Can Veren Buse

1.4K 94 21
                                    

Keyifli okumalar 🍀
***************************
" Konuşsana... Bir yerin ağrıyor mu?" Endişeli yüze gülümseyip omzunu tutan eli kavradı Ali.

Onunda her yeri ıslaktı kendisi gibi.

Tir tir titreyen eliyle avuçladığı büyük eli tam kalbinin üzerine koydu... Ve bastırdı. Komutanın şaşkın bakışları arasında garip bir hüzünle konuştu ;

"Tam burası komutan."

Komutan, elinin altında hızla atan kalbi hissedince kaşlarını çattı ve elini çekti. Hırsla saçını geriye taradı, neler diyordu bu çocuk?

" Ne işin vardı burada? Neden uslu durmuyorsun.? Evinde otursan ne olur ha!" Ali onun sözlerine gülümseyip ıslak yüzünü sildi elinin tersiyle, dudaklarına dokunup gözlerini çimenlere dikti. Ne garip hissetmişti böyle. Karnı kasılıyor gibiydi.

"Beni öptü," diyerek gözlerini sıkıca yumup gülümsedi. Az önce ölüyordu ama o ne düşünüyordu.

Kılıç onun yine garip hareketler sergilediğini görünce eğilip omzuna vurdu.

"Ne oldu? Ne bu hareketler?" Ali onun ıslak saçlarını seyretti. Usulca düşen damlalar bile güzeldi.

Parmakları soğuk dudaklarına dokunarak tekrar kehribar gözlere odaklandı... Büyük bir çukur gibiydi gözleri onu her defasında içine çeken.

"Beni öptün" dedi yılışık bir ifadeyle.

Kılıç kaşlarını çatıp biraz daha yaklaştı, anlayamıyordu onu.

"Ne?"

"Öptün beni az önce..." Ali onun sert yüzüne bakınca ister istemez dudak büzdü.
"Öpmedim... Suni teneffüs yaptım sana." Ali kaşlarını çattı.

" Hayır öptün beni... Dudaklarını hissettim." Diyen çocuğun yanından kalktı Kılıç.

"Saçmalama... İlk yardım için gerekli olan şeyi yaptım. Öpmedim, suni teneffüs yaptım." Ali de onun gibi ayaklandı.

" Bakma şöyle deli deli. Öpmedim, sadece, ah! Sana bunları anlatamam şimdi.. Yürü al şu kuzuyu da eve." Omzundan ittiği bedenini tekrar komutana çevirdi Ali.

Hemen ayağına yapışıp ağaca bağlı kuzusuna baktı.

"Beni kurtardığın için sağ ol. Ama şimdi gidebilirsin. " Kılıç, kaşlarını kaldırıp onun küsmüş surat ifadesine izledi. Küçük bir çocuk gibi davranıyordu. Üzerindeki kazağı sıkıp hırsla kuzunun yanında çıkardığı montuna ilerledi.

" İyi! Dur burada ! Gidiyorum," diye sitem edip yola ilerledi.

Onun bu huysuz tavırları Aliyi üzmüştü yine.

" Ayağım acıyor ,"

Sesi yüksek çıkmıştı genç oğlanın, tekrar ayağını ovup yüzünü eğdi.

" Ayağım acıyor dedim komutan," Kılıç yılmış bir şekilde ona döndü tekrar.

Sınanıyordu adeta.

" Yeminle başıma bela aldım varya, hani git diyordun... Salak çocuk."

Tekrar aşağı inip genç oğlana yaklaştı. Hırsla eğilip kucağına alınca Ali hemen yakasını kavradı.

"Beneklim... Kuzum. Onu almadık!"

Kılıç keskin gözleriyle genç oğlanı kesmek istiyordu o saniye . Hırsla kuzunun olduğu tarafa gidip onu da aldı.

"Kuzuyu ben kucağıma alayım, beni sen kucağına al," diyen çocuğa uyup onu kucağına çekmesini bekledi. Burnundan soluyordu.

Ali belini ve bacaklarını saran elleri hissedince sıkıca yumdu gözlerini.

"Bizi kurtardın. Öperek kurtardın. Sinirli kahramanım" deyip gülümseyen bedene çevirdi gözlerini Kılıç. Konuşmak istemiyordu, biran önce bu çocuktan kurtulmanın planlarını yapıyordu.
Böyle arsız konuşmasına anlam veremiyordu.

Üzerlerinden usulca sular süzülürken ilerlemeye devam ettiler.

