BÖLÜM 28. "Sevmek'mi.?"

33 5 10
                                    

"Bazı şeyleri biraz olsun zamanın akışına bırakmak gerekir. Ne de olsa her şey olduğu yeri bulur..."

Kadın umursamazca davranarak içeri girmiş sallana-sallana etrafa bakınıyordu. Her yerin dağınık olduğunu görünce sinsice gülümsedi ve her zamanki tavrıyla dedi:
Malefiz: Bakıyorum da yine kızmışsın.
Edward: Yine ne oldu.?
Malefiz: Bir şey olmak zorunda değil. Duyduğuma göre büyük düğün yarın.
Edward: Bu kadar hızlı duymana şaşırdım.
Malefiz: Bende bu kadar hızlı ilerleyeceğini düşünmemiştim açıkcası.

Bir kaç saniye sessizlik oldu ve Edward derin bir nefes alıp verdikten sonra devam etti:
Edward: İstediğinde buydu zaten. Mutlu değilmisin.?
Malefiz: Tabiki mutluyum gerizekalı.
Edward: Laflarına dikkat etsen iyi olur çünkü her an vazgeçe bilirim.
Malefiz: Delirdinmi sen??
Edward: Ne? Yapamazmıyım?
Malefiz: Bu kadar yaklaşmışken neden vazgeçesin? Jolie'yi seviyorsun.

Edward sıkılmışcasına bir gülüş atarak dedi:
Edward: Sevmek'mi.? Sevdiysem nolmuş...o seviyormu?
Malefiz: Zamanla o da sever ve ayrıca bir insan olarak zengin olacaksın!
Edward: Hahh siz iblisler ancak böyle şeyler düşünürsünüz. Bright için neredeyse her şeyi feda ediyorsun ama o Jolie için dünyayı bile yakmaya hazır...
Malefiz Edward'ın son sözlerine öfkeyle tepki vererek dedi:
Malefiz: Kapa çeneni Edward! Ben büyücülerin kraliçe iblisiyim ve Bright'ı bir dünyalı kız değil ben ilgilendiririm anladınmı!

Malefiz gözleri alev dolu bir şekilde Edward'a bağırıyor Edward ise bir şey demeden gözünü bir tarafa dikip dinliyordu. Kısa bir sessizliğin ardından Malefiz ayağa kalktı ve bir kaç cümle söyleyerek çıkıp gitti:
Malefiz: Bak Edward...ne yap ne et bu işi bitir artık. Düğüne yarın bizzat geleceğim.

Malefiz gittikten sonra Edward oda da tek başına kalmıştı.

Neredeyse varmış olan Kwan ve Jiyang villanın önünde durmuştular. Jiyang villanın önüne baktı ve Kwana gülümseyip şaka yaparak dedi:
Jiyang: Eviniz ne zamandan beri bu kadar büyüktü. Villaymış resmen.
Kwan: Evet. Bu villayı sahiplenmem için Bayan Tatum beni ikna etmişti.
Jiyang: Size bir anne gibi bakıyor.
Kwan: Kesinlikle.
İkiside gülümseyerek içeri girmişlerdi. Bayan Tatum yemekleri çoktan hazırlayıp gitmiş olmalıydı. Işıkların hepsi kapalıydı ve karanlıktı. Jiyang neden bu kadar karanlık olduğunu sorunca Kwan'ın yanında olmadığını farketti ve dedi:
Jiyang: Kwan.? Nereye gittin bu karanlıkta bir şey göremiyorum.

Hiç bir ses yoktu fakat aniden her yer ışıklandı ve mum ışıklarıyla dolu masa göründü. Jiyang ise şaşırarak masaya değil daha çok çiçeklerle dolu etrafa bakıyordu. Dekarasyon kesinlikle hoşuna gitmişti. Kwan yavaş adımlarla geldi ve elini uzatarak onu masaya taraf getirdi. Sandalyeyi çekerek oturması için izin verdi. Ardından kendiside onun karşısında oturdu ve dedi:
Kwan: Nasıl? Beğendinmi?
Jiyang: Beğenmekmi.?
Kwan bir an durdu ve beğenmediğini düşünmeye başlamıştı ki Jiyang ekledi:
Jiyang: Tek kelimeyle bayıldım! Işıklar çok zarif ve çiçekler tamamen çok güzel. Sanki bana şeytan olduğumu unutturuyorlar...
Kwan: Beğenmene çok sevindim. Emin ol yemeklerde aynı şekilde çok güzel.
Jiyang: Tatlarına bakmak için sabırsızlanıyorum ama bir şey soracağım.
Kwan: Evet.?
Jiyang: Evde bizden başka kimse yokmu?
Kwan: Evet. Sadece ikimiz olalım istedim. Diğerlerinin işleri vardı ben de tutmadım. Hem özel birisiyle özel bir zamanda değerli vakit geçirilir değilmi.?

İBLİSİN YARDIMI | TEXTİNGWhere stories live. Discover now