Siz:

Sapık: Allah'a emanet ol

Oops! Ang larawang ito ay hindi sumusunod sa aming mga alituntunin sa nilalaman. Upang magpatuloy sa pag-publish, subukan itong alisin o mag-upload ng bago.

Sapık: Allah'a emanet ol

Sapık: Kendine iyi bak :)

***

Barın abim hariç bütün aile salonda oturuyorduk. Barın abim hiç kimsenin aramalarını açmamış, Zahir abiye söylemişti işinin olduğunu ve telefonları açamayacağını. Ama iftara gelecekmiş.

Hala bana gelen mesajı bilmiyordu. Geldiği zaman yemekten sonra babam söyleyecekti.

"Ne zaman gidicez Mardin'e?" Ege'nin sorusu ile ben de babama bakmıştım.

"Normalde beş gün sonraydı, ama bu mesaj yüzünden daha erken gidicez Mardin'e. İki gün sonra." Bu sırada kapı zili çalmıştı. Bir tek ben basamıyordum bu zile. Yasaklamışlardı bana.

Kapıya vururuz biz de.

İçeri giren abim ile, yerimde dikleştim ve yanımda oturan Tugay abime biraz daha yakınlaştım. Barın abim yine sinirliydi. Çok şaşırdım bak.

"Hoş geldin abi." Gülerek söylediğim şeyler ile abim sadece kafasıyla onaylamış ve sağında duran tekli koltuğa oturmuştu.

Tribini sik- aman sevdiğim adam.

"Bu yeni nesilde hiç saygı kalmamış Tugay aşkım abim. Görüyor musun?" Yandan yandan Barın abima bakarak konuştuğumda Tugay abim ve diğerleri gülmüştü. Katil kılıklı olan abim ise sinirli bir şekilde bakmıştı.

Aradan yarım saat geçmişti ve ezanın okunmasına beş dakika kalmıştı. Sofraya geçip beklemeye başlamıştık.

"Şşt, Kuzey Yıldız'ı. Duyduğuma göre tıp okuyormuşsun. Seni o zeka ile nasıl aldılar okula?" Gülerek Kuzey'e bulaştığımda, Kuzey sinirli bir ifade ile bana baktı ve konuştu.

"Bana Kuzey Yıldız'ı deme Deniz anası. Benim de duyduğuma göre sen de mimarlık okuyacakmışsın. Seni bu zekan ile mimar yaparlar mı hiç?" Tam ben de ona karşı konuşacaktımki ezan okumaya başladı. Kuzey'i boş verip yemeğime döndüm ve yemeye başladım.

On dakika sonra babam, bugün olanları anlatmak için söze girdi.

"Oğlum. Mardin'e iki gün sonra gidicez." Abim babama döndü ve nedenini anlamadığı için kaşlarını çattı.

"Neden baba? Bir şey mi oldu?" Sorduğu sorular ile elimdeki kaşığı tabağın içine bıraktım ve arkama yaslandım.

"Evet oğlum. Bugün Deniz'e bir mesaj geldi." Abim direkt bana döndüğünde kafamı başka yere çevirdim hemen.

"Ne mesajı?" Geliyor gelmekte olan.

"Göster kızım mesajı." Kafam ile onaylayıp telefonu açtım ve mesaja girdim. Telefonu abime doğru döndürüp ona yaklaştırdım. Telefonu elimden alıp baktığında direkt kaşları çatılmıştı.

"Gittin mi Arın!?" Bir an da bağırması ile yerimde sıçrayıp ona döndüm ve göz devirdim.

Yav gitmiş gibi mi gözüküyorum? Adamların niyeti belli. Bana zarar vermek. Şu anda burda sapa sağlam bir şekilde duruyorsam gitmiş mi oluyorum?

"Hayır tabii ki de. Niye gideyim? Salak mıyım ben? Ege'ye de bir halt yapmayacaklarını biliyorum."

"Baba. En yakın zamanda Mardin'e gidiyorsunuz. Ben, o İlhan itinide bulmadan gelmiyorsunuz." Telefonumu atarcasına masaya koydu ve yemek odasından çıktı.

Haşin erkek.

Telefonumun ne suçu günahı vardı?

"Sinirini niye telefonumdan çıkardı şimdi bu?" Diye mırıldandığımda Pars gülmüş ve konuşmuştu.

"Dua et bizden çıkarmadı. Ona da şükür." Haklıydı. Allah'tan sinirlenip yine bana bağırmamıştı. Bunada şükürdü.

"Neyse, olaya iyi yanından bakalım. Mardin'e gidiyoruz. Ve bu demek oluyor ki babaannemi daha çok sinir edicem!" Heyecanla konuştuğumda herkes gülmüştü ve Pars konuşmuştu.

"Babaannemin sonu olucak bu kız. Eceliyle değilde, Deniz yüzünden gidecek öbür tarafa." Evet. Bana olan sevgisi yüzünden bir gün ölecekti.

Aaayyy aklıma çok iyi bir fikir geldiiii.

200 bin olmuşuzzz🖤🖤

Ahu ve Yalçın'ı sevdiniz mi? Ona göre bir şey yapıcam.

İstek sahneler?

*27.03.2024*

🖤🖤

ARIN DENİZ (Gerçek ailem) Tahanan ng mga kuwento. Tumuklas ngayon