BÖLÜM 26. "Nâmı diğer adıyla"

26 7 3
                                    

"Senin için herşeyi göze aldım, peki sen ne yaptın.?" Bright sesindeki hüzünle dedi. "Üzgünüm, ben sadece doğru olanı yapmaya çalıştım" dediğindeyse göz yaşları Jolie'nin yanaklarına akıyor, Bright'ın ise gözleri dolmuştu.

Bright: Sen...onu seviyormusun.?

Jolie sessizce önündeki manzarayı izlerken Bright ona dönmüş sorduğu sorunun cevabını bekliyordu. Jolie derin bir nefes alıp verdikten sonra Bright'a döndü ve dedi:
Jolie: Söylersem bir şey değişirmi.?
Bright: Sen iyimisin Jolie? Kendine gel. Sen böyle kararlar alamazsın. Neler oluyor.?
Jolie: Bir şey olduğu yok. Ben doğru olanı yapıyorum.
Bright: Doğru olanımı? Hah yani o pisliği seviyorsun.
Jolie göz yaşlarını sildi ve arkasını dönerek dedi:
Jolie: Yeter Bright. Gidelim.

Tam gidecekken Bright onu kolundan tuttu ve kendine doğru döndererek gözlerinin içine baktı ve konuşmaya başladı:
Bright: Hiç bir yere gitmiyoruz. Edward'ın sana bir şeyler yaptığını biliyorum. Bunun hakkında bana yalan söyleyemezsin.
Jolie'nin gözleri tekrardan dolmuştuki gözlerini kaçırarak ve hırsla dedi:
Jolie: Konuşulacak bir şey yok anla artık!
Bright sinirlenmiş olacak ki ilk defa Jolie'nin yüzünü bağırarak dedi:
Bright: O zaman söyle hâdi Edward'ı sevdiğini söylede inanayım!
Jolie: Bunun senin için ne önemi var Bright.? Senin burada benimle olmanın tek sebebi bir anlaşma değilmi.?! Şimdi neden Edward'ı sevip sevmediğimi sorguluyorsun?..
Bright: Lanet olsun Jolie çünkü seni seviyorum! Bunu anlaman için illaki bağırıp söylemem'mi gerek?

Jolie bir anlık durdu ve öylece Bright'a baka kaldı. Sonuçta Bright da haklıydı. Yaptığı şeyler bir anlaşmadan, korumadan ve arkadaşlıktan öteydi. Fakat Jolie bunu göremeyecek kadar kör olmalıydı ki öylece donup kalmıştı. Hemen kendini toparladı ve utanması ile sesi titreyerek dedi:
Jolie: B-ben...ben de Edward'ı seviyorum, sende bunu anla artık!

Bunu söylerken Jolie'nin sol gözünden bir damla yaş akmıştı bile. Bright'ın da hayal kırıklığından gözleri dolmuştu. Hızla koşarak arabaya bindi. Bright biraz ifadesizce durduktan hemen sonra yürüyerek arabaya bindi.
İkiside sessizdi. Jolie pencereden dışarıdaki ışıkları izliyordu. Bright ise direksiyonu rahat tutmaya çalışarak dikkatini yola vermişti. Sanki az önce hiç bir şey olmamış gibi sessizdiler. Bright bu sessizliği bozarak konuşmaya başladı:
Bright: İyi olmadığını biliyorum.
Jolie: ...
Bright: Sessiz olduğuna göre cevabın evet.
Jolie: Zor zamanlar atlattık.
Bright: Haklısın. "Biz atlattık". Şimdi ise gidip o gerizekalıyla evlenmek istiyorsun.
Jolie: Bu konuyu kapatalım artık.

Bright gözünü yoldan ayırarak konuşuyordu. Jolie'ye bakmadan konuşup edemiyordu bile. Sadece direksiyona vurarak hayal kırıklığıyla soruyordu:
Bright: Neden..neden.?!

