Yangın gönül

939 71 13
                                    


Keyifli okumalar  🍀
***************************

Aramadık yer, bakılmadık taşın altı kalmamıştı büyük dağlarda. Kılıç delirmenin eşiğine gelmişti neredeyse.Her ağacın ardına bakmıştı... Elinde sadece bir hırka vardı, kokusunu sevdiği. Yavaş yavaş güneş kendini gösterirken dağdan inmeye başladılar.

" Komutanım bir su için hele." Mesut geceden beri dur durak bilmeyen bu adama acımaya başlamıştı artık. Gözleri kızıla meydan okuyordu ki hepsi öyleydi...

" Komutanım köyde biri bir ses duymuş." Komutan ona uzatılan suyu itip onlara doğru koşan askere ilerledi...
" Kim? Nerde? Ne duymuş?" diyerek askerin yakasına yapıştı... Ona bir şey olacağı korkusu tüm bedenini kitlemişti sanki.

Asker onlara doğru gelen sivillere yöneldi... Ona yaklaşan yaşlı adamın dibine girdi.

" Komutan, oğlum... Bir ses duydum ama tam bilmiyorum. Bozdoğan tarafından geçerken biri' komutan 'deye bağırdı. Bakındım ama görmedim zaten bendede gözler bozuk. Ama iki kere 'komutan' diye bağırma sesi işittim.Genç bir oğlanın sesine benziyordu. " komutan adamın omuzlarını kavradı.
" Tam olarak nerede duydun amca?"

"Kasaba yolunda. Bozdoğan tarafında. " Komutan kafasını sallayıp gözleriyle Mesut'a işaret verdi.
....
" Komutanın sana kurban olsun. Neredesin be Alim?" Diye hayıflanıp yürümeye devam etti. Aklı durmuştu adeta.

"Kasabaya haber verin." Diye bağırdı ardına doğru.
Öfkeden delirmek üzereydi.
" Rıza ve adamları olmalı... En son onlar görünmüş.Yani başka kim alabilir. Her yere baktık. " Diyen Mesut'a baktı göz ucuyla. Dişlerini sıkıp başını salladı.

" Korkmuştur çok. Eli de yaralı..." Alnını ovup derin bir nefes çekti içerlerine.
Umuyordu ki o adamların elinde canı yanmasın küçüğünün.

Yoksa fırtına olup yok ederdi hepsini.

Kılıç sinirle soluyup askeri arabaya ilerledi. Arabaya binip elindeki hırkayı yüzüne gömdü, derin bir soluk çekti boğulan ciğerlerine...

Bulmalıydı onu... Onu görmeden durmak ne zor gelmişti komutana...
Arabayı çalıştıracağı vakit telefonu çalmıştı... Hızla telefonu açıp kulağına tuttu. Duyduğu haberle saatlerdir nefessiz bünyesine derin bir nefes aldı.

" Kimdi Komutanım?" Diye soran Mesut'a gülümseyip arabayı çalıştırdı.
"Ali. Biri karakola getirmiş."
Kılıç terleyen ellerine tezat yüzü gülüyordu.

"Aklımı yitirdim lan... Ah sikeyim böyle işi. Ömrümden ömür gitti. " Mesut duyduğu şeylere bıyık altından sırıtıp yüzünü eğdi.

"Gülme Mesut. Gülme... " Direkt kafasını eğip yüzünü çevirdi Mesut... Azar yemek için çok yorgun hissediyordu.
Kılıç yoldaki tozu dumana katarak karakola ilerleyince midesi bulanmayan çoğu asker kusma eşiğine gelmişti artık.

"Komutanım... Uçan arabamız hayırlı olsun. " Deyip sırıtan Mesut'a baktı göz ucuyla Kılıç.

" Uçan arabayı değil de. Uçan Mesut.. Az sonra!" Deyip aynı sırıtış ile yanıt verdi Çavuş'a.
Mesut ağzına görünmez fermuar çekip yerine sindi. Baş ağrısından ölüyordu. Kafasını arkaya çevirip askerleri süzdü... Başını arkadaki pencereye dayamış uyuyan bedene takıldı gözleri... Gözlerini kaçırıp önüne döndü. Zira o yüzü görünce kendinden geçiyordu.
.......
Komutan karakolun önüne çektiği arabayı kapatmadan arabadan inip içeri yöneldi. Elindeki hırkayı süzüp gülümsedi.Revire girip kapıyı açtı hırsla... Sedyenin üstünde uzanan bedeni görünce kaşlarını çattı... Ali kitabını komodinin üstüne koyup ağrısına rağmen ayaklanmaya çalıştı.

"Komutan. " Deyip ellerini kaldırdı heyecanla... Ali'nin somurtkan yüzü aydınlandı gördüğü bedenle...
Kılıç hırkayı sandalyenin üstüne bırakıp onun ellerinin arasına girdi... Eğildi ve küçük yüzü avuçları arasına alıp yüzünün her karışını öptü...

