KB-9

19.2K 906 11
                                    

"Vay canına." Çağla masanın üzerinde duran büyük taşlı yüzüğe elini uzattı fakat dokunamadan elini geri çekti. "O boya küpü için bu yüzüğü kaybettin yani? Keriz." Deniz gözlerini devirerek masada Çağlanın karşısına oturdu.

"Abartma aldık işte yüzüğü." Çağla sağ yanağını masaya yaslayıp yüzüğü seyretmeye devam etti.

"Alamasaydık zaten ben iterdim seni yüksek bir yerden." Deniz yüzüğe uzanıp eline aldı ve cebine attı. Manzarası bozulan Çağla telaşla yerinde doğruldu.

"Manyak mısın, o yüzük öyle cebe atılır mı? Ya birşey olursa?" Deniz omuzlarını silktiğinde Çağla yerinden kalktı ve Denizin tarafına geçti. "Ömer saçmalama bak! O yüzük çok değerli." Elini Denizin pantolonunun cebine atmaya çalıştığında Deniz huylanarak sandalyesiyle beraber kendini geri çekti ve sandalyenin ayağına takılan Çağla kendini Denizin kucağında buldu.

Çağla da Deniz de bakışlarını aynı anda birbirlerine çevirdiklerinde göz göze geldiler. Çağla gözlerini kaçırmak istedi ama hiçbir kasına hükmedemediğinden gözlerinden ayrılmayan gözleri izlemeyi sürdürdü.

"Karıcığım?" Denizin sesiyle sanki rüyasından uyandırılmış gibi yerinde zıplayan Çağla Denizin bir anlık değişen yüz ifadesini farkedemedi. Gözlerini kırpıştırarak Denizin kollarından kurtuldu ve ayağa kalktı.

"Hey, biraz önce ben o yüzüğün üzerine oturmuş olamam değil mi? Çabuk çıkar, çabuk. Ay inşallah bir şey olmamıştır." Deniz bıkkın bir ifadeyle elini cebine atarken keşke olan sadece ona olsaydı diye geçirdi içinden. Vücudunun malum bölgesi acayip zonkluyordu şuan ve bunun sebebi kuşkusuz bir haftadır elde edemediği şu kızdı. Gerçi kendisi de bunun için bir efor sarfetmemişti ya.

Böyle olmaz diye geçirdi içinden Deniz. Başta ilkelerine tersti yanında böyle bir kız dururken yazmamak. Deniz o an bir karar verdi. İstanbula döndüklerinde halletmesi gereken bir mesele vardı artık.

***

Çağla tüm haftasonunu odasında sıkılarak geçirmişti. Tek arkadaşı Serra hanım yarım kalan tatillerini tamamlamak için sevgilisi Ardayla Muğlaya geri dönmüşlerdi. Ee bu durumda Çağla doğal olarak yalnız kalıyordu.

Bir kaç kere Semihten nasıl olduğuna dair mesajlar alsa da hiçbirini önemsememiş ve hep geçiştirmeli cevaplar vermişti.

Hiç evden çıkmamasının ailesini şüphelendireceğini düşünen Çağla pazar günü öğle saatlerinde müstakbel kocası Ömere yani Denize mesaj atmıştı.

İşin var mı?

Cevap gelmesini tam 3 dakika sadece telefona bakarak bekledi. Zaten yapacak daha iyi bir işi de yoktu.

Evet.

Umutsuzlukla gözlerini kapadığında bir mesaj sesi daha duyuldu. Hemen mesajı açtığında bir fotoğraf belirdi ekranda, iki bacak fotoğrafı. Bir tüylü biri tüysüz. Biri bir adama ait diğeri bir kadına. Arka plandaysa mavi bir havuz. Çağla ağzı açık fotoğrafa bakakalırken bir mesaj daha geldi.

Tavladım tavlayacağım da... telefonla ilgileniyorum diye biraz huysuzlanıyor.

Çağla alt dudağını dişleyerek cevap yazdı.

İyi o zaman. Sen de telefon yerine arkadaşınla ilgilen.

Çağla telefonunu yatağına atıp odadan çıktı ve on dakika kadar sonra elinde portakal suyu ve sandviçi ile geri geldi. Göz ucuyla telefonuna baktığında üç cevapsız arama ve dört mesajı gördü.

Ne oldu?

Bir sorun mu var?

Bak son kez soruyorum? Ne oldu?

İyi tamam.

Çağla içini çekerek telefonunu eline aldı.

Annemler şüpheleniyor.

Bekledi, bekledi. Bekledi.

Yarım saate oradayım.

Yüzünde sebebini bilmediği bir gülümsemeyle yerinden kalktı Çağla. Dolabına ilerleyip en sevdiği kıyafetlerinde gözlerini gezdirmeye başladı. Güzel olmalıydı çünkü... annesigil Ömer için süslendiğini düşünmeliydi. Evet evet, o yüzden güzel olmalıydı.

Yarım saat sonra Denizden kapıda olduğunu haber veren bir mesaj aldığında aşağıya fırladı.

"Anne! Baba! Ben çıkıyorum!" Kapıdan çıktığında anne ve babasının da pencereden onu gözetleyeceklerini biliyordu Çağla.

Deniz onu ilk gördüğü günkü gibi mavi bir gömlekle zengin işi arabasına yaslanmış onu bekliyordu. Yanına doğru yaklaşmaya başladığında Deniz yasladığı yerden doğruldu.

"İçeriye girip bir merhaba demem gerekli mi?"

"Zaten pencereden izliyorlar." Deniz çaktırmadan Çağlanın arkasındaki pencereye baktığında Çağlanın annesini gördü.

"Evet oradalar." Çağla tam karşısına geldiğinde durdu.

"Sarılmalı mıyız?" Deniz başını salladığında ikisi de aynı yöne yöneldiler, ardından aynı anda diğer tarafa. Çağla sessiz kıkırtısıyla Denizle birkaç saniye bakıştı ve ardından yine aynı yöne doğru harekete geçtiklerinde Deniz Çağlanın yanaklarını avuçları arasına alıp kendine doğru çekti.

Çağlanın gözleri dudaklarında hissettiği hafif baskıyla kocaman olurken bir an kendini daha fazlasını isterken buldu. Neler oluyordu? Bu saçma his de neydi şimdi?

Devam edecek...

Kaçma Benden (düzenleniyor)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin