FİNAL

13.1K 525 23
                                    

NOT: KAÇMA BENDEN 2 SİZLERLEEE.... SAKIN REKLAMLARDAN SONRA BİR YERE AYRILMAYINNN. ;)))) (bu kitapta devam ediyoruz.^-^)

"Kızım ya. Siz şimdi Tibetle gerçek karı koca mısınız?"

"O ne demek Betül ya?"

"Şey oldu mu demek."

"Ne oldu mu demek?"

"Of Aslı! Sen adamı çıldırtırsın ya." Betül somurtarak arkası dönük sandalyeye yaslandı ve kollarını önünde bağladı.

"Olmuş olmuş. Tibet bana öyle söyledi." Aslı mutfağa giren Serraya bakakaldı.

"Yuh! O hayvan bir de anlattı mı?" Serra Aslıya göz kırpıp elini omzuna yerleştirdi.

"Hayır canım, o hiçbir şey anlatmadı ama sen... kendi ağzınla itiraf ettin." Aslı Serranın karnına hafiften vurdu.

"Çok kötüsün Serra." Betül ellerini çırparak yeniden Aslının önünde dikildi.

"Ee nasıldı anlat!"

"Ya Betül. Şimdi zamanı mı?"

Aslı Betülün çekim alanından çıkmak amacıyla Çağlanın yanına doğru yürüdü ve Çağla cezvenin üzerinden köpüğünü alıp fincanlara aktarırken onu izledi.

"Kapmışsın kızım sen bu işi." Çağla iç çekti.

"Tam bir haftadır annemle Semra teyzeden ders alıyorum. Ne zor işmiş ya?"

Serra sandalyelerden birini çekip otururken konuştu.

"Ee hadi sen yırttın Çağla da..." Eliyle Betülü dürttü. "Bizim kahveleri kim yapacak kız?"

Betül sırıtarak omuzlarını silkti.

"Ya Çağla ya Aslı yapar artık." Çağla başını iki yana salladı.

"Hiiiiç kusura bakmayın. Bir daha asla bu çileyi çekemem. Köpük işi çok zor ya."

"Ee Aslı yapar o zaman. Nimet teyzem kahveni öve öve bitiremedi Aslı." Aslı omuzlarını silkerek Betüle döndü.

"Abimle babam sağolsun. Günlük içerler ve hep bana yaptırırlar." Betül Aslıya dudaklarını birbirine bastırarak baktı.

"Şey... Aslı! Ben de sana birşey soracaktım. Acaba abinle en son ne zaman konuştun?"

"Bir kaç gün önce görüştük, bize geldi. Neden?"

"Acaba telefonunu kurcalayıp benim numaramı almış olabilir mi? Mesaj attı da?" Serra ve Aslı kalkık kaşlarıyla Betüle bakakalırken Çağla son fincanı taşırarak kahvenin az bir kısmını heba etti.

"B-betül. Sen abimle mi konuşuyorsun?" Betül hafifçe gülümserken başını salladı.

"Biraz ürkütücü biri kabul ediyorum ama... emin ol çevremdeki odun Tibet ve Denizden hatta Aydından bile daha kibar olabiliyor bazen."

"Bazen?" Betül ayaklarını yere vurarak konuştu.

"Ya kızlar. Mesajlarda o kadar tatlı ki Tugay, anlatamam size." Aslı başını iki yana salladı.

"Anlatabilsen de anlayamam zaten Betül. Sonuçta abimden bahsediyoruz. Her neyse! Bu konu derinlemesine konuşulacak. Şimdi, kahveler soğumadan içeriye geçelim."

***

Deniz kahvesinden büyük bir yudum alıp tam karşısında oturan Çağlaya gülümseyerek baktı.

"Kuzen, kahve nasıl?" Deniz gözlerini Çağladan ayırmadan Aydına cevap verdi.

"Çok güzel. Yapanın ellerine sağlık." Çağla kıkırdadığında Serra arkadaşının koluna girdi.

"Zehir gibi kahveye güzel dedi kızım bu. Ne yaptın sen bu çocuğa?"

