five

439 37 21
                                    

Sebastian ile güzel bir kavga ettikten sonra yatağın yolunu zor bulmuştum.

Şimdiyse kalkıp duş almak eziyet gibi geliyordu.

Aşağıdan müzik sesi eşliğinde aspiratör sesi geliyordu. Delirmek üzereydim.

"Manyak adam, her sabah kahvaltı hazırlamaya üşenmiyor." kendi kendime söylenirken kalkıp kapıyı açtıktan sonra banyoya doğru ilerledim.

Gözlerimi ovuşturarak girdiğim banyodan yine aynı şekilde çıkmıştım.

Tam bu sırada kapımın önünde durduğunu fark ettiğim Sebastian ile kaşlarımı çattım.

Niye benim odama girmeye çalışıyordu ki?

Kenarda duran beyzbol sopasını gördüğümde sırıtıp elime aldım sessizce.

Kaldırıp tam kafasına yönlendiriyordum ki bir anda duvara yaslandım.

Gözlerimi refleks olarak kapatmıştım ve hala kapalıydı, açamıyordum.

Yavaşça gözlerimi açtığımda duvar ve Sebastianın bedeninin arasında sıkışmıştım ve çıkmam imkansızdan daha ileri seviyedeydi.

Gözlerim aşağıdayken gözlerine tırmandırdım irislerimi.

Bir eli başımın yanında, bir eli de belimin hemen yanındaydı.

"Efsun?" bir anda konuştuğu için sıcak nefesi yüzüme çarpmıştı.

Birşey demeden sadece gözlerine baktım. Yemyeşil gözleri ne kadar dikkatimi fazlasıyla dağıtsa da kendimi toparlamaya çalıştım.

"Hm?" efendim der gibi boğukça boğazımdan bir ses çıkarmıştım.

"Beyzbol sopaları genelde beyzbol oynamak için kullanılıyor bildiğim kadarıyla." dediğinde birşey demeden dişlerimi sıktım.

Olduğumuz durum hiç iç açıcı olmasa da durdum öylece. Çünkü sanki kafam yerinde değilmiş, sarhoş olmuşum gibi hissediyordum.

Kokusu sarhoş ediyordu. Erkeksi ferah kokusu benim parfümümü bastırmak için büyük çaba sarf ediyordu. Ve bunu başarıyordu da.

Bir dakika.

Bu benim parfümlerimden?

Benim parfümlerimden mi kullanıyordu?

Düşüncelerimden arınıp tejrar gözlerine baktım.

Gözlerini uzaklaşmaya çalışsam kokusu, kokusunu unutmaya çalışsam başka bir şey dikkatimi dağıtıyordu.

"Sapık mısın sen?" dedim olduğumuz durumun farkına vararak. Bunu söylenmemin bir başka sebebi ise konuyu değiştirmek ve zorlukla da olsa dikkatimi başka bir yere taşımaktı.

"Konuyu dağıtma."

"Ne konuyu dağıtması ya, ben karşında neredeyse çıplak haldeyim ve sen beni sıkıştırıyorsun." dediğimde sırıttı.

"Farklı şeylere kalkışmasaydın bu olmazdı." bunu söylerken dudakları dudaklarıma iyice yaklaşıyordu.

Nefeslerimizin birbirine çarpışı içimin bir hoş olmasına sebep oluyordu.

Onun gözlerinin aksine benim kahverengi gözlerimi talan eden gözleri yavaş yavaş aşağı indi.

Ellerini bir milim bile hareket ettirmemesi bana ne alan açmıştı ne de yok etmişti.

Şu an şu durumdan kurtulmak için nelerimi vermezdim.

Benim her hareketimi izlerken onun boşluğundan yararlanıp kolunu hızlıca kaldırıp duvarla arasından çıktım.

Homefriends' Sebastian SzymañskiWhere stories live. Discover now