Boynumda hissettiğim dil darbeleri gittikçe şiddetlenmişti.
Ben hareketsiz kaldıkça o daha da haz alıyor gibiydi.
Karşımda sinirden delirip köpüren Çakır'ın aksine bir hayli suskundum.
Üzerime iyice sulanan pisliğin tacizi ortama giren adamla son bulmuştu.
Bu adam ele başlarıydı sanırım.

"Çakır'ı ve kızı getirin. Onlar için çok güzel bir oyunum var. Ayaz gelmeden hazır olsun her şey."

AYAZ

İçini uyuşturucu doldurduğum çantaya dalıp gitmişti gözlerim. Ettiğimiz zarar umrumda değildi. Tek dileğim bir an önce Derin'ime kavuşmaktı.
Ona öylesine bağlanmıştım ki kalbim yokluğuna dayanamayıp işlevini kaybedecek gibiydi...
Bana nasıl bir büyü yaptı bilmiyorum ama tek nefes kaynağım ve aklıma her geldiğinde süzülen göz yaşlarımdı...

İstedikleri malları bir araya toplamıştım fakat bir tanesi hariç.
Asıl amaçları üretimini Islah Odası'nda yaptığımız Metamfetamin isimli kristallere el koymaktı.

Ama hayır! O kadar uzun boylu değil.

Fermuarını kapattığım çantayı elime aldığım gibi arabama yöneldim.

🕗🕢🕣

Saatler sonra ıssız arazide ki devasa deponun önünde durmuştum. Direksiyonun başından kafamı çevirdiğim gibi avludaki silahlı adamlara takıldı gözlerim. Derin bir nefesle yan koltuğa koyduğum çantayı tekrar kavrayıp arabadan indim.

Geldiğimi fark eden adamlardan bir tanesi hızlı adımlarla içeriye girmişti. Şerefsiz patronuna haber gitmiştir.

İçimde korkunç bir heyecan vardı. İşler yolunda gitmeyecek gibi hissediyordum. Beynimi kemiren düşüncelerle beraber girişe doğru ilerlemeye devam ettim.

Sonunda ulaşıp içeriye girdiğimde üstümü aradılar ve temiz olduğumdan emin oldukları gibi kapıyı arkamdan sertçe kapattılar.

Bir süre devasa deponun içinde dolandıktan sonra görüş açıma giren savunmasız kıza takıldı gözlerim. Boğazına geçirilen iple beraber sandalyeye oturtmuşlardı. Hemen yan tarafında Çakır vardı. Onunda boğazına ip geçirilmişti.
Neler olduğunu anlamak adına büyüyen göz bebeklerimle etrafı biraz daha inceledim.

Boğazlarında ki ipin bir ucu yukarıya uzanırken diğer ucu karşılarında duran terazıye bağlıydı. Sağ ve sol yanlarında birer adam beklerken hemen yanlarında bacak bacak üstüne atmış şerefsiz patronları oturuyordu.

Sinirden kaskatı kesilen vucudumu hareket ettiremez hale gelmiştim. Çenemi dahi oynatamıyordum. Yapabildiğim tek şey Derin'imin gözlerinin içine bakmaktı.

Çok sürmeyen sessizliği bozan ele başları Aybar olmuştu. Oturduğu yerden kalkıp yanıma doğru ağır adımlarla yürümeye başladı.

"Vay vay vay. Bakın kimler canını hiçe sayıp ayağımıza kadar gelmiş."

Kendime gelmeye çalışırken gözlerim hala Derin'in üzerindeydi.

"Yüzüme bak Ayaz! Yoksa onun kafasını mı uçurmamı istiyorsun!"

Demesiyle tetiğini çektiği silahı hızla kıza yöneltince,

"DUR YAPMA! Y-YAPMA LÜTFEN!"

Savunmasız yapabildiğim tek şey ona yalvarmaktı.

"Sakin ol! Sana bakıyorum tamam. Ona zarar verme ne olur. İstediğin her şey bu çantanın içinde."

Derin'e yönettiği silahı çekmeden gözlerini olduğum yöne çevirdi.

"Hepsi mi?"

"Evet istediğin bütün malları eksiksiz getirdim."

Tek kaşını kaldırıp silahını arka çebine koyan adam tekrar ağzını araladı.

"Bunu hep birlikte birazdan öğreneceğiz. Bakalım gerçekten tüm malları eksiksiz getirmiş misin Ayaz bey."

