otuz

282 47 21
                                    



"hayır, önce alışveriş yapılır."

"biraz dinlenmeden alışverişe gidersen yolda bayılıp kalırsın."

hayıflanarak gözlerimi açtım. kafamı yasladığım sunghoon'un omzundan kaldırırken otobüstekiler büyük bir tartışma içerisinde gibi görünüyorlardı — muhtemelen öylesine bir kavgaydı. "uyandın mı bebeğim?" heeseung gülümseyerek yanağımı okşadığında hâlâ mayışık bir halde olduğumdan ne olduğunu kavrayabilmiş değildim. sunghoon kafasını koltuğa yaslamış uyuyordu, heeseung'a baktığımda bir şeyler izlediğini fark etmiştim.

"hocam durun! burada fotoğraf çekilelim!"

ansızın yeonjun hyung oturduğu koltuktan fırladığında soobin hyung onu tutamamıştı bile. "evet evet evet!" karina'nın başlattığı şeyi tüm otobüs devam ettirirken hocalar bıkkınlıkla onaylamak zorunda kalmışlardı. "ileride kahvaltı yapabileceğimiz bir mekan da var, orada duracağız." ben de deli gibi ses çıkaran öğrencilere katılıp ellerimi havaya kaldırdım ve gülerek tezahürat yaptım. "en iyi okul bizim okul!" beomgyu'nun başlattığı tezahürat devam etmemiş, aksine öğrencilerin yüz hatları tiksinir bir hal almıştı. müdürümüz değiştiğinden beri işler pek yolunda gitmiyordu bizim için. hatta bu gezi bile mucizevi gelmişti. "yani, en iyisi değil," beomgyu ne dediğinin farkına geç vardığında toparlamaya çalıştı ama beceremeyince taehyun ağzını kapatarak susturdu onu.

"e o zaman bir şarkı patlatalım!" huening kai otobüse telefonuna bağlanıp şarkı açtığına herkes oturduğu yerde hafifçe sallanmaya başlamıştı. "oğlum eğlenceli bir şeyler aç biraz kopalım." jisung hyungun dediği üzerine huening gerçekten partilik bir şarkı açtığında herkes eşlik etmeye başlamıştı. "kardeşiyim diye demiyorum ama playlisti güzel bu çocuğun." bahiyyih gülerek konuştuğunda kendi arkadaşları gülmüştü.

sonunda hocaların dediği mekana geldiğimizde durmuş hepimiz inip fotoğraf çekmeye başlamıştık. ben sunghoon ve heeseung'ı elinden tutup kuytu köşeye çekerken onlar gülerek peşime takılmışlardı. "instagrama atamayız belki ama priv hesaplarımıza atabiliriz." diye mırıldandım. bir sürü fotoğraf çekerken diğerleriyle de çekilmeyi ihmal etmedik. hatta sınıfça çekildik, sonra otobüsteki herkesle toplu fotoğraf çekimi yaptık. herkes peynir gibi şeyler mırıldanarak komik pozlar vermişti.

"hadi kahvaltı yapalım! herkes toplansın, tam sayı mıyız?"

"hocam hoshi kayıp!" joshua çığırarak yanımıza geldiğinde herkes biraz şaşırmıştı. "fotoğraf çekilirken var mıydı?" joshua dudaklarını büzdü bilmiyorum anlamında. "hocam bence bu iş çok şüpheli. ben sonunda dedektif becerilerimi geliştirebileceğim, arama çalışmalarına koyuluyorum hemen." niki kendi kafasına göre bir şeyler düşünüp kendince arama çalışması başlattığında biz de hoshi'ye seslenmekle meşguldük. "arayın bakayım bir." mingyu aradı fakat hoshi açmamıştı.
"hoshi!"

"ne oldu ya?" hoshi saçı başı dağınık bir halde otobüs merdivenlerden indi. "oğlum kaç dakikadır seni arıyoruz," hoca azarlar bir ses tonuna sahipken hoshi hâlâ anlayabilmiş gibi görünmüyordu. "uyuyordum ben, hiç inmedim ki."

"mal!" joshua hoshi'nin ensesine şaplak attı. "korktum kayboldun sandım." hoshi acıyla yüzünü buruşturdu. "nereye kaybolayım küçücük alanda?" onlar kendince kavgalarına devam ederken biz gülüşerek kahvaltı yapacağımız mekana ilerledik.



✮

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.
stardust, heejakehoonWhere stories live. Discover now