Vuslatın durumu ise daha farklıydı. Sevdiği kızı kaybetmişti. Yıllardır onun hasretiyle yaşamıştı. Tam bulduğunu sanarken tekrardan kaybetmişti. Yumruk yaptığı elinin içindeki Deniz'in tokasını sıkıyordu. Gözlerini yumup kafasını eğdi. Bekledi. Belki bu yaladıkları şeyler bir rüyaydı. Ya da kabus. Biraz daha bekledi. Belki uyanırdı bu iğrenç rüyadan.

Bu sırada, içerdeki hemşireler Deniz'in üstünü beyaz bir örtü ile kapatmışlardı. Bütün makinaları kapatıp üstüne örtüyü örtmüşlerdi.. Dört hemşire hasta yatağının yanlarına geçip ilerletmeye başladılar. Yoğun bakımdan çıkmışlardıki herkes oraya dönmüştü.

Melek hanım, üstü çarşafla kapalı olan kızını gördüğünde yerden kalkıp koşarak oraya gitmişti.

"Hayır, hayır! Benim kızım ölmedi. Neden onun üstünü çarşafla kapattınız? Nefes almakta zorluk çeker o!" Bir yandan bağırırken bir yandan da çarşafı kaldırıyordu. Gördüğü bembeyaz yüz ile birlikte ağlaması daha da çoğalmıştı. "Deniz! Anneciğim ben geldim bak. Hadi anneciğim kalk, lütfen kalk.. Beni bırakma, ölemezsin sen! Gidemezsin!" Kızının yüzünü ellerinin arasına almış ağlıyordu. "Güzel kızım benim, hadi kalk.. Lütfen kalk." Gözünden akan yaşlar bir bir Deniz'in yüzüne düşüyordu.

"Abla! Gitme, bırakma bizi." Ege'de, ablasının elini tutmuştu. Kuzey ve Pars da gelip Ege'nin arkasına geçmişlerdi. "Babacım, güzel kzım, biricik kızım.." Azat, elini kızının saçlarına atmıştı. Belki de artık hiçbir zaman kızının saçlarına dokunamayacaktı. Bu düşünce Azatı daha çok yaralamıştı.

"Denizim, denzi anam benim. En kıymetlim, benim senden başka hiç kimsem yok, bir tek sen varken sende bırakma beni." Doğruydu. Bartu'nun hiç kimsesi kalmamıştı Denizden başka. Kendi ailesi eskidende Bartu ve Denzi sevmezlerdi. Varsa yoksa işleriyle ilgilenirlerdi. Bazen ararlardı ama artık onuda yapmıyorlardı. Aylin geldiği için Bartuyu tamamen unutmuşlardı.

"Artık götürmemiz gerekiyor." Hemşirenin uyarısı ile Melek hanım kafasını hızlı hızlı iki yana doğru sallamış ve eğilip kızına sarılmıştı. Bırakmazdı kızını. Vermezdi onlara. Ellerini beline sarıp kafasını kalbine gelecek şekilde koymuştu. Yumduğu gözleri kulağına gelen ses ile hemen açılmıştı. Bu ses kafasını üstüne koyduğu kzının kalbine aitti. Emin olmak için daha dikkatli dinlediğinde mutlulukla bağırmıştı.

"Yaşıyor! Kalbi atıyor!" Sedyenin başında duran hemşirelerden bir tanesi hemen eğilip nabzına baktı. Gerçekten de atıyordu. Azat bağırarak doktoru çağırmıştı. Gelen doktor hemen boynundaki stetoskopu kulağına takıp ucunu Deniz'in kalbine koyup dinlemeye başladı. Atıyordu.

"Hemen yoğun bakıma alın! Hemen!" Verdiği emirler ile hemşireler yatağı tekrardan içeriye götürmüşlerdi. Yine herkes camın başına toplandılar. Yoğun bakıma üç tane doktor girdiğinde makinaları çalıştırmışlardı.

Aradan geçen yarım saatin ardından doktorlar çıkmışlardı. İçlerinden bir tanesi, camın arkasında yatan kızı izleyen kişilere yaklaşıp konuşmaya başladı.

