ten

341 33 72
                                    

Efsun'dan

"Kabartma tozu nerede?"

"Yuh Efsun, kendi evinde eşyaların nerede olduğunu bilmiyor musun?" dediğinde yüzümü buruşturdum.

"Yalnız, mutfağı siz kullanıyorsunuz Sebastian bey." dedim gülümseyerek.

"Bak bu doğru."

"Ha bu arada, ben taşınıyorum." dediğinde elimdeki kaşığı bıraktım.

"Ne? Nasıl taşınıyorsun?" dedim tedirgince.

"İstemiyor muydun işte taşınmamı, sen değil mıydın burası benim evim benim odam diyen? Ne güzel mutlu ol işte." gözümün seğirdi bu sırada.

Dikkatlice bana bakıyordu, ben tezgaha yaslanmış dediklerini sindirmeye çalışıyordum.

"Gitme. Gitme Sebastian, kal." dedim sadece.

"Ne, neden?" dediğinde ne diyeceğini bilemeyerek arkamı döndüm yüzümü görmesin diye.

"Nedeni mi var? Kal işte ikimiz de alışmadık mı? Ama sen rahatsız oluyorsan.." deyip duraksadım kek harcını karıştırırken.

"Ben rahatsız oluyorsam?" dedi beni zorlayarak.

"Git işte, rahatsız oluyorsan." dedim yarım bıraktığım ama geri kalanını onun da bildiği cümleyi tamamlayarak.

"Kim sana rahatsız olduğumu söyledi? Gayet de mutluyum seninle beraber kalmaktan." dedi beni tezgahla arasına alarak.

"Madem rahatsız olmuyorsun, gayet mutlusun; neden ev buldum, gideceğim diyorsun?" bu sefer ben onu kapana kıstırmıştım.

"Tepkini merak ettim, oldu mu?" dedi bir kaşını kaldırarak.

"Oldu." dedim zafer elde etmiş gibi.

Bu dediğime karşılık sadece baktı. Yüzümün her bir ayrıntısını inceledi, yüzünün her bir ayrıntısını inceledim.

Yemyeşil ormanı andıran gözleri, hafif büyük burnu ve ince dudakları.

Hepsini bıraksalar saatlerce izlerdim. Usanmazdım.

Özellikle ağaçlarının arasında kendi gökyüzümü kaybettiğim yeşil ormanı beni derinliklerine sürüklüyordu.

Birkaç gündür Sebastian ile aramızda anlam veremediğim bir çekim hissediyordum.

Belki de bu çekim uzun zamandır vardı sadece ben fark etmiyordum.

Ve bu çekim bende sadece çekim olarak kalmıyordu.

Ben Sebastiandan hoşlanıyordum.

Hasta olduğum zaman o suyun altında fazla ayık olmasam da beni öpüşü.

Her bir hareketini, ayrıntısını zihnimden silemiyordum.

Silmek isteyen kimse de yoktu zaten.

Aklımda olan tek soru işareti beni hangi düşünceyle öpüşüydü.

Daha fazla onun yüzüne bakarak düşüncelerim arasında boğulmamak için konuşmaya çalıştım.

"Kek." diyebildim sadece o anın sıcaklığı ile.

"Kek tabii." dedi sırıtarak.

"Sırıtma salak."

"Ayıp oluyor. Ben miyim salak?" dediğinde kıkırdadım.

Kek harcını kalıba döküp fırına attıktan sonra ellerimi birbirine çarpıp arkamı döndüm Sebastiana doğru gülümseyerek.

"Umarım güzel olmuştur. Mutfak işlerini hiç beceremem." dedim dudaklarımı büzerek.

Homefriends' Sebastian SzymañskiWhere stories live. Discover now