Bir Takım Hazırlıklar..

En başından başla
                                    

"Ama nasıl..?" diye sordum bu kez merakla. "Şehirler arası otobüslerde öyle indirmezler ki her yerde.."

"İndirmediler zaten.." dedi bu defa. "Ama Arda halletti bir şekilde işte.. O kısmı boşver sen, şimdiye bak. Şimdi yanındayım ya sonuçta.."

Arda'nın ne yapmış olabileceğini merak etsem de gülümseyerek kafa salladım Alaz'a. Haklıydı.. Şimdi yanımdaydı ve önemli olan tek şey de buydu..

Sonrasında o da benim gibi ayakkabılarını çıkardı ve yatağa yayıldı yavaşça. Uzanmadı ama daha rahat bir pozisyona geçti otururken. Ardından gözleri vücudumda gezindi..

Kıyafetlerimi çıkarmamı istediğinde sözünü dinleyerek soyundum yavaşça.. Vücudumdaki morlukları hem acı hem de öfke barındıran bakışlarıyla kontrol etti. Benim için merhem istedi otel görevlilerinden..

Ardından bütün öfkesine rağmen oldukça nazik bir şekilde sürdü merhemi yaralarıma. Benimle ilgilenirken dokunuşu buz gibi ifadesiyle tezat bir şekilde şefkat doluydu..

Üstümde yalnızca iç çamaşırlarım olduğu için biraz utanıyordum aslında ama Alaz şu anda yalnızca yaralarımla ilgilenmeye odaklandığı için hiç ses etmedim..

İşi bittiğinde komodinin yanına koyduğum çantama uzandı ve içindeki kıyafetlere baktı gelişi güzel. Ardından bir eşofman takımı çıkarıp "Bunu giydireyim mi?" dedi sanki ben bebekmişim gibi.

Hafifçe gülümsedim.

"Ben giyerim, ver.."

Her ne kadar böyle söylesem de bana pek olanak sağlamadan yardımcı oldu giyinmeme. Sonrasında da birlikte uzandık temiz çarşafların arasına..

Yediğim dayak yüzünden mi bilmiyorum ama, aşırı uykum gelmişti bir anda.. Üstelik evden kovulmuş olmama rağmen tuhaf bir şekilde huzurlu hissediyordum. Bu yüzden uykuya dalmam çok zor olmadı..

Hatırladığım son şey Alaz'ın yumuşatıcı kokulu örtüleri üzerime çekip nazikçe etrafıma dolamasıydı.. Ardından gözlerim kapandı ve kendimi uykuya teslim ettim..

Sabah uyandığımda Alaz benden çok daha önce uyanmıştı ve beni rahatsız etmemek için sanırım, balkona çıkmıştı. Telefonla konuşuyordu orada.. Balkon kapısı cam olduğu için yattığım yerden görebiliyordum onu.

Yavaşça doğrulup uykulu gözlerimi ovuşturduğum sırada o da aynı şekilde beni fark etti ve gülümsedi hafifçe. Sonrasında telefonu kapatıp içeri girdi..

Önce "Günaydın.." dedi gülümseyerek. Sonra ifadesi daha ciddi bir hal aldı ve ben sormamış olmama rağmen açıklamaya başladı kiminle konuştuğunu. "Elçin sabah defalarca aramış beni uyurken.. Arda ona benim seninle konuştuğumu ve ardından apar topar otobüsten indiğimi anlatınca.. Kız da merak etmiş haliyle. Seni sordu.."

Telefonunu cebine sıkıştırırken yaklaşıp ayak ucuma, yatağın kenarına oturdu Alaz.

"Ama ben her şeyi anlatmadım.. Yani böyle telefonda anlatıp telaşlandırmak istemedim kızları. Bugün seni oraya götüreyim de onlarla konuş, olur mu..?"

Sorusuna olumlu anlamda kafa salladım ama bir şey söylemedim. Dün gece kızlarla konuşamayacak kadar halsiz hissetsem de şimdi daha iyiydim. Ve neler olduğunu bilmeye hakları vardı..

Alaz'ın bakışları bir süre daha üzerimde gezindi bu sessiz cevabımdan sonra. Ardından biraz daha ciddi ve temkinli bir konuşma yapacak gibi boğazını temizledi.

"Bir de şey var tabii.. Yani, ben çalışıyorum, biliyorsun. Ve normalde bugün iş yerinde olmam gerekiyordu ama dün olanlardan sonra.. Gidemedim. Bir iki gün idare edebilirim sadece bu durumu.. Sonrasında Antalya'ya gitmemiz gerek.."

Kış Güneşi (+18) {Yaz Yağmuru İkinci Kitap} Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin