6. Bölüm

2 0 0
                                    

Saat geceye geliyordu.
11:51

Uykum yoktu, sıkılmıştım. Salonda telefonla uğraşıyordum. Onur bir açıklama yapmadan dışarı çıkmıştı. Zaten de yapmasına gerek yoktu.

Telefonum çalmaya başladığında daha kimin aradığını görmeden ofladım. Telefonla konuşmayı hiç sevmiyordum. Arayanın farklı bir numara olduğunu gördüğümde yerimden doğruldum, merakla telefonu açtım.

Karşıdakinin ses çıkarmasını bekleyene kadar ses çıkarmadım.

"Nehir?"
"Bartu? Sen misin?"

Bartu benim çocukluk arkadaşımdı. Çok seviyordum onu, her zaman yanımdaydı.

"Evet kanka, numaramı değiştim. Nerdesin kızım sen? Kaç gündür şirkete de gitmiyormuşsun. Hasta falan mısın?"
"Ha, şey, yok ya. Hasta değilim de..."
"Ee, nerdesin o zaman?"
"Şey Bartu, bir şey diyeceğim ama aramızda kalacak. Annem bile bilmiyor."
"Tamam, meraklandırmasana kızım anlat."
"Bartu ben Kanada'dayım. Herkese iş için dedim ama iş için falan değil."
"Tatile mi gittin? Ne zaman gittin?"
"Hayır ya ne tatili, bir adam getirdi beni buraya. Onur Alp adı. Her şeyimi biliyor. 1 hafta önce aradı beni, yanına çağırdı. Başımın belada olduğunu, yerime birilerinin geçmeye çalıştığını söyledi. İnanmadım ilk baş ama.."
"Ay sen kafayı mı yedin? İyi misin kızım? Tanımadığın biriyle bambaşka bir ülkeye mi gittin? Yok yok, dalga geçiyor benimle. Nerdesin söyle hemen geliyorum."
"Bartu hayır, ciddiyim kanka. Şaka falan yok. Bilmiyorum sadece ona güvenmem gerekiyor. Son 2 aydır birileri sürekli beni takip ediyordu. Trafikte, iş yerinde falan."
"Allah'ım sen bana sabır ver. Lan hiç tanımadığın biriyle farklı bir ülkeye gitmişsin, bir de güveniyorum diyorsun amına koyayım."
"Bartu, biraz olsun rahatlar mısın?"
"Nehir Ay, söyle nerdeysen, geleceğim. Tamam mı? Kanada falan sökmez bana, biletimi alır gelirim. O adamı göreyim bi. Hadi seni kaçırmadıysa, pis işleri varsa, ne yapacaksın Nehir?"

Haklıydı. Ben olsam ben de aynı tepkiyi verirdim.

"Bartu kapı çalıyor, sonra konuşalım olur mu canım?"
"Her gün arıyorum seni, konuşuyoruz. Yarın görüntülü arayacağım. Nerede kalıyorsan göstereceksin. O çocuğu da göreceğim."
"Bartu..."
"Görüşürüz Nehir. Öptüm hadi."

Bip bip bip...

Telefonu bırakıp ofladım. Bartu gerçekten haklıydı. Ya bana bir şey yapacak olsaydı? Kim engelleyecekti? Kimse.

Yaklaşık yarım saat sonra kapı açıldı. İçeriye 4-5 tane adam girdi. Onur ise en son girdi.

Yattığım yerden doğruldum.

"Hoşgeldin.-iz."

"Hoşbulduk abla. Abi bu abla kim?"

Tanımadıklarımdan en cılız ve kısa olanıydı.

"Ne yapacaksın Erdem? Arkadaşım işte. Nehir, sen yukarı çık istersen."
Derken kıyafetimi baştan aşağı süzdü ve adamlara baktı. Gözlerinde endişe vardı sanki.

"Nehir?"
Tanıdık bir ses bana seslenmişti. Onur'un arkasındaki adama döndüm.
Onur'dan biraz kısa, takım elbiseli ve elinde iki adet çanta olan bir adamdı. Bir saniye, bu...

"Sedat?"
"Oha, lan ne işin var burada?"
"Asıl senin ne işin var?"
"Onur'un sevgilisi misin sen? Neden burdasın? Ne zaman geldin? İzmir'deydin  ya. Oha."
"Sedat sakin. Yok öyle bir şey. İş için geldim, Onur da sağ olsun, evine davet etti işte."

Sedat benim uzaktan bir kuzenimdi. Benimki baba mesleği olduğu için, şirketlerimiz ortak gibiydi. İşlerimiz beraber gidiyordu. Şirketin başına geçtiğimden beri daha sık görüşmeye başlamıştık.

"Sedat, sen nereden tanıyorsun Nehir'i?"
Onur'un sesiyle ona doğru döndüm. Yüzünde şaşkın bir ifade vardı. Keşke şu an fotoğrafını çekebilseydim, açar açar gülerdim. Bunun yeri mi şu an, salak.

"Abi Nehir işte ya, şey, benim kuzen. Şirketler de ortak."
"Kuzen mi?"
"He."

Sedat çok illegal fakat bir o kadar da tatlı bir adamdı. Küçükken en çok onunla takılırdım. Sonra bir aile draması yüzünden aramız açılmıştı. Beraber çok eğlenirdik hep.

"Ya sen, sen ne için geldin buraya?"
"Bir işimiz var da. Lan bi dakika bi dakika. Oha. Lan yoksa.."

Hepimiz şaşkın gözlerle Sedat'a baktık.
"Onur, senin bela dediğin kız Nehir mi lan?"
Bela mı?
"Evet. Ta kendisi. Madem kuzensiniz, saklamaya gerek yok."
"Ohaaaaaa, denk gelişe bak amına koyayım."
"Nehir istersen burada kalabilirsin. Sonuçta seni de ilgilendirir konuşacağımız konular."

Sadece başımı salladım. Yukarı çıkıp altıma bol bir eşofman ve üstüme de bol tişört giymiştim.

Koltuğa geçtiğimde diğer adamlar sadece dosya verip bir iki bir şey anlatıp gitmişlerdi. Geriye Sedat, Erdem ve ismini bilmediğim bir adamla Onur kalmıştı.

"Burdan sonra buraya geçersiniz abi. Burası tehlikeli. Nehir işlerini burdan devam ettiremiyor. