11.BÖLÜM

7.2K 343 11
                                    

Şaşırmış bir şekilde ona bakıyordum. Bu doğru olamazdı. Deniz beni aldatıyor olamazdı değil mi?
"Yalan söylüyorsun." Diyebildim sadece.
"Yalan mı söylüyorum? Al o zaman bunlara bak." Dedi ve cebinden telefonunu çıkarıp birkaç dosyadan bir şeyler açtı. Telefonu elime tutuşturduğunda ekrana baktım. Fotoğrafta Deniz ve Serra vardı. Onları gördüğüm gece çekilmiş olmalıydı. Ama gördüğümden daha yakın ve samimiydiler. Sinirlerimin harekete geçtiğini fark ettiğimde derin bir nefes aldım. Gözlerim yavaştan doluyordu, bu çok normaldi. Sonuçta o benim kocamdı ve onu hiç bir kadınla o derece samimi görmek elbette sinirlerimi bozuyordu. Ağlamak istemiyordum. Burak'ın karşısında güçlü gözükmem ve onun zafere ulaşmasını engellemem gerekiyordu.
"Aramızı bozmaya çalışman sadece komik görünüyor Burak." Dedim ve onu ittim. Tuzluğu aldım ve mutfaktan çıktım. Mutfaktan çıktığımda gözümde biriken yaşlar yanaklarıma usulca düştü. İstemsizce ağlıyordum. Bu küçüklüğümden beri böyleydi, sevdiğim birisini kimseyle samimi görmeye dayanamazdım. Ama bu farklıydı. Deniz'den bir çocuğum olacaktı ve o güzel haber üzerine şimdi bunlar fazlaydı.
Ağlayarak ilerliyordum ki bir bedene çarptım. Bu parfümden anlaşılıyordu ki, bu Deniz'di.
"Minel ne oldu?" Dedi ve bir elini yanağıma koydu.
"Neden Deniz? Neden beni ağlatmanın bir yolunu mutlaka buluyorsun?" Dedim elini iterek.
"Ne diyorsun Minel? Ne yaptım ben? " Dedi şaşkınca. Şu an ona vurmak istiyordum. Ama yapamıyordum. Aptal kalbim bunu engelliyordu.
"Bir daha sakın Deniz. Beni üzmeye kalkışma. Şu an ailen burada diye bir şey demiyorum. Zaten bundan sonra beni istesende üzemeyeceksin." Dedim ve yanından geçip salona ilerledim. Salonun kapısının önünde durdum ve gözümden akan yaşları temizledim.
Kendime not: Deniz için bir daha ağlama...

Deniz'in ailesi sonunda gitmişlerdi. Annesi çok iyi bir kadındı. Babası biraz ukala bir şeydi. Kurduğu cümlelerden kendini daima mükemmel gördüğü belliydi. Ama annesi kendinden başka her şeyi düşünüyordu. Ailesini hep ön planda tutuyordu ve yemek boyunca Deniz'i adam ettiğimi söyleyip durdu. Ne adam ama...
Odaya çıktığımda hemen üzerimi değiştirip saçımı rahat bir topuz yaptım ve makyajımı temizledim. Tam yatağa girecekken odaya Deniz girdi.
"Konuşmamız gerekiyor Minel." Dedi gömleğinin düğmelerini çözerken. Hayır, haksızlık bu. Karşımda soyunması konuşmamı engelleyebilir.
"Bu akşam bana neden öyle davrandın? " diye tekrar konuştu. Kendine gel Minel! Kendine gel ve şundan hıncını al.
"Sen beni aldatıyor musun?" Diye sordum kendimle konuşmaya son verip. Bu söylediğime kahkaha attığında ona garipser bir şekilde baktım.
"Hamilelik sana erken etki yaptı sanırım. Saçmalama Minel." Dediğinde sakin olmaya çalıştım.
"Bazı fotoğraflar öyle demiyor ama. O Serra denilen kızla samimi fotoğraflarınız mesela." Dedim meydan okurcasına.
"Aşkım iyi misin? Hangi fotoğraflardan söz ediyorsun?" Ebenin şeyinden demek isterdim ama sakin olmam gerekiyordu.
"O gece bardaki halleriniz. Birisi fotoğraflarınızı çekmiş." Dedim ve soru sorar gibi ona baktım. Şaşırmışa benziyordu.
"Minel daha öncede söylediğim gibi, o gece o gelip bana yanaşmaya çalıştı."
"Ve sende izin verdin." Diye bağırdım. Aniden böyle bağırmam onu daha fazla şaşırtmıştı.
"Minel ne kadar kurtulmaya çalışsamda bırakmadı, sarhoştu. Bana bağırmanı gerektirecek bir durum yok. O fotoğrafları sana kim gösterdi?" Dedi benim aksime sakince.
"Burak." Dedim ve ardından sıkıntılı bir nefes verdim.
"Sana inanamıyorum. Sana aşık olan bir adamın, bizi ayırmaya çalışan bir adamın lafına ve gösterdiği şeye mi inandın? " dediğinde ona biraz hak vermiştim. Bana yaklaştı ve elimi tuttu. Bu iyi hissettirmişti.
"Sana yemin ediyorum ki, seni aldatmadım ve aldatmayacağım. Seni gerçekten çok seviyorum. Şu an karnında bizim çocuğumuz var ve lütfen başkalarının huzurumuzu bozmasına izin vermeyelim." Dedi ve dudağımı öpmeye başladı. İlk başta karşılık vermedim ama kısa bir süre sonra karşılık vermeye başladım. Bir süre öpüştükten sonra kendini geri çekti ve gülümsedi.
"İyi miyiz? " dediğinde bende gülümsedim. Sanırım kocama inanmalıydım. Sonuçta Burak bana aşık ve bizim boşanmamızı isteyen birisiydi.
"İyiyiz." Dedim gözlerinin içine bakarak.