" Çok korktum komutan." Kılıç onun saçlarını okşayıp sıkıca sarıldı .. Kehribar gözleri sarılı ayağına kayınca kaşlarını çattı.

"Nerelerdesin sen.. Bizide çok korkuttun. " Diyerek küçük bedenin yanına oturup sıkıca sarıldı ona...

"Ben bir tavşan gördüm komutan. Böyle bembeyaz çok şirin. Peşine düştüm ama çok koştum varya, sonra birilerini gördüm. Silahları vardı. Kaçacağım sırada beni tuttular. Bağırdım ama kimse duymadı. Zorla dağa sürüklediler... Zaten sonrasını hatırlamıyorum. Oduncu dede bulmuş beni. O getirdi buraya. Sanırım ayağımı kırdım çok acıyor. Bide elim baksana nasıl derin kesildi. " Ali elindeki kesiği Kılıç'ın gözünün önüne getirdi.

Gözleri dolu dolu bakıyordu. Komutanı görünce hep nazlanması geliyordu, sanki nazı sadece Kılıç'a geçiyordu.

"O adamlar seni öldürürüz dediler komutan. Ya ölseydim. Senin gözlerini daha göremezdim." Kısa kollarını komutanın beline doladı ve göğsüne yaslandı Ali.
Kılıç kaşlarını çattı.

Gözleri dolmuştu çünkü. Bir eliyle gözlerini silip Ali'nin önünde eğildi.

"Sakın bir daha gözümün önünden gitme... " Ali gülümseyip önündeki adamın yüzünü okşadı.

" Hayır gitmem daha. O adamlar alır beni... Onları bulun komutan.Çok kötüler. Baksana, " Deyip kafasını yana çevirip boynunu gösterdi... Kılıç'ın gözleri büyüdü anında. Gördüğü morlukla ayaklandı. Bunu yapanın nefesini kesmek istiyordu.

"Boğuluyordum sanki. O adam boğuyordu beni. " Deyip yarasını okşadı Ali... Kılıç onun başını tutup yastığına bıraktı...
Alnını öpüp usulca ayaklandı.
"Gelirim birazdan. Sen uzan." Deyip odasına ilerledi.Odasına girip kapıyı kapattığı vakit tüm öfkesini etrafından çıkarmaya başladı...

"Ulan sizi liğme liğme etmezsem bende Kılıç değilim. O boynu tutan elleri kırmazsam bende Kılıç değilim lan! Şerefsizler... O çocuğa kıyılır mı lan.Off Allah'ım nedir bu içimdeki şey. " Kendini koltuğuna atıp derin derin nefeslendi Kılıç.. Öyle doluydu ki içi.Öfkesini nereye atacağını bilemiyordu. Üzerini düzeltip tekrar revire gitti. Ali'nin annesini ve dedesini de görünce gülümsedi.

" Hoş geldiniz." Deyip ikiliyi de oturttu.

Ali'den gördüğü yüzlerine tarif etmesi istendi... Oda hatırladığı ne varsa söyledi... Gözleri her defasında ona bakan, komutana kayıyor utançla yüzünü eğiyordu.

"Biz eve gidebilir miyiz komutan. Annem evde tek de." Diyen kadına gülümsedi Kılıç.
"Ali, bir gece burada kalsın. Ağrısı olduğu için serum takılacak "Kadın oğluna sarılıp ayaklandı.

*** ***
Her biri odayı boşaltınca Kılıç kendini yatağın kenarındaki sandalyeye bıraktı...
" Beni özledin mi komutan?" Komutan duyduğu sesle gülümsedi... Usulca sırıtan bedene dönüp yastığa düşen saçlarını okşadı.

"Özledim... En çokta kokunu. " Diyerek uzanan bedenin boynuna gömdü yüzünü.
"Bende özledim. Hatta hep sana seslendim... Belki duyar da gelirsin diye, " Kılıç kafasını salladı.

" Özür dilerim... Çok aradım seni. Çok aradım. Canım çok yandı sesini duymayınca. " Kılıç bir bebek gibi dudak büzünce Ali onun saçlarını karıştırdı.

" Sende sevdalandın bana değil mi komutan." Kılıç gülümseyip yüzünü kaldırdı. Ali'nin yüzündeki şirin tebessüm kalbini tekletti.

"Sevdalandım ya... Beni kendine bağlayıp nereye gidiyorsun deli oğlan." Deyip Ali'nin yumuşak dudaklarını öptü Kılıç... Ali onun öpüşüne karşılık verip gülümsedi.

" Seni çok seviyorum komutan. Sende beni hep sev olur mu! " Kılıç onun parlayan yeşil gözlerini süzdü... Ali'nin küçük elini avuçlayıp parmaklarını geçirdi ve ortalarında tuttu... Onu bulmanın coşkusu vardı içinde komutanın.

Bu gülüşü bir daha görememek vardı hayatta.. Bu tiryakisi olduğu dudakları öpememek vardı.

" Yaşadığım müddetçe hep seveceğim... Kılıç var olduğu sürece esmerini hep sevecek."

....
yes yess

BL KOMANDOLAR Where stories live. Discover now