BÖLÜM 24. "Ters köşe"

66 30 13
                                    

"Hiç kimse göründüğü gibi değildir..."

Bright Lander'in karşısında böyle durduğunu görünce şaşırmamıştı ama kafası karışmıştı. Hiç bir şey söyleyemeden duruyordu. Onun böyle kılık değişe bildiğinden haberi yoktu. Bunu kendiside yapa biliyordu fakat Lander'in bu kadar güçlü ola bileceğinden habersizdi. Lander Bright'ın kafasının karıştığını fark etmişti bile. Kendi halini aldı ve yavaştan konuşmaya başladı:
Lander: Kafan çok karışık biliyorum. Bu yüzden de sorularını cevaplayacağım.

Bright da Lander'in ona zarar vermeyeceğini biliyordu. Zaten bunu izinsiz yapamazdı. Nede olsa o bir ölüm meleğiydi. Sadece insanların ruhunu ala biliyordu.
Lander: Ee hadi, başla.

Bright rahatlayamadan dedi:
Bright: Ölüm meleği olduğunu neden şimdi öğreniyorum.?
Lander: Çünkü böyle olması gerekiyordu.
Bright: Ölmüyorsun, filmlerdeki kahramanlar gibi başka bir boyutdaymış gibi geri geliyorsun. Peki sana kim izin verdi?
Lander: Yakında öğreneceksin. Bu soruyu geçelim.
Bright: Jolie'yi tanıyormusun?
Lander: Konumuzla alakası nedir.?
Bright: Onu aradın ve ardından beni aradın, sonra da burada olduğunu söyleyerek beni buraya çağırdın.
Lander: Kesinlikle! Doğru!
Bright: Amacın ne..?
Lander: Ah, eski dostum! Öyle yaparak dikkat çekmek istemiştim sadece.

Bright birden gülerek kahkahalara boğuldu ve durmadan dedi:
Bright: Demek ölümden kurtularak onu kullanmaya başladın ha yoksa nasıl olurdu değilmi. Bundan Kwan'ın haberi varmı peki? Senin bilmediğimiz büyük birileriyle anlaşıp Ölüm Meleği olmayı seçtiğinden ve bizden ne zamandır sakladığından? Onadamı böyle açıklamayı düşünüyorsun.

Lander Bright'ın bilerek alay ettiğini biliyordu. Sinirlerine hakim olmaya çalışsada söylediği son cümle sinirinin alevlenmesine yetmişti.
Bright: "O kadar zavallısın ki insanların canını alarak kendini herkesten güçlü sanıyorsun"

Bu sözlerden sonra Lander saldıracakmış gibi Bright'ın üzerine yürüdü ve onu yakasından tutarak bağırıp söyledi:
Lander: Bundan zevkmi alıyorum sanıyorsun!

Bright Lander'in gözlerindeki kızgın ve nefret dolu acıyı göre biliyordu. Açıklanamazdı ama bu yükü taşımak zor olmalıydı...
Jolie hemen arabadan çıkarak geldi. Yüzünü görmesin diye Lander onu görünce Bright'ı bıraktı ve geri çekildi, arkasını dönerek dedi:
Lander: Sana yalnız gel demiştim.
Bright: Nasıl bir önemi var?
Lander: Kimliğim her zaman gizli kalmalı.
Bright: Kimliğini gizli tutacağımı kim söyledi?

Jolie bir kenarda endişeyle onları dinliyordu.

Lander kısa ve sinsi bir gülüş attıktan hemen sonra dedi:
Lander: Bunu yapmaya mecbursun. Sen bir dünyalı değilsin Bright. "Bir insanın duygularını değişmesine izin verme"

Lander son sözlerinide dedikten sonra parmağını şıklattı ve böylece Jolie bayıldı. Bright bunu Jolie'nin hafızasında kalmaması için yaptığını da biliyordu. Bu da mecburdu...her zamanki gibi onu kaldırdı ve arabaya bindirerek evine götürdü...

Cehenneme geldikten hemen sonra Kwan Jiyang'a evine kadar eşlik etti. Jiyang artık Kwan'a bir teşekkür etmesi gerektiğini anlamıştı. Konuya girmeden Kwan konuşmaya başladı:
Kwan: Bu gün için memnunmusun?
Jiyang: Ah, şey...evet! Çok mutlu oldum ve inanılmaz derecede eğlendim.
Kwan: Muhtemelen Bright ile vakit geçiremiyorsundur.
Jiyang: Evet...işleri var.

İBLİSİN YARDIMI | TEXTİNGWhere stories live. Discover now