- 1 HAFTA SONRA -
"Aşkım sen gitmesen olmaz mı? " diye mızmız bir çocukmuşum gibi söylendim.
"Gitmem gerekiyor. Bu toplantı babam için çok önemli. Herkesin orada olmasını istiyor." Hem benimle konuşuyor, hem de bavul hazırlıyordu.
Deniz iki günlüğüne şehir dışına gidiyordu ve ben evde tek başıma sıkılacaktım.
"Hemen mi gideceksin?" Dedim dudak büzerek.
"Evet, uçağımın kalkmasına az bir süre var." Onu dinlerken dudağımı ısırıyor ve büküyordum.
"Ah, Minel! Gitmemi zorlaştırıyorsun, yapma şunu." Diye söylendi. Ne demek istediğini anlamamıştım.
"Ne? " dedim garipser bir şekilde.
"Eğer dudağını ısırmaya devam edersen, o toplantıya gitmem ve iki günlük süreci yatakta geçirmek zorunda kalırız." Dediğinde şaşkınca ona baktım.
"Deniz saçmalama! Neyse, bizi çok özle olur mu? " dedim dudak büzerek.
"Biz kim? " dediğinde kafasını kırmak istedim.
"Aptal! Kim olacak ben ve Minik'i." Dedim ve elimi karnıma götürdüm. Bebeğin cinsiyeti belli olmadığı için Deniz ile ona şimdilik 'Minik' ismini takmıştık.
"Minel saçmalama, tabi ki çok özleyeceğim. Ama Minik daha şanslı ki, onu daha fazla özleyeceğim." Dedi ve gülümsedi. Bu söylediğine ben de gülümsedim.
"Neyse, ben çıkıyorum. Kendine ve Minik'e çok dikkat et olur mu?"
"Merak etme, iki gün sonra seni burada karşılıyor olacağız." Dediğimde güldü ve dudağımı öptü. Onu çok özleyecektim, özleyecektik.

Deniz gittiğinde depresyona girmiş gibi romantik filmler izlemeye başladım. Ama böyle depresyon olmaz ki. Hızla ayağa kalktım ve mutfağa ilerledim. Buzluğu açtığımda çeşit çeşit dondurma görünce gülümsedim. En sevdiğim olan çilekli dondurmayı aldım ve bir tanede tatlı kaşığı alıp tekrar salona ilerledim. Kilo almaya başlayacaktım zaten yakında bir sorun olmaz dondurmayı yersem.

***
Sabah yatakta tek başıma uyandığımda moralim bozuldu. Deniz hep yanımda olsun istiyordum. Bir gün kalmıştı gelmesine, biraz sabırlı olmalıyım. Yataktan kalktım ve banyoya ilerleyip işlerimi hallettim. Mutfağa indiğimde kendime kahvaltı hazırlamaya başladım. Tam kahvaltı hazırlıyorken kapı çaldı. Mutfaktan çıkıp kapıya ilerledim. Belki Deniz sürpriz yapmıştır diye kapıyı umutla açtım. Karşımda Serra'yı görünce suratım asılmıştı. Ne işi vardı bunun burada? Deniz ile aynı şirkette çalışmaları sinirimi bozuyordu zaten. Burak'ın sekreteri olabilirdi ama Deniz'e olan davranışları rahatsız ediciydi. Hele ki şu son barda yaşanan olay.
"Merhaba Minel. Bunu Deniz bende unutmuştu da ona ulaştırırsan sevinirim." Dedi bana bir poşet uzatarak. Elindeki poşeti aldım ve ona sert bir şekilde baktım.
"Hoşçakal." Dedi ve cevap vermemi beklemeden uzaklaşmaya başladı. Şu kızı öldürsem kaç yıl ceza yerdim acaba?
Salona geçtim ve poşetin içindekini çıkarmamla şok oldum. Bu boxer neyin nesiydi? Serra'da ne işi vardı?

Bu sefer sınır yok yakın bir zamanda yeni bölüm yazmaya çalışacağım. Öpüldünüz :*

KARMAŞIK AŞKWhere stories live. Discover now