BÖLÜM 27. "Sahte yalan"

25 6 4
                                    

"Gökyüzüne baksana dedim...dönüp yüzüme baktı. Neden diye sorduğumda benim gökyüzüm senin gözlerin dedi..."

Bright Edward'a daldığı sırada adamları çoktan içeri dalmış sanki yapabilirlermiş gibi Bright'ı Edward'dan ayırmaya çalışıyorlardı. Bright adamları yere serdikten sonra tekrardan Edward'a asıldı ve dedi:
Bright: Bir şeyler biliyor olman hiç bir şeyi değişmeyecek alçak! Eğer aklındaki o planların da gerçekleşeceğini sanıyorsan büyük bir bok yiyorsun anladınmı!
Edward: Defol buradan pislik!
Bright: Tekrardan görüşeceğiz bok yığını!

Bright sinirle yere serilmiş adamların arasından geçerek odadan çıkmıştı. Etrafın darmadağın olmasına rağmen Edward sinirine hakim olamayarak her yeri dahada dağıtıyor, kırıp döküyordu. Adamlarına ise sinirle bağırıyordu:
Edward: Sizi salaklar! Bir işe bile yaramıyorsunuz! Hemen defolun buradan!
Hepsi gittikten sonra sonunda durdu ve telefonu alarak birini aramaya başladı. Telefon bir kaç saniye çaldıktan sonra açıldı ve Edward konuştu:
Edward: Hazırlıklar ne zaman bitiyor.? Hemen olmasını istiyorum. Yarın sabah erkenden bitsin. Evet, düğün yarın yapılıcak...sana dediğimi yap!

Telefonu kapattıktan sonra kanepeye yığıldı ve kafasını geri atarak bir şeyler düşünmeye başladı. Tam bu sırada kapı çaldı.
Edward: Gel.

Gelenin kim olduğunu görmek için doğrulduğunda yine o kadın olduğunu gördü...

Bayan Tatum yemekleri hazır ediyor Kwan ise odasında Jiyang'ı buraya nasıl getire bilirim diye düşünüyordu. Hatta öyle olumsuz düşünüyorduki Jiyang'ın buraya gelmeyeceğini sanıyordu. Odanın içinde kendi kendine sesli bir şekilde söyleniyordu:
Kwan: Nasıl davet etsem...buraya gelmeyi kabul edecekmi yani? Ahh...peki ya Bright sinirlenip her şeyi mahv ederse.?
Lander: Sende bazen sinirlenip her şeyi mahv ediyorsun.

Lander birden içeri girmişti. Görünüşe göre Kwan'ın konuşmalarına kulak misafiri olmuştu.
Kwan: Ne istiyorsun?
Lander: Hiç bir şey. O gün olanlar için özür dilemek istiyordum.
Kwan: Hangi olanlardan bahsediyorsun? Unuttum gitti bile.
Lander: Ah evet...şimdi de küçüklüğümüzdeki gibi hatırlamıyorum numarası yapıyorsun.
Kwan: Yinede işe yaramıyor değil.
Lander: Evet...geri dönmem bir hataydı aslında.
Kwan: Neden böyle düşünüyorsun.?
Lander: Bilmem. Belkide öyle hissettiğim içindir.
Kwan: Bazen hisslerimiz yanılır.
Lander: Mesela buraya Jiyang'ı çağırman gibi.

Kwan bir anda soğuk bir tavır alarak utanmasını gizleyip dedi:
Kwan: Ne alakası var.?
Lander: Hey şuna bak utandın!
Kwan: Kes sesini Lander.

Lander gülerek Kwan'ın koluna vurdu ve kolunu onun boynuna dolayarak dedi:
Lander: Tamam şaka yapıyordum. Beni dinle, sana yardımcı olacağım.
Kwan: Senden yardım istemedim ki.
Lander: Şimdi sırası değil geç kalacaksın ve ayrıca Bayan Tatum yemekleri hazır etmek üzere.

Kwan sessiz kalınca Lander'i onayladığını bildirmiş oldu. Lander da Kwan'ın hazırlanmasına yardımcı oldu ve ona bahçeye kadar eşlik etti.
Lander: Sadece kibar kal ve nazik ol. Hepsini anladınmı?
Kwan: Bunlar zaten bildiğimiz şeyler yani anladım.
Lander: Güzel. Gitmeden önce, ben bu akşam evde olmayacağım ve zaten bu akşamı siz baş-başa geçirirsiniz.
Kwan: Nereye gideceksin.?
Lander: Küçük bir işim var. Halledip geleceğim.
Kwan: Tamam veee...teşekkür ederim kardeşim.
Lander: Ne demek. Teşekkür etmene sevindim açıkcası.

İBLİSİN YARDIMI | TEXTİNGTahanan ng mga kuwento. Tumuklas ngayon