ondört

3K 96 4
                                    

   Medya: Geldikleri yer.

   Çok güzel bir çicek bahçesine gelmiştik.

   Çiçek bahçesinin yanında mini bir oda ve yanında mutfak olan küçük bir kulübe vardı. Ama masanın üzeri dolu doluydu. Vedat amca bize iki sepet vermişti. "İçinde ki makaslarla çiçekleri kesip kendi buketinizi oluşturabilirsiniz." demişti.

  Vedat amca giderken Yiğit "İlk ne yapmak istersin?" demişti. "Şaka yapıyorsun sanırım?" dediğimde "Şaka gibi mi görünüyor sence?" demişti gülerek eliyle de etrafı gösteriyordu.

  "Eğer açsan yemek yiyebiliriz." demiştim.

  Aç olmadığını belirtmişti. Ama biz yinede bir şeyler atıştırmıştık. Ona çiçek nasıl toplanır göstermiştim.

  "Ya ama kaçıncıyı gösteriyorum izlemiyorsun ki Yiğit." dediğimde "Kendi çiçeğimin kökü yok çünkü." demişti. Ona anlamadığımı belirttiğim bir ifade ile bakarken "Hiç solmayan çiçeğim olsan ya." demişti.

  Kan anında yanaklarıma hücum ederken ne diyeceğimi bilememiş ve elimdeki makası ona uzatıp "Hadi sende dene." demiştim. Arkamı dönüp kendi sepetimdeki çiçeklere bakmıştım.

   Yiğit bu halime gülmüş ve "Tekrar gösterebilir misin?" demişti. O iki adet buket yaparken bende bir adet yapmıştım.

  Anneme de yapmıştı. Bende ona sürpriz olarak Vedat amcadan çiçek kökü isteyecektim.

  Çok güzel beyaz gül kökü vermişti bana Vedat amca.

  Ben beyaz gülleri ona verirken anlamaz anlamaz bakıyordu ya. "Sen benim anneme sürpriz yapıyorsun. Bende senin annene yapıyorum." demiştim.

"Ne?" demişti yüzü şaşkın şaşkın bana bakıyordu. "Annenin çiçekleri çok sevdiğini söylemiştin. O zaman annene asla solmayacak bir gül hediye edelim." dediğimde mezarlığa sürmüştü. Arabanın arkasında olan ceketini üzerime giymiştim. Saçımı kapatacak bir şey bulamamıştım ama olsundu.

   Elimi açıp önce dua etmiş sonra mezar toprağına çiçeği ekmiş ve sulamıştık.

   Gözleri dolmuştu.

Tekrar arabaya binerken "Sarılalım mı?" demiştim. Anında kollarını bana sarmıştı.

  Arabaya binmiş ve eve gitmiştik. Günüm çok güzeldi.

  Öyle çok eğlenmiş bir o kadarda hüzünlenmiştik. Annem yemeğe davet etsede Yiğit gitmişti. Oğuz abimse nasıl geçtiğini sormuştu.

  Kaya abi ise somurtup oturmuştu. Annem kızdığında ise "Kız babasıyım ben kolay mı Yade Hanım?" demişti. Bu tavrına hepimiz gülmüştük.

   Ve evet arkadaşlar günün yorgunluğundan dolayı Oğuz abimin kollarında uyuyakalmıştım.

  Sabah yatağımdan kalkmış ve uyku sersemi halimle Alpay ile konuşmuştum. Daha sonra pijamalarım ile aşağı inip kahvaltı etmiştim.

  Bugün pijama günümdeydim anlayacağınız. Burçe'yi de çağırmış ve bizde kalması için ikna etmiştim. Abimde sevinecekti eminim.

  Burçe ile gün boyu odada takılmıştık. Dizi,film ve dedikodu. Gece dışarı mı çıksak diye düşünsekte vazgeçmiştik. Burçe'de yaralı bir kızdı. Herkesin dertleri vardı elbette. Burçe'nin yarası ise babasının onu asla desteklememesiydi. Abisi iyi bir psikolog olacaktı.

  Fakat babasına göre Burçe hiç bir şey olamayacakmış.

  Ve babası Burçe kız olduğu için onu çok hor görüyormuş. Bera ise Burçe'nin yanında olsada illa ki duygusal çöküntülerinde babasının etkisi oluyordur. Ki bence Bera bunu çok iyi anlıyordur.

   Burçe ile uzun bir gece geçirmiştik. Abimle de sohbet etmişlerdi. Mutfakta baş başa bırakmıştım onları bir süre.

*****

  Sabah kahvaltımızı yaparken kapı çalmıştı. Abla kapıyı açarken bizde sohbet ediyorduk. İçeri giren kişi ile gözlerim faltaşı gibi açılırken Kaya abi "Hoşgeldin Sarp." demişti. "Hoşbuldum." demişti Sarp ise.

   Sarp yıllar önce beni tacize uğramaktan kurtaran adamdı. "Ooo ufaklık." dediğinde faltaşı gibi açılmış gözlerimle ona bakıyordum. "Bana hep abi gibi yaklaşmıştı o olaydan sonra.

  "Sarp abi." dediğimde kollarını açmıştı. Ben kollarına sarılırken Kaya abi "Siz tanışıyor musunuz?" demişti. Annem olayı anlatırken Burçe'de şaşkındı. Asıl bomba ise Sarp abi Kaya abinin yıllar önce evlat edindiği bir çocukmuş.

  Savcı olduktan sonra kendi hayatını kurmuş. Atama sonucu benim şehrime gelmiş ve şimdi tekrar atama sonucu bu şehre gelmiş.

   Annemle Kaya abinin evlendiğini duyduğunda ise sevinmişti.

   Oğuz abimde sarp abiye sarılmıştı. "Aslında uzun yıllar önce aile olmuşuz." demişti Kaya abi ise.

  Annem bu haline tebessüm ederken Sarp abiyle sohbet etmiştik. Tabi Burçe ve Oğuz abimde kendi aralarında konuşurlarken Sarp abi şak diye anlayıp sormuştu bana.

  Koskoca savcı adam anlasın yani bi zahmet ayol!

  "Ee Sarp ne var ne yok?" dediğinde Kaya abi yani babam abimi teyit ediyor gibiydi. Bir sıkıntısı var mı diye kontrol ediyordu anlaşılan.

  "Yok baba ya ne sıkıntısı?" demişti hafif kızgınlık ile.

  "Nerede kalacaksın?" dediğinde ise "Burada kalmayı düşünüyordum aslında." demişti Sarp abim.

  "O zaman çalışma odanı düzenleyelim. Olur mu?" diyen ise yine babamdı. "Olur olur." demişti tabanındaki zeytini ağzına atarken.

  Kahvaltıdan sonra ise Oğuz abim Burçe'yi evine bırakmıştı. O sırada ise Yiğit gelmişti.

  "Yiğittt." dediğimde geri çekilmiştim.
Beni kolları altına alan Sarp abi Yiğit'e kötü bakışlar atıyordu. "Hoşgeldin Sarp abi." diyen ise Yiğit idi.

  Abim ona karşılık verirken Yiğit bana bakıyordu. Abim yüzümü kapatınca "Abi napıyorsun ya?' demiştim bir yandan kurtulmaya çalışırken.

  "Sarp. Oğlum ne yapıyorsun?" demişti annem. Yiğit elindeki bilekliği bana uzatıp "Arabada unutmuşsun." deyince abim yüzüne "Siktir git lan.' demiş ve kapıyı kapatmıştı.

  "Abi bilekliğim kaldı. Hem bak ayıp oldu." demiştim. Sarp abi ise "Yok yok ayıp olmadı ben alırım sana bileklik demiş ve beni içeri sürüklemişti.

   "Kapı tekrar çaldığında Sarp abi gitmişti. Ama üç el silah sesi duyduğumuz da kanım çekilmişti.

  Koşarak kapıya giderken Kaya abi beni arkasına almıştı. Elinde silah olan kişinin yüzünde ise eğlenir bir ifade vardı...

 
  

Minik Kurabiyem🍪Waar verhalen tot leven komen. Ontdek het nu