yirmi üç

505 78 31
                                    



the other woman veya born to die dinleyerek okuyabilirsiniz🫶🏻

"bana yalan söylediniz!"

kendimi tutamayıp parkta dikilen heeseung'ın yakalarına yapıştığımda ikisi de olanlara oldukla şaşırmış gibilerdi. onlarla acil buluşmamız gerektiğini söylemiştim, olay mingyu'ydu.

bana ufak dedikleri şey tamamıyla yalandı, mingyu'nun attığı storyden yüzündeki yaraları görebiliyordum; mahvolmuştu. ve en güvendiğim insanlar bana yalan söylemiş, kendimi suçlu hissetmeme sebep olmuştu. heeseung'ın yakalarını tutuyordum ama kıyamadığımdan yumuşaktı tutuşum. ellerim titriyordu sadece, fark ettiklerini de biliyordum. geri çekilip sunghoon'a baktım bu defa. "neden yalan söylediniz?" fısıldar gibi çıkmıştı sesim, hayal kırıklığı dolu.

"ne oluyor jake? önce biraz sakinleş," dedi sunghoon kolumu tutup beni banka ilerletirken ama kolumu çektim hızlıca. "mingyu, çok az kavga ettik dediniz, o zaman neden yüzü yara bere içinde?!" ses tonuma hakim olamıyordum. "gerçekten bu konu yüzünden bizi azarlayacak mısın?" dedi heeseung bıkınca dilini dişlerinde gezdirirken. "sana yalan söyledik, bu konuda hatalı olabiliriz ama o çocuğa vurduğum hiçbir yumruğumdan pişman değilim."

"bunları söyleyebiliyor musun cidden?" dedim üzgünce. böyle biri değildi o, ufak bir konuda bunu yapmazdı. "ya sen? şimdi burada size hesap sorduğum için kendini biraz olsun kötü hissediyor musun?" dedim sunghoon'a. ama o dürüst bir şekilde kafasını iki yana salladı. "maçta yaşanan bir şeyi neden bu kadar —" heeseung aniden sözümü kesip üstüme yürüdüğünde ne yapacağımı şaşırmış, gözlerim şokla büyümüştü.

"maçta yaşanan bir olay yüzünden onunla bu derece kavga eder miydik sence? evet, senin kılına zarar verenle öldüresiye kavga edebilirim," gelen itiraf beni şaşırtmıştı ama midemdeki kelebekleri yeniden canlandırmıştı da. "ama tek sorun bu değildi."

"neydi o zaman? bana yalan söylemeden açıklayamayacağınız şey neydi?" sunghoon gözlerimin en derinine bakıp sanki bu konu beni yaralayabilirmiş gibi şefkatle konuştu. "hakkında ileri geri konuştu, ailene küfür etti, bunu söylemek istemezdim ama bizim haklı olduğumuza inanmak istiyorsan diye, senin fahişe olduğunu iddia etti. ikimizi birden götürdüğünü, ikimizin de altına girdiğini."

kalbime çöken ağrı yüzünden dizlerimin titrediğini hissettim ve ayakta duramadım. heeseung hızlıca kolumdan tuttu ve sunghoon banka çekti beni. gözlerim doluyordu. biri gerçekten benim hakkımda böyle iğrenç düşüncelere mi sahipti? benim hakkımda bunları düşünebilecek kadar nefret mi ediyordu benden? ne yapmıştım ki ben ona?

ellerimle yüzümü kapatıp ağlamaya başladığımda neden bu kadar kötü olduğumu anlayamıyordum. heeseung'ın sunghoon'a bakıp ne yapacağız diye mırıldandığını kavrayabilmiştim ama sonra ağlamaktan kopmuştum sanki dünyadan. işte o an dank etmişti kafama. neden bu kadar üzüldüğüm, bu denli içten ağladığım.

ben ikisinden de hoşlanıyordum. bu düşünce garipti ama şimdi bir yabancıdan fahişe muamelesi görmek, dışarıdan bunun böyle iğrenç algılanması midemi bulandırmıştı. masum hislere sahiptim, istemsizce ikisinden de hoşlanmıştım ama diğer insanlar bunu masum bulmuyordu. iğrençti, anlaşılamazdı. sanki canım kiminle olmak isterse onunla olurum gibi düşünülüyordu. ne yapacağımı bilmiyordum, ilk defa birilerinden doğru düzgün hoşlanmam bir yana, iki kişiden hoşlanıyordum. ve kendimi daha fazla tutamadığımda patladım.