Ne dediğine anlam veremiyordum. Burada neler döndüğünü dahi anlamıyordum.

"Ne diyorsun sen?! Tüm bunlarda neyin nesi psikopat manyak!"

Attığı kahkaha kulaklarımı sağır edercesine zarar vericiydi.

"Hangimiz daha psikopat yarıştırmayalım istersen ha?"

Araya kan çanağına dönmüş yüzüyle hafif sırıtan Çakır girmişti.

"Sana istemediğin kadar psikopatlıklar yapabilirim."

"Esir konumunda bile bu özgüven nereden geliyor sana Çakırcığım?"

"Her koşulda Aybarcığım. Beni biliyorsun."

Bir süre hakim olan sessizlikten sonra açıklama beklercesine gözlerinin içine baktım. Sandalyesine geri oturup konuşmasına devam eden adamdaydı tüm dikkatim.

"Karşında gördüğün teraziler bir düzeneğe bağlı. Eğer yanında ki mallardan bir paket dahi eksikse düzenekte ki bu ipler ya ağabeyin Çakır'ın ya da bir tanecik sevgilin Derin'in boğazını koparırcasına sıkacak. Bilmem anlatabildim mi?"

Çenemi sağa sola oynatıp,
"Seni öldüreceğim biliyorsun değil mi?

Sorduğum soru karşısında yüzündeki tebessüm daha da artmıştı.

"Şansını fazla zorlama da başla malları yerleştirmeye. "

Çantayla beraber terazinin yanına yanaştım.
Yavaş hareketlerle vakit kazanmak istercesine fermuarı açtım ve getirdiğim mallardan birer paket alıp terazilere yerleştirdim.

"Aferin iyi başladın. Bu şekilde iki terazıye de eşit koymaya devam edersen kimsenin canı yanmayacak."

Kendimi o kadar zor tutuyordum ki. Biraz daha kışkırtmaya devam ederse bazı şeylere hakim olamayabilirim.
Paketleri aynı şekilde eşit miktarda terazilere yerleştirmeye devam ederken gözlerimi bir an bile olsun Derin'den ayırmıyordum.

"Korkma bir tanem tamam mı? Seni buradan kurtaracağım. Sakın korkma Derin'im."

Vucudu yarı çıplak haldeydi ve bazı bölgeleri morarmıştı. Sesini çıkarmadan ürkekçe olacakları bekliyordu. Onu o şekilde gördükçe nefesim daralmaya başlamıştı.

"Hadi lan! Devam et."

Kendimi toparlayıp kaldığım yerden devam ettim. Terazilere neredeyse tüm paketleri eşit yerleştirmiştm. Tekrar çantanın içine baktığımda kalan son paketle kafamdan aşağı kaynar sular dökülmeye başlamıştı bile. Sanırım seçim yapmam gerekecekti.
Kafamı kaldırıp çaresiz bakışlarımı Çakır'a yöneltince anlamış olacak ki onaylarmışçasına gözlerini yumdu ve konuşmaya başladı.

"Onu seçeceğini ikimizde biliyoruz Ayaz. Ama şunuda bil. Buradan nasıl olsa hiç birimiz sağ çıkamayacağız."

O sırada araya atlayan Aybar,

"En azından hemen ölmeyeceksin. Hatta belki insafa gelirsem yaşamanıza izin bile verebilirim."

Gözlerimi sinirle devirip dediklerini duymazdan gelmiştim.

Çakır, ne olursa olsun Derin'e olan aşkımı ve bağlılığımı biliyordu.
Ama ona bunu yapamazdım. İkisinden de vazgeçemezdim.

Aklımı o kadar yitirmiştim ki buraya gelirken yanıma bırak adamlarımı almayı, kendimi savunabileceğim bir mühimmat bile getirmemiştim. Tek isteğim bir an önce yaşadığını öğrendiğim sevgilimin yanına varabilmekti.

"Sabrım tükenmek üzere Ayaz. Şu malları koy şu terazilere artık. Yoksa olaya el atmak zorunda kalacağım."

Daha fazla vakit kaybetmeden elimi çantada ki son pakete attığım sırada üç el ateş edildi.

Çok uzun zaman oldu bölüm atmayalı. Hatta seneler geçti diyebilirim. Buna rağmen hikayemi hiç unutmayan ve kütüphanesin de olurda bir gün bölüm atarsam diye saklayan okuyucularıma minnettarım. Attığınız voteler ilham kaynağım..❤️

Islah OdasıOù les histoires vivent. Découvrez maintenant