Salonda sessizlik olup büyükler konuşmaya başladığında bile Deniz Çağlaya bakmayı sürdürdü. Hayır bir insan neden bu kadar güzel olurdu? Acaba kendini kalpten götürmeyi filan mı planlıyordu? Hem de daha muradına eremeden?

Aydının koluna attığı dürtükle girdiği transtan çıktı Deniz.

"Ha, ne?" Yavuz gözlerini kısarak damat adayına bakarken Murat boğazını temizleyerek oğluna döndü.

"Oğlum, yüzük!" Deniz gözlerini kırpıştırıp aklından gelmeden önce Tibetin saydığı sırayı gözden geçirdi. Yüzük ortaya çıktığına göre... kızı almışlar mıydı?

Sevinç çığlıkları atmamak için kendini sıkarken ayağa fırladı. Elini cebine attı ve parmaklarını boş cepte bir güzel dolaştırdı. Neredeydi bu yüzük?

Denizin değişen yüz ifadesini ilk farkeden annesi Nimet hanım olmuştu.

"Oğlum çıkarsana yüzüğü?"

"Anne yüzük-"

"Yoksa almayı mı unuttun?" Deniz telaşla başını iki yana salladı.

"Aldım. Valla aldım. Hatta yemek yerken kontrol bile ettim." Göz ucuyla salonun sağ köşesindeki yemek masasına baktı. "Düştü mü ki?"

Babası tüm heybetiyle ayağa kalktığında bir adım geri gitti.

"Yine mi kaybettin lan annemin yüzüğünü?"

"Baba-"

"Arar buluruz Murat, sinirlenme." Babasının hemen ardından ayağa kalkan Yavuz amcası Denize bakıp başını iki yana salladı ve hafifçe gülümseyip damadına göz kırptı.

***

Deniz derin bir nefes alıp kanepenin yastıklarını kaldırıp yüzük arayan Çağlaya yaklaştı.

"Ya ben ne aptal bir adamım ya? Nasıl kaybettim yine yüzüğü?" Çağla cevap vermediği yetmezmiş gibi yüzüne bakmaya bile tenezzül etmediğinde Deniz kızın koluna yapıştı.

"Çağla bana bak, lütfen. Bak yüzük-"

"Git yüzüğü bul Deniz." Ardından evin içinde dört dönüp hummalı bir aramaya girişen ailelerini ve arkadaşlarını gösterdi. "O yüzük bulunmazsa bu iş yatar." Deniz koca bir 'hah' çekerek kıza iyice sokuldu.

"Yüzük için benden vaz mı geçeceksin? Ne yüzükmüş arkadaş?" Kızı sertçe kendine doğru döndürdüğünde kızın kahkaha atmamak için birbirine yapışmış dudaklarını gördü. Derin bir nefes alıp gönül rahatlığıyla mırıldandı.

"Bu yaptığınız hiç hoş değildi küçük hanım. Kalbime indiriyordunuz." Çağla müstakbel sözlüsüne gözlerini kısarak baktı.

"Öyle mi?" Deniz başını sallayarak yüzleri arasındaki mesafeyi kapattı ve kızın yanağına ıslak bir öpücük bıraktı.

"Öyle." Etrafı kolaçan eden Deniz tam kızın dudaklarına yönelmişti ki arkalarından gelen bir sesle o tarafa döndüler.

"BULDUM!" İkili koltuğun önünde dizlerinin üzerine çökmüş ve elinde yüzük tutan Tibeti gördüklerinde evdeki herkes rahat bir nefes aldı...

SON

İşte finalimiz... Okuyan herkese çok çok çook teşekkürler. Umarım hikayemi beğenmişsinizdir, çünkü ben yazarken çok zevk aldım. :))

Eee o zaman ne zamanı? (Opps! Soruya bak. :D) Reklam tabi ki. :) Diğer hikayelerime de göz atma imkanı bulursanız çok sevinirim. Hepinizi öpüyorum. :-* Sağlıcakla kalın. :DDD

NOT: KAÇMA BENDEN 2 SİZLERLEEEEE... SAKIN REKLAMLARDAN SONRA BİR YERE AYRILMAYIN. ;)))))

...

Kaçma Benden (düzenleniyor)जहाँ कहानियाँ रहती हैं। अभी खोजें