"ikinizi de seviyorum ama bunun böyle algılanacağını tahmin edememiştim," içli içli ağlıyordum ve bu itirafım onları şaşırtmıştı. ikisi de bir yanıma oturmuş bana destek oluyorlardı. "ne yapmalıyım bilmiyorum, ikinizden de etkilendiğimi fark ettim ve bu ilk defa başıma geliyor. o kadar korkuyorum ki, başa çıkamıyorum bu duygularla." heeseung beni kendine çekip sarıldığında sunghoon sırtıma sarıldı. "jake, bebeğim," heeseung'tan bunu duymak o kadar iyi hissettirmişti ki. "biliyorum garip, ama ikimiz de seni seviyoruz."

sunghoon arkadan belimi okşarken ne diyeceğimi bilemiyordum. "sunghoon'la birbirimizden etkileniyor muyuz bilmiyoruz ama zamanla hislerin oluşacağını inanıyorum. eğer sen de istersen, bir ilişkiye girebiliriz."

heeseung büyük olan olduğundan mı konuşandı bilmiyordum ama ikisi adına da konuşuyordu. "seni zorlamıyoruz, biz bile kabullenmedik ama sana olan hislerimiz dolup taşıyor bazen." dedi sunghoon. belimdeki eli güvende hissetmemi sağlıyordu.

"bazen sunghoon'a baktığımda farklı hissederdim ama sana aşık olduğuma o kadar emindim ki ona karşı bir şeyler hissediyor muyum umursamazdım. ama şimdi sen de bizimle berabersin ve o kadar huzurluyum ki. ailesin sizsiniz sanki, dünya ateşler içerisine bile olsa ikinizin olması bana yeter gibi hissediyorum." heeseung gülümseyerek cümlesini bitirdiğinde sözler içime daha da oturmuş, ağlamam artmıştı. onların da duygulandığını görebiliyordum. sunghoon akmaya yakın olan yaşlarını silmişti, heeseung yukarı bakıyordu.

"sanki sürekli bugünün gelmesini bekledim ama o kadar acı verici ki, hiç gelmese ve biz sürekli heeseung'la senin hakkında tartışsaydık daha mı iyi olurdu diye düşünüyorum." dedi sunghoon. "her şeyi mahvettim değil mi dedim?" ikisi de bir anda karşı çıkmaya başladı.

heeseung biraz geri çekildi, ağlarken beni görmesinler diye eğdiğim kafamı kaldırmam için çenemi kavradı. "sen bizim kurak çölümüzde açığa çıkan tek çiçeksin jake. bizim hayatımız bitmiş, kupkuru ve sadeyiz, ölü gibiyiz ama senin varlığın bizim hâlâ canlı olduğumuzu kanıtlıyor. bu yüzden o kadar değerlisin ki."

"ya da antarktika'mızda açan güneşsin sen, soğuğuz, üşümüşüz ama umut bağladığımız bir güneşimiz var." gülümsedi sunghoon bu cümleyi sarf ettikten sonra. bu sefer ona sarıldığımda heeseung gülümseyerek bizi izlemeye başlamıştı. "size çok değer veriyorum ama bu ilişkiyi yapabilir miyim bilmiyorum." dedim onlara umut vermek istemiyor gibi. "biz de yapabilir miyiz bilmiyoruz ki." dedi heeseung omuz silkerek. "deneyelim, beraber başaralım bunu." diye mırıldandı sunghoon.

o gün o parkta ilk defa hissettiğim duygularımı açarken zamanın bana neler göstereceğinden habersizdim. iyi ya da kötü karşılanmayı kafama takmıyordum şimdi; sadece ben ve sevdiklerim kalsa dünyanın yok olması pek de umurumda olmazdı sanki.

—-

itiraf❤️‍🩹❤️‍🩹

heejakehoon o kadar garip hissettiriyor ki, heeseung varsa jake ve sunghoon da olmali sanki. ya da jake varsa sunghoon ve heeseung onu korumak icin hep ordalar. ucunu beraber yapmak zor ama sadece ikisinin olmasi da eksik.

iki gun once baligim oldu ve o kadar tuhaf hissettim ki, iki yildir bizimleydi. keske onu son bir kez besleyebilseydim diye dusunuyorum, bir insan degildi belki ama gidisi cok koydu bana:((<3

yildiza basip yorum yapmayi unutmayin💓

gorusurzz

stardust, heejakehoonWhere stories live. Discover now