Daha fazla konuşmadılar. Jolie Bright'ın bağırmasını saymayarak pencereye odaklanmıştı. Yağmur yağıyordu...bu yağmurlar her şeyi temizlermiydi.? Herkesi silermiydi acaba.? Araba evlerinin önünde durduğunda Bright arabadan hızla indi ve gelip Jolie'ye kapıyı açtı. Jolie üzgündü ve evet, halsizdi. Eve doğru ilerlemeye hazırlanıyordu ki Bright onu kolundan tuttu ve geri çevirip ona sıkıca sarıldı.
Uzun zaman sonra bu Jolie'ye iyi gelmiş gibiydi. O da karşılık vererek bir an her şeyi unutmayı seçip Bright'a sımsıkı sarıldı. 5 dakika böyle kaldıktan sonra Jolie ayrılıp eve doğru adımladı. Bright arkasından seslenerek dedi:
Bright: Görüşürüz.
Jolie ise arkasını döndü ve ona üzgün bir gülümseme vererek eve girdi.

Cehennem yine her zamanki gibi Jiyang için sıkıcıydı. Bu durum Bright olmadığında dahada sıkıcı oluyordu. Kendi-kendine Kwan ile beraber geçirdiği günü hatırladı. "Sahi Kwan böyle eğlenceli olabiliyormuydu.?" Daha çok Lander'in eğlenceli olduğunu düşünürdüm." "Onuda uzun zamandır görmüyorum"-derken kapı çaldı.
Jiyang dışarı çıktığında gelenin Malefiz olduğunu gördü. İçinden, "ne için gelmiş ki şimdi bu" diye geçirdikten sonra onunla beraber dışarı çıktılar.
Malefiz konuşmaya başlamıştı bile:
Malefiz: Bende büyücülük yapmaktan sıkıldığım için buralara gelmeyi düşündüm.
Jiyang: Aman ne iyi...
Malefiz: Nasıl.?
Jiyang: Ah, yani iyi yapmışsın demek istedim.
Malefiz: Evet...Bright nerede bu arada?
Jiyang: Bende acaba ne zaman konuya geleceksin diye düşünüyordum.
Malefiz: Konumuzun Bright olduğunu kim söyledi.? Sadece nerede olduğunu merak ettim.
Jiyang: Hmm...şuan dünyada olmalı.
Malefiz: O kızı korumaktan sıkılmış olmalı. Sonuçta iblisler ve ya şeytanlar birilerini koruyarak iyilik yapmazlar.
Jiyang: Bence öyle değil. Daha çok bundan keyif alıyordur.
Malefiz(kaşlarını çatarak): Ne.?
Jiyang: Evet. Bright Jolie'ni korumaktan her zaman keyif alıyor zaten.
Malefiz: Bunun neresi keyifli??
Jiyang: Bak tatlım, hayatı boyunca bunun için yetiştirildi ve belkide bundan daha fazla bilmediğimiz bir şeyler olduğu içindir.
Malefiz: Neyden bahs ediyorsun açık konuşurmusun.
Jiyang: Anlayacağın, Bright Jolie'yi seviyor.

Bu cümleden sonra Malefiz sanki alev almış gibiydi. Kendisini sakin tutmaya çalışarak dedi:
Malefiz: Bunuda nereden çıkardın??
Jiyang: Hiç bir yerden çıkarmadım tatlım olanlar bunu gösteriyor.
Malefiz: Ne yani koruyor diye seviyor da olamaz. Hatta bence Jolie onu sevmiyor bile. Zaten hangi dünyalı bir kız cehennemde yaşayan bir iblise aşık olurki.?
Jiyang: Hehh işte, son cümlenin sonunda dediğin gibi...aşık olmak. Eğer gerçekten aşık olursa bunun bir önemi yoktur.
Jiyang bunları söylerken aklından çıkmayan o kişiyide düşünüyordu.
Malefiz: Bright gibi yakışıklı bir iblise kim aşık olmazki zaten.
Jiyang(derin bir iç çekerek): Bak Malefiz, anlıyorum...eskiden Bright ile küçük bir ilişkiniz olmuş olabilir. Ama bil ki sana karşı hiç bir zaman duyguları olmadı.

Malefiz her duyduğu cümlede daha çok alevleniyordu.
Jiyang: Sadece sevgiye ihtiyacı vardı ve sen bu sevgiyi ona fazlasıyla veriyordun. Kullanılmış gibi hissedebilirsin ama-
Malefiz: KES!
Malefiz çok sinirlenmişti. Nefesini alıp vermekte bile zorlanıyordu.
Malefiz: Yakında ne olacağını göreceğiz Jiyang. Nede olsa biz hiç bir şeye karışamayız değilmi.?..
Jiyang başka bir şey demedi ve Malefiz sinsi gülümsemesiyle havalanarak oradan uzaklaştı. Bu kızın bir şeyler çevirdiğini biliyordu ve her an Bright ile Jolie için bir tehtid oluşturacağına emindi. Onu eskiden beri tanıyordu.