"Hasta yaşama geri döndü. Şu anlık bir şey diyecek olursam o da şudur ki, hastanın durumu gayet iyi. Ama.. Ne zaman uyanacağını bizde bilmiyoruz. Dediğim gibi bu süre kısada olabilir ucunda olabilir. Herşey hastaya kalmış." Deyip gitmişti.

***

İki ay sonra...

BARIN KARANLIK

Bu iki ayda çok şey öğrenmiştim. Arda itinin Arın üstüne yaptığı anlaşmaları, Arını vuran kişinin Cumali piçi olduğunu, Arının orda ne yaşadığını, az kalsın Çınar denen it ike evleneceğini ve son olarak Arının nerdeyse intihar edeceğini...

Evet, benim kardeşim o piçler yüzünden canına kıyacaktı. Vuslat oraya gittiğinde Cumali iti Arını vurmuştu. Yaklaşık bir buçuk ay önce Cumali, Çınar ve Arda itini bir depoya kapatıp ne yaptıklarını tek tek anlattırmıştım. Biraz işkence ile her şeyi anlatmışlardı.

Bardağı taşıran son damla ise Cumali nin ölmeden son söyledikleriydi.

"Ben kardeşine kolaylık sağladım. Hem zaten kendi kafasına sıkacaktı. Ben süreci hızlandırdım." Bunun demesi ile birlikte bir silah sesi duyulmuştu..

Evet öldürmüştüm onu. Çok bile yaşamıştı. Sonra ise Vuslata sormuştum olanları.

"Evet. Ben oraya vardığımda Deniz, elinde tuttuğu tabancayı kafasını tutmuştu. Hatta emniyet bile açıktı. Tam kafasına sıkacakken Cumali iti vurdu."

Sinir ve öfkemde biraz olsun Arın'aydı. Gerçekten kendini öldürecek miydi? O it eğer vurmasaydı direkt ölecekti Arın. Bu intihar meselesini herkes biliyordu. İki ay önce babaannemin geçirdiği kalp krizi yüzünden nerdeyse ölüyordu. Ama son anda kurtarmışlardı.

Haftalardır yaptığım gibi yine camın önünden kardeşimi izliyordum. Hala uyanmamıştı. hemen yanımda duran Vuslata döndüğümde dalgın dalgın Arına bakıyordu. Fark ettiğim bazı şeylerden biri de buydu. Vuslatın davranışları. O da benim gibi burdan hiç ayrılmayıp, izlemişti. Her nekadar sinirlensem de şu anlık olay çıkmaması için susuyordum. Tekrardan önüne döndüğümde içerdeki makinalardan sesler yükselneye başladı. Biz daha ne olduğunu anlamadan iki doktor içeriye girip Arının yanına gitmişlerdi.

Doktor cebinden çıkardığı küçük feneri açıp Arının gözlerine baktı. Her iki gözünde baktığında geri çekilip kadın doktora bir şeyler demişti.

Doktorlar Arının önünde durduğu için göremiyorduk onu. Ve bu daha çok telaşa sokuyordu hepimizi.

Biraz daha bekleyişten sonra doktorlar çekilmişti ve hemen ardından Kuzey'in bağırmaları.

Çünkü Arın gözlerini açmış doktorlara bakıyordu..

Bakışlarını yavaş yavaş bize çevirdiğinde yüzü değişik bir hal almıştı. Ne oluyordu? O, bize bakarak ağlamaya başladığında ne olduğunu anlamamıştım.

***

Aayy helüüü

Ben geldimm. İnşallah küfür etmemişsinizdir. Bölümü geç atmamın sebebi proje ödevimdi, ama merak etmeyin bundan sonra yine hergün bölüm atacağımmm

Neyssseee

Vuslatın yaşını mı değiştirsem acaba??

Bak bana, bak bana.. Ne çok şey aldın benden (proje ödevi)

*19.04.2024*

🖤🖤

ARIN DENİZ (Gerçek ailem) Donde viven las historias. Descúbrelo ahora