyülü sözcüğü, telaffuz edilince akan sular durur:

Sın-dır-lı.

Tıpkı bir yüzyılın yarısında gençliğimizi tükettiğimiz o zamanlar gibi.

Eski dostum Hakan! Sen gideli dört yıl oldu. İyi ki bugünleri görmedin. Biliyor musun? Hani babalar 'baba olunca anlarsın,' der ya... Ben de senin koltuğunda oturduğumda seni anlayabildim. Kendimi bir çarkta sıkışmış fare sanırdım, meğer o çarkı omuzlarında taşıyan senmişsin. Yürüdüğün yol yanlıştı fakat seni oraya hangi korkuların ittiğini anladım.

Ben öyle bir yolda yürümedim. Saman altından su yürütmedim. Ne var ki gemimi de yürütemiyorum Hakan. Burada olsaydın çok sevdiğin çikolatalı kurabiyelerden bir tane ağzına atar, sonra da halime kahkahayla gülerdin. Ne garip! Bir dikta var fakat diktatör ben değilim. Başbakanım ama hükmüm yok. Ne halkta hürmet var ne elitlerde. Dostların bakışında bana dair pişmanlıklar görür gibiyim. Yerde de gökte de yerini bulamayan bir biçareyim. Daimî gurbetteyim.

Sevildin ve nefret edildin. Kimi zaman saygı görüp takdir edildin, kimi zaman eleştirildin. Ömrünün son demlerinde her şeyini kaybettin fakat yaşadın. Avarya'ya iz bırakarak göçüp gittin. Ben hiçbir şey yapamadım. Başbakanlığımın bir gününde bile ülkeme bir şey kattığımı hissedemedim. Sen bir hücrede öldün fakat ben gökyüzünün altında hapisteyim.

Ben bir Cassandra'yım. Gelecek kulağıma üfler fakat dilim inanılmamakla lanetlenmiştir. Tam bir yıl boyunca Larende'ye onu yükselten rüzgârın düşürmeye de niyetli olduğunu anlatmaya çalıştım ama beni dinlemedi. Şimdi sevdikleri yalnızca hayatta olma ihtimaliyle avunabiliyorlar.

Ona çok kızmıştım fakat iş bana gelince gördüm ki ben de bildiğimi hayata geçiremiyorum. Avarya tarihinin en nefret edilen başbakanlarından biri olacağım. İstifa edip bir sahil kasabasına çekilmezsem sonum hiç de iyi olmayacak. Halk her gün protesto düzenliyor. İstifa edersem yerime gelecek kişi eylemleri sertçe bastıracak. Bu sırada yaralananlar, hatta ölenler olacak. Bundan dolayı gidemiyorum.

Muhalefet bu konuda bana çok yükleniyor. Olsun! Halkımı korkuyla susturmayacağım.

Demem o ki eski dostum, keşke Manolya'yı anlatabilecek vaktin olsaydı. Ben de mecburen çekilmiş olurdum bu diyarlardan. Geri alamayacağım bir hatanın sonucunu tek seferde öderdim, yıllara yayılmış bir şekilde değil.

Ecele zerre faydası olmayan bir korkuyla titreşerek bekliyorum."

Kalemi bıraktı ve omuzlarında yorgun bir çöküntüyle yazıların kurumasını bekledi.

Avarya OyunlarıWhere stories live. Discover now