Kılıç sıktığı elleriyle kucağındaki bedeni tutup gözlerini yola dikmiş yürüyor... Aliyse kucağındaki kuzusunu sıkıca sarıp komutanın yüzünü seyrediyordu... Her bir ayrıntısını aklına kazıyordu sanki. Öyle hayran kalmıştı ki ona. Yanında olduğu sürece o gözleri görmek olmasa da yanına gidip görmek istiyordu.

Gözlerine bakan yeşiller usulca dişlenen dudaklara değince utanıp gözlerini yumdu ve kafasını ıslak göğse gömdü.

" Ben derin sulardan çok korkarım komutan... Senin korktuğun bir şey var mı?" Kılıç durup soluklandı. Ona bakmadan sert bir tavırla; "Korkmam!" dedi.

Alı gülümseyip kafa salladı. Biliyordu ki insan oğlu mutlaka bir şeylerden korkardı.

" Sevdiğin var mı komutan?" Kılıç kaşını çattı ve merakla parlayan gözlerini seyretti.

"Peki hiç sevdalandın mı?" Kılıç çenesini sıkıp sabır dilendi. Genç oğlan tam ağzını açıp bir şey diyecekti ama Kılıç patlamıştı artık.

"Sus artık..."

O kızınca Ali yine kafasını göğsüne bıraktı. Hep kızıyordu komutan!

"Islak olmana rağmen sıcacıksın. Burnum üşüdü benim" Kılıç sinirden gülmeye başlamıştı artık. Yürüdüğü yol boyunca konuştu genç oğlan, bir çok soru sordu... Ama Kılıç itinayla duymuyor gülmemek için kendini kasıyordu. Karakolun önüne geldiklerinde usulca indirdi onu kucağından.

" Asker! Mesut Çavuş'u çağır bana," Kılıç üzerini sıkarken gözü yerde oturan Aliye kaydı.

" Hasta olacaksın komutan. Çatma kaşlarını artık," Kılıç onun yanından ayrılıp içeri karakola yöneldi.

"Komutanım beni çağırdınız." Diye selam veren adama ilerleyip Aliyi işaret etti.

"Mesut onu eve götür arabayla, ayağı sakat dikkat et "

Mesut başını sallayıp Aliye ilerleyince kendisi de pansiyona yöneldi.

....

"Noldu size? Niye böylesiniz?"

Ali ayaklanıp gülümsedi, üşümeye başlamıştı, fazlasıyla.
"Ben az kalsın boğuluyordum abi... Kılıç komutan beni öperek kurtardı ama."

Mesut duyduğu şeyle kahkaha atmıştı resmen. Kafasını eğip gülüşünü kesmeye çalıştı. Çünkü çok şirin konuşuyordu genç oğlan. Başından geçen felaketi böyle gülerek anlatması çok garip gelmişti Çavuş'a.

" Çok geçmiş olsun ya."

"Sağ ol abi. Neyse biz gidelim yol uzun," Ali kuzusunu kucağına alıp yürümeye başlayınca Mesut onun yürümesini kontrol etti. Baya güzel yürüyordu.

"Ali, az bekle arabayı alayım beraber gideceğiz." Ali heyecanla dönüp başını salladı.
...
" Hep yaramazlık yapıyor, evden kaçıyor Benekli, bende aslında gece hastaydım bunu görünce peşine takıldım ve sonrası malum." Mesut direksiyondaki elini kaldırıp kuzuyu sevdi.

" Peki ayağın nasıl? Komutan kötü olduğunu söylemişti. " diye sordu kaşını kaldırarak, genç oğlanın utanan yüzünü görünce yanak içlerini ısırdı.

Pek fazla üstelemedi Mesut, Alide susup gözlerinin kaçırdı. Çünkü yakalanmanın verdiği utançla boğuşuyordu.

"Abi sakın deme ona... Vallahi daha yüzüme bakmaz."

Mesut onun sözlerini tarttı zihninde.

"Sen niye komutanla uğraşıyorsun, adamı delirteceksin en sonunda."

Gülümseyip başını salladı genç oğlan, neden bunları yaptığını bilmiyordu.
Yine sessiz kalmayı tercih etti.

Komutana karşı kimseye olmadığı kadar hassas hissediyordu ve bunun ne olduğunu biliyordu artık... İnce parmakları usulca dudağını yokladı... Yol boyu süren dağlara bakıp iç çekti. Bir gün bu dağlara doğru haykıracaktı.

O ,komutana sevdalıydı

BL KOMANDOLAR Where stories live. Discover now