Bölüm 17 "ilk adım"

28 4 3
                                    


Not📌: Herkese selamlar. Artık bilmeceli bölümlere girmiş bulunmaktayız. Sevgili okuyucularım, sizden ricam oy atıp yorum yapmanız bu benim için çok kıymetli. Bu nedenle lütfen unutmayın. Eğer bu şekilde giderse yazmayı bırakacağım veya sınır koyacağım çünkü burada belirli bir vakit ve çokça emek harcıyorum, bunun karşılığını alamamak üzücü...Ve şunu söylemeliyim ki kitapta çabucak ilerlemek istiyorum. Gelecek zamanı yazmayı dört gözle bekliyorum🥲.  Neyse, size iyi okumalar diliyorum♥️💌.

Biraz dinlendikten sonra evin dağınıklılığını toplamaya karar verdim. Dağınıklılığı oldum olası sevmezdim, benim için rahatsız ediciydi. Ama maalesef Ceyda her zaman bir çocuk gibi ortalığı dağıtırdı ve hiçbir zaman da toplamaya vakit olmazdı. Alışmıştım artık, biraz da kafam dağılsın istiyordum. Hemen banyoya geçip temizlik bezlerimi çıkartıp kovaya su doldurdum. Olmazsa olmazım olan pop müzik playlistimi de açmayı unutmadım. Karışık çaldan ilk çıkan müzik "Yaşar-Kumralım" idi. Sanırım evren bana bir oyun oynamaktaydı. Alper'i düşünmemeye çalıştıkça onu bana hatırlatacak şeyler buluyordum. Müziğe dokunmadım, kalsındı.
Saçlarımı bir güzel topladım ve kollarımı sıvadım. İlk işim salonu halletmekti. Saat henüz ikiydi işim 5 olmadan biterdi diye geçirdim içimden. Önce ortalığı topladım sonra yerleri silmeye başladım. Bir taraftan şarkıya eşlik edip viledayı mikrofon gibi kullanırken buldum kendimi. Enerjim yerindeydi.
Evin tüm işlerini bitirmiştim, evin her yeri mis gibi olmuştu. Tek bir yer hariç... Elimdeki kova ve diğer elimdeki viledayla tam kapının önünde bekliyordum. Girmeli miydim? Bunu yapmalıydım,yani bir yerden başlamalıydım. Hadi dedim içimden kendime 'hadi kızım yaparsın.' Odayı açtım ve o cesaretle hemen kararımı değiştirmemek için hızlıca içeri girdim. Ceydanın yatağı bile toplu değildi, anca bu kadar pasaklılık olur yani diye geçirdim içimden. Yavaş adımlarla odanın yarısını kaplayan kocaman masasına doğru ilerledim. Yine o günkü gibi her yer karışıktı. Bir sürü grafik içeren kağıt, belge vardı. Dosyalar yine ortalıktaydı. Bilgisayarı burada değildi, sanırım bugün işe kendiyle beraber götürmüştü. Onu da kontrol etmeliydim belki işime yarayacak bir şey çıkardı. Dosyalara teker teker bakmam uzun sürecekti fakat buna bugün vaktim yoktu en fazla 40 dakika sonra Ceyda burada olacaktı. Masanın üzerinde orta boylarda siyah bir defter vardı, onu elime alıp karıştırırken içinden bir şey yere düştü. Bu bir fotoğraftı. Eğilip onu elime alıp inceledim.
Ve büyük bir şoka uğradım. Fotoğrafta Ceyda vardı, yaz mevsimiydi. Ceyda'nın üstünde çiçekli bir elbise vardı yanında ise... Yanında ise ona sarılmış bir adam. Uzun boylu, esmer bir adam, daha önce hiç görmediğim bir adam. Arka plandan ise buranın Assos antik kenti olduğu oldukça belliydi. İkisi bayağı yakın görünüyorlardı, birbirlerine sarılıp gülümsemişlerdi. Fotoğrafın arkasını çevirdim, arkada bir tarih vardı. ' 18.06.2023 Çanakkale, Türkiye' yazıyordu arkasında. Telefonumu cebimden çıkarıp fotoğrafını çektim. Ve tekrar nota baktım, 18 haziran... Ceyda'nın İzmirdeyim dediği zamandan... Ceydanın ben yazın kafede çalışırken ailesinin yanına gittiği günler... Yani yalan olan o günler... Bu adam kimdi ki benden saklıyordu arkadaşım? Yediğim,içtiğim ayrı gitmeyen arkadaşım bana nasıl böyle bir şeyi söylemezdi? Bu iş Ceyda'nın bana yapacağı bir iş değildi.