Kwan bu gün nedense mutluydu. Yüzünde güller açıyordu. Odasından çıkıp mutfağa doğru ilerliyordu. Lander ortalıklarda yoktu. Bayan Tatum yine mutfakta bir şeyler yapıyor o güzel yemeklerinden pişiriyordu. Kwan'ın geldiğini görünce hemen elindeki işini bırakıp ona döndü:
Bayan Tatum: Oğlum, bir şeyemi ihtiyacın var.?
Kwan: Eee...şey, ben...eee
Kekeleyerek ağzındaki lafı dışarı çıkarmaya çalışıyordu.
Bayan Tatum: Kwan, oğlum sen iyimisin?
Kwan: Aa evet iyiyim. Bayan Tatum, acaba akşam için güzel yemekler yapabilirmisin?
Bayan Tatum(şaşırarak): Ah, elbette yaparım. Misafirimiz kim?
Kwan: Eee...misafirimiz bir kız.
Bayan Tatum'un gözleri bir anne gibi parlıyordu.
Bayan Tatum: Misafirimiz bir kızmı??
Kwan: Evet.
Bayan Tatum: Peki kim olduğunu sorabilirmiyim?
Kwan: Tanıdık biri aslında ama bu gün özel olsun istiyorum.
Bayan Tatum: Aman Tanrım! Yoksaa...
Kwan: Evet. Düşündüğün kişi.
Bayan Tatum: Ah, o tatlı kız için en güzel yemekleri bile yaparım.
Kwan mahçup bir şekilde söyledi:
Kwan: Çok teşekkür ederim.

Bayan Tatum ise daha çok mutluydu ve gözleri mutluluktan resmen parlıyordu.

Jolie'ni eve bıraktıktan sonra Bright için ilk iş Edward'ı bulmaktı. Tam da düşündüğü gibi evinde odasında oturuyordu. Bright Edward'ın Jolie'nin mirasını istediğini biliyordu fakat bu kadar ireli gideceğini düşünmemişti. Kapıyı çalmadan içeri girmişti bile. Edward onun geleceğini tahmin etmiş olmalıydıki rahatlığını bozmadan yerinden bile kıpırdamadı. Bright yavaş-yavaş ona yaklaşmaya başladığında konuştu:
Edward: Sakın!
Edward: Bir adım daha yaklaşma.
Btight gülerek dedi:
Bright: Neden.? Korkuyormusun ha?
Edward: Hayır sadece önlem alıyorum. Ne olur olmaz.
Bright: Bu kadar oyunculuk yaptığın yeter. Jolie'yi sevmediğini biliyorum ve o da seni sevmiyor.
Edward: Ne olmuş yani?
Bright: Aptalsın. Para için her şeyi yaparsın!
Edward: Ohohoo, orda dur bakalım. Para için yaptığımı kim söyledi.?
Bright: Başından beri o miras için onunla evlenmek istiyordun.
Edward: Demek ki her şeyi zaten biliyorsun. Anlatmaya gerek yok.

Bright sinirlenerek elini aralarında mesafe koyan masaya vurdu ve dedi:
Bright: Amacın ne lan!
Edward ise onu dahada sinir etmek için sakin kalıyordu:
Edward: Ah Bright'cım görünen o ki her şeyi bilmiyorsun. Anlaşmalarda...ne yazılır biliyormusun.? Eğer bir kişi evlenirse artık onu koruyan birine ihtiyacı olmaz.
Bright: Açık konuş! Ne ima etmeye çalışıyorsun.?
Edward: Yani, Bright...nâmı diğer adıyla İblis Bright Agares...Jolie benimle evlendiği zaman senin onu korumana gerek kalmayacak ve bildiğin gibi aynı zamanda miras bana ait olmuş olacak.
Bright: Seni şerefiz...

Bright artık kendini durduramayarak Edward'ın üzerine atlamıştı bile...

~

İBLİSİN YARDIMI | TEXTİNGWhere stories live. Discover now