"Deniz! Hadi kızım." Annemin tekrar bana bağırması ile yataktan kalktım ve son bavuluda alıp asansöre bindim.

Asansör durduğunda indim ve bahçeye çıktım. Herkes bahçede beni bekliyorlardı. Bedir amcam larda az önce gelmiştiler. Ve ne alakaysa Ahu teyze ve Yalçın abide burdaydı. Ha birde Ahves Agah. Niye burdaydı bunlar?

Kendi kendine sorgulamayı kestim ve onların yanlarına ilerledim.

"Deniz'de geldiğine göre artık gidebiliriz." Herkes arabalara doğru gitmeye başladı. Ben de tam ilerleyecekken fark ettiğim şey ile durdum. Barın abim hiç kıpırdamadan elleri pantolonun ceplerinde bir şekilde bize bakıyordu. O gelmiyor muydu?

"Abi. Sen gelmiycek misin?" Sorum ile başını iki yana sallayarak konuştu.

"Hayır. Burdaki işlerimi halletmem gerekiyor." Sert sesiyle cevap verdiğinde üzüntüyle omuzlarımı indirdim. Hala benimle doğru düzgün konuşmuyordu. Kafamı yavaşça aşağı yukarı doğru salladım ve arkama döndüm. Tam yürüyecekken abim elini omzuma atarak beni durdurdu ve kendine çevirdi.

"Unutuyordum az kalsın." Diyip elini cebine atıp siyah bir kutu çıkardı.

"Dön arkanı." Dediği şey ile hızla arkamı döndüm. Açık olan saçlarımı bir eliyle tutup sol omuzuma bıraktı. Boynumda soğukluk hissedince kafamı biraz daha yana yatırdım.

"Rahat dur. Bunu asla çıkarma Arın Deniz. Sakın. Her zaman senin boynunda kalsın bu kolye." Saçlarımı tekrardan sırtıma attığında ona doğru döndüm. Dediklerini kafam ile onayladım ve bakışlarımı boynundaki kolyeye çevirdim. Gümüş ve zarif bir kolyeydi. Hilal şeklinde bir ay ve ayın içinde de açık mavi güneş gibi bir şey vardı.

"Teşekkür ederim abi."

***

"Bir yerinizde durun ya!" Barkın'ın uyarısını hiç takmadan oyuna devam ettik.

"Ayakla vurma şu topa!" Yüzüncü kez Kuzey'in bağırmasını umursamayıp yine ayakla vurmuştum voleybol topuna. Kuzey'de benim gibi voleybol ve futbol oynamayı çok severmiş. Ve voleybol topuna ayakla vurulmasından hiç haz etmiyordu. Tabi ben de onun inadına daha çok ayakla topa vurduğum için dahada sinirleniyordu. Gülerek Kuzey'e döndüm ve ayağımın altındaki top ile ona bakmaya başladım.

"Deniz, biraz daha şu topa ayakla vurursan Kuzey seni aşağı atar." Pars, yorulmuş olmalıki kenardaki koltuklara oturmuştu.

"Çocuklar hadi oturun yerlerinize, birazdan inişe geçeriz." Babamın dediği ile topu ayağım ile ileri itip arkamdaki koltuklardan birine oturdum.

Ne mi yapıyorduk şu an? Mardin'e girmek için özel bir jete binmiştik. Ve biz bu jetin içinde voleybol oynuyorduk.

Herkes kendi yerlerine oturunca inişe geçmiştik.

***
"Ayyy. İnşallah burda kendime bir aşiret ağası bulurum." Heyecanla konuştuğumda bütün bakışlar bana dönmüştü.

"Ne var be?! Ne olur sanki benimde bir aşiret ağası manitam olsa? Çok mu görüyorsunuz bana?" Sonlara doğru kendimi acındırarak konuşmuştum.

"Deniz. Sus bence canım kardeşim!" Tugay, beni kolunun altına alarak konuşmuştu.

"Niyekine?" Ben de elimi beline atmıştım.

ARIN DENİZ (Gerçek ailem) Where stories live. Discover now