Odasından çıktım ve aynı şekilde kapıyı kapattım. Alper'e kızgındım ama bilmesi gerekti, ben bu kişiyi tanımıyordum ama belki o tanıyabilirdi...
-" Alper, görüşmeliyiz. Hemen."
Alper anında mesajı gördü, şaşırtıcı...
-" Bir şey mi oldu?"
-" Evet."
-" Tamam, ortak bir yerde buluşalım."
-" Olmaz vaktim yok ona, sen benim eve gelebilir misin?"
-" Tamam 20 dakikaya oradayım."
Telefonu kapattım. Aynadaki halimi gördüğümde üstümü değiştirmem gerektiğini direkt anladım. Temizlik kıyafetlerimi artık çıkartabilirdim. Hemen üstüme basic bir body altıma ise eşofman giydim. Saçlarım tam bir ev topuzuydu, bu saçı seviyordum o yüzden kalmasına izin verdim.
Yaklaşık 20 dakika sonra zil çaldı, Alper gerçekten de tam dediği saatte gelmişti. Kapıyı açtığımda tam karşımdaydı.
-" Hoş geldin, girsene."
-" Hoş buldum." Derken ayakkabılarını çıkartıp içeri girdi.
-" Sağa dön, salon orada." Dedim Ceyda'nın odasından fotoğrafı almaya giderken.
Salona girdiğimde Alper öylece oturuyordu.
-" Ne ikram edeyim sana? Ne istersin?"
-" Teşekkür ederim, bir şey istemiyorum."
-" Peki, nasılsın görüşmeyeli?"
Yüzü donuktu, dopdonuk. Bana karşı mesafeli gibi hissettim.
-" İyiyim yani günüm her ne kadar kötü başlasa da... İşler her ne kadar yoğun olsa da... İyiyim." dedi gözlerime bakarak.
- Özür dilerim Alper. Haklıydın sabahki konuda... Beni ilgilendirmezdi, biliyorum ama..."
Sözümü kesti ve derin bir nefes alarak,
-" Bak Devin, geçmişteki olan şeylerden beni sorumlu tutamazsın, adı üstünde geçmiş... Artık olmayan biri hakkında konuşmaktan hoşlanmıyorum. O konu benim için kapanalı bir yıldan fazla oldu. Eğer oda konusunu merak ediyorsan Sakarya'ya fazla gitmiyorum. Aylar sonra ilk defa seninle gittim oraya... Farkındayım, sabah seni kırdım. Değersiz hissettirdim ama amacım bu değildi. Aksine..." Bir şey demekten vaz geçer gibi oldu ama devam etti. " Aksine, sen benim için çok değerlisin. Daha hayatıma yeni girmişken bile sana alıştığımı hissediyorum."
-" Alper, ben sana bir şey söylemeliyim." Ona ondan hoşlandığımı söylemek istiyordum, içimde tutmak istemiyordum ama şu an olmazdı, zamanı değildi. " Ben bugün bir şey buldum Ceyda ile ilgili..."
-" Nedir?" Dedi ciddiyetle.
Yanımdaki fotoğrafı ona verdim. Eline alıp fotoğrafı görür görmez yüzü kireç gibi bembeyaz oldu, kaşları çatıldı. Elimi elinin üzerine koydum,
-" İyi misin?" Dedim yüzünü incelerken.
Bakışlarını fotoğraftan çekip bana yöneltti.
-" Bunlar... İkisi ne alaka?"
-" Yanındaki adamı tanıyor musun?"
-" Evet, tanıyorum." Dedi durağan bir sesle.
-" Kim?"
-"Serter... Babamın sektöre beraber girdiği arkadaşının oğlu, benimse çocukluktan tanıdığım biri... Babamla babası dostlardı önceden, hatta beraber küçük sermayeli iş bile kurmuşlardı... Babam daha da büyümek istiyordu, zekiydi de. Yaptı bu dediğini ama... Yolları ayrıldı Serter'in babasıyla. Sonradan öğrendiğimiz kadarıyla batmışlardı. Yıllarca hepsi babamı suçladı, Serter'in babası bizim işimizin bu kadar büyümesine ve kendi düştüğü bu hale hep çok kızgındı. Babamın dediğine göre sürekli onu rahatsız ediyor ve aslında bu işte onun da hakkı olduğunu söyleyip duruyordu, halbuki öyle bir durum yoktu. Daha sonra babam bazı önlemler aldı... Sonrasını ben de bilmiyorum. Tek bildiğim şey, o ailenin pis olduğu... Hepsi birbirinden deli."
-" Ya Ceyda'ya bir şey yaparlarsa?"
-" Bilmiyorum Devin... Küçükken Serter çok problemli bir çocuktu. Yıllarca psikolojik destek aldı. Belki de şimdi değişmiştir."
-" Ceyda'nın ne işi var bununla?" Dedim kendime sorar gibi.
-" Bilmem... Onu da sen öğrenmelisin. Eminim ki biraz zorlasan sana anlatacaktır."
Tam o sırada kapı çaldı! Büyük ihtimalle Ceyda gelmişti! Hızlıca birbirimize döndük. Yerimden fırlayıp Alper'in kolundan tuttum, bana şaşkın gözlerle bakıyordu.
- " Yandık Alper! Kesin Ceyda geldi. Odama geç çabuk." Kapı artarda çalıyordu ama ben Alper'i itmekle meşguldüm. Onu odama atıp kapıyı çektim.
Kapıyı 4. çalışta açtım. Kapıyı açtığımda Ceyda iki elini beline koymuş beni bekliyordu.
-" Günaydın Devin, neredesin sen ya? Çalıyorum, çalıyorum açan yok!"
Hızlıca boynuna sarıldım ve,
-" Ay canım arkadaşım! Seni ne kadar özledim bir bilsen! Geldiğimden beri temizlik yapıyorum, bayılmışım bir kenara."
Ceyda bu yaptığım karşısında yumuşadı.
-" Ay Devinnn! Ben de çok özledim seni! Bir daha beni bu kadar uzun bırakma bir başıma.Sensiz çekilmiyor!" Diyerek sıkı sıkı sarıldı. Eve geçip kapıyı kapattığımızda montunu çıkartırken,
-" Ee, nasıl geçti kaçamak?" Yasemin nasıl, iyi mi?"
-" Ya sen bir duş al, rahatla ben de bir çay yapayım öyle konuşalım. Rahat rahat böyle."
-" Ay aslında iyi fikir. Tamam sen yap ben giriyorum banyoya."
-" Tamam Ceyceycimm. Hazır bil."
Ceyda üstünü alıp banyoya geçtiğine ve suyu açtığına emin olduktan sonra odama girdim. Maşallah... Alper bey odamı gözüyle karıştırıyordu.
-" Keyfin yerinde mi Alpercim, ha?" Dedim kinayeli sesle.
-" Oldukça...Hele ki şu toz pembe gecelik beni büyüledi... Bir gün giyer misin? Görmeyi çok isterim." Dedi gülümseyerek, eğleniyordu. Hızlıca yatağın üstünden alıp arkama sakladım. Yüzüm kıpkırmızıydı.
-" Arsız..."
Bana yaklaşmaya başladı.
-" Deme öyle... İstek sadece..."
-" Kes ya, terbiyesiz."
Yaklaşıyordu, yaklaşmasındı. Adımlarımı geriye doğru atmaya başladım ama duvarı sırtımda hissettiğimde artık çok geçti. Alper'in bir eli duvardaydı, diğer eliyle ise saçımın önündeki dalgalarımı parmaklarında döndürmeye başladı.
-" Utanmama gerek yok Devin... Şaka yaptım sadece yani olsa isteyebilirdim de şaka yani..."
-" Sussana!"
-" Gel de sustur leydim! " Burnu neredeyse burnuma değiyordu, gözleri dudaklarımdaydı. Derin bir nefes aldı ve kafasını saçlarımın içine geçirdi.
-" Onların arasında ne olduğunu öğren ve bana haber ver..." Diye kulağıma yavaşça söyledikten sonra üzerimden çekildi.
Ve devam etti,
-" Ya sen böyle far görmüş tavşan gibi olacaksan ben bu yakın teması daha fazla yaparım."
-" Bir daha yap da gör!" Dedim sinirli şekilde.Resmen benimle oynuyordu.
-" Tamam, tamam. Senin ayarlarını fazla bozmadan çıkıyorum."
Diyerek odamdan çıktı, evin kapısından çıkarken bana dönerek,
-" Görüşürüz şaşkın tavşan." Dedi göz kırparak.
Gözlerimi kısarak alayca bir şekilde,
-" Ha ha ha! Komedi!"
Kısa bir kahkaha atarak merdivenlerden inmeye başladı ve gözden kayboldu.
Kapıyı ardından kapattım.
Ahhhh! Bendeki etkisi büyüktü ve gerçekten etkiliydi. Kendisi de bunu artık öğrenmişti. Kalbim hala güm güm atıyordu. Ey aşk! Sen gerçekten umulmayan bir zamanda çıkıyormuşsun...Gözlerimi kapattım ve iki saniyeliğine az önce odamda olanları düşündüm. Saçım ellerime gitti, dudaklarının değdiği saçlarıma...
Su sesi durmuştu. Gözlerimi isteksiz ve yavaşça açtım. Öğrenmem gereken bazı şeyler vardı...

Her Şey MümkünHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin