I - XXII

28 7 55
                                    

H A K A N

16 Ağustos 2005
Salı
Varnata, Avarya

Dün gibi bugünün de yoğun bir gün olacağını bilen vücudu, baş ağrısı ve uyku hissiyle onu durdurmaya çalışıyordu. Hakan ise önce ağrı kesici sonra da sert bir filtre kahveyle bu etkileri dağıtmaya çalıştı.

Sabahın henüz sekiziydi. İda uyurken Hakan hazırlanıp evden aceleyle çıktı. Merkez ilçeyi Şairhanım'a bağlayan caddedeki kebapçıya girip ekmek ve ayranla kahvaltı yaptı. Kebapçı ona et pişirmek için ısrar ettiyse de günün erken saatinde midesine ağır gelmesinden korktuğu için kabul etmedi. Karnı doyar doymaz da ilaç ve kahve aldı.

Yaklaşık yarım saat sonra Uysal içeri girdi ve pilav yanında köfte yedi. Bu, onun burada yediği son ikram olacaktı. Yiyip içmesi bittikten sonra başbakanın karşısına oturdu. "Bahar'ı Taylan Sındırlı zehirlemiş," dedi. Taylan'ı nasıl kaçırdığını mahkemede anlattığı gibi anlattı.

Hakan Vult, Sındırlı soyadını işittikten sonra acı çekmiş gibi yüzünü buruşturdu. Genci sonuna kadar dinleyip başını salladıktan sonra "Hapse girmemek için bana bir söz vermiştin, hatırlıyor musun?" dedi. "Sözünü tuttun ama işe bak ki yakalanmışsın. Seni bir süre saklayabilir ya da yurtdışına kaçırabilirim."

"Ne zamana kadar saklayabilirsiniz beni?" dedi Uysal. Konuşmasında herhangi bir farklılık ya da duraksama yoktu, nefesini olağan sakinliğinde alıp veriyordu. "Eninde sonunda beni bulacaklar. Bırakın, kaderimi yaşayayım. İçeri girmeye hazırım."

"Sındırlıları bilmiyorsun," dedi başbakan. "Ne kadar bencil ve intikamcı olabildiklerini tahayyül bile edemezsin. Bahar'ı neden zehirledikleri hakkında bir fikrin var mı?"

Kalın kaşlarını çatarak Taylan'ın söyledikleri üzerinde düşündü. "Yaz ve ailesinin Avarya'ya ait olmadığına inanıyorlar. Bahar yanlış ülkede doğmuş, güya."

"1990'dan önce Alkanların siyasi gücü neredeyse bitmişti." dedi başbakan. "Alkanlar, aile şirketleri olan Ab-ı Hayat İnşaat ile iştigal ediyordu. Alkanların küçük oğlu Apti, Yaz ile Türkiye'de karşılaştı ve onda hitabet yeteneği gördüğü için Avarya'ya getirip bütün eğitim masraflarını karşılamak istedi. Gerçi bu hikâyeyi sen de biliyorsun."

"Evet." dedi Uysal. "Murat Sındırlı, Yaz ve ailesini istememiş. Bu korkunç bir şey. Yaz'ın annesi, babası, akrabaları, yüz binlerce Türk, etnik temizlik kurbanı oldu. Hapsedildi, öldürüldü, asimile edildi ya da göçe zorlandı. Türkiye kapılarını açmış olabilir ama biz niye açmayalım? Biz Avarlar da Türk'üz, Türkçe konuşuyoruz. Sındırlı için millet kavramı yok demek ki... Hatta insanlık kavramı da yok."

"Sındırlı için hiçbir şey önemli değil, kendisinden başka. Kimsenin çektiği acılar önemli değil. Ben, Yaz ile siyaseten tamamen zıt taraftayım. Avarları bugün kendine Türk diyenlerle bir olarak görmem. Fakat onun ve ailesinin burada yaşama hakkını savunurum."

"Tabii..."

"Diyeceğim şu: Sındırlılar öyle bir aile ki on altı yıl sonra bile istemedikleri bir şeyin yapılmasını hazmedemeyip ceza vermeye kalkıyorlar. Sen de artık onların gözünde mimlisin. 'Yatar çıkarım,' diye düşünme. Seni asla rahat bırakmayacaklar. Açık söylüyorum Uysal. O hapishaneye girersen oradan sağ çıkamazsın."

Beti benzi atan genç adam, hapishanede onu bekleyen tehlikeyi henüz fark ediyordu. Şu ana kadar kendi benliğini boş vermiş, yalnızca üzerine bulaşan lekeyi silmeye çabalamıştı. "Yurtdışına çıkarsam nereye gideceğim?" diye sordu.

"İstediğin yere. Sana sahte bir kimlik ve iş ayarlarız. Gitmek istediğin yer ne kadar yakın olursa o kadar hızlı olur. Mesela Bulgaristan ya da Romanya'ya birkaç saat içinde bile gidebilirsin."

Avarya OyunlarıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin