BÖLÜM 25. "Miras"

50 18 17
                                    

"Seni kaybetmekten korkuyorum" dedi usulcasına. "Neden? diye sorduğumdaysa, "çünkü insan sevdiğini kaybetmekten korkar diye ekledi Bright...

Aldığı sinyal ile dünyaya geçit yapan Bright öfkeden delirmiş durumdaydı. Jolie bu defa da birileri tarafından esir alınmıştı. Bright kendini suçlu hissediyor ve kendine kızıyordu. Charlie'nin katili ve Jolie'yi yaralayan kişiyi vaktinde bulsaydı bunlar olmazdı diye düşünüyordu. Bayan Perla'nın üzüntü ve kahrından ne halde olduğunu görünce ona destek verdi ve mecbur kaldığı için annesini buraya çağırmıştı. Başka çaresi yoktu. Lilith Jolie'nin annesiyle böyle tanışacağını bilmiyordu. Yinede Bright'ın ondan yardım istemesi onu çok mutlu etmişti.
Hemen ardından Bright bunun Lander ile bir ilgisi olup olmadığını anlamak için direk oraya gitmişti. Şimdiye kadar sabrı taşmış olmalıydıki asla böyle sinirlenmemişti. Kapıyı çalmadan hızla odaya girmiş ve Lander'i yakasından tutarak bağırmıştı:
Bright: Bir kez soracağım. Jolie nerede?
Lander: Hey! Biraz sakin ol Bright.
Bright: Yanlış cevap!
Bright öfkeyle hareket ederek Lander'e yumruk attı. Burnu kanıyordu ve o da sinirlenmişti. Bright'ı iterek dedi:
Lander: Nerede olduğunu bilmiyorum! Nereden bileyim ben?!
Bright: Bu işler senin başının altından çıkar! Son kez soruyorum Lander...Jolie'ye ne yaptın.?

Tam bu sırada seslerini duymuş olacak ki Kwan içeri girdi.
Kwan: Burada neler oluyor.?
Bright: Bunu pislik kardeşine sor!

Kwan sinirlenmemek için kendini sakin tutarak Lander'a döndü ve dedi:
Kwan: Neler oluyor Lander.?
Lander: Dünyalı sevgilisi kayıp işte! Gelip bana nerede olduğunu soruyor. Ben nereden bileceğim!
Kwan: Bilmiyorum diyorsa bilmiyordur Bright. Lander'in o kızla ne işi var da nerede olduğunuda bilsin.

Bright onlara acıdığını gösterdiği gülümsemesiyle yavaşça Lander'a ve ardından Kwana bakarak dedi:
Bright: Ah tabi ya! Onada söylemedin değilmi?
Lander: Canınamı susadın?!
Bright: Ben hiç bir şeyden korkmam ve benden önce Kwan'a söylersin diye düşünmüştüm...yazık.
Kwan: Neyden bahsediyor Lander.?
Lander: Saçma sapan konuşuyor işte.
Bright: Ne olduğunu kendinden öğrenirsin. Size harcayacak bir saniyem bile yok.

Kwan bu defa kızmamıştı. İnanılmaz bir şekilde Bright'ın öylece gitmesine göz yummuştu. Artık umrunda değil gibiydi. Aklında başka bir şey vardı fakat Bright'ın dediklerinden sonra Lander'la konuştu:
Kwan: Ne oluyor Lander.? Anlatacakmısın??
Lander: Bir şey olduğu yok—diyerek çalışma odasından çıktı. Kwan derin bir nefes alıp vererek onun ardından o da odadan çıktı.

Jolie gözlerini açtığında etrafında karanlıktan başka hiç bir şey görmedi. Gözlerini bir kaç kez kıpıştırdı ve etrafa bakarak bir şeyler görmeye çalıştı. Tek anladığı şey kapalı bir odada olduğuydu. Sandalyede bağlı olduğunu kıpırdayamadığı için anlamıştı. Baygın ve yorgun gibiydi. Tek istediği şey sonsuza kadar uyumak yada hiç uyanmamaktı...bağırıp yardım istememesi arasında gidip geldi ve en sonunda cesaretini toplayarak bağırıp dedi:
Jolie: Kimse var'mı.? Hey! Yardım edin! Sesimi duyan yokmu?

Sanki boşluğa doğru çığlık atıyordu. Tam 5 dakika sonra kapı açıldı. Jolie şimdi sessiz ve tedirgindi. Ona birinin yaklaştığını hissederek bağırdı:
Jolie: Sakın yaklaşma!

Adam durdu ve oda da sandalye olmalıydıki onu çekti ve oturdu. Jolie adamın tam karşısında oturduğunu biliyordu. Tirek sesle sordu:
Jolie: Kimsin sen..? Benden ne istiyorsunuz.?

İBLİSİN YARDIMI | TEXTİNGWhere stories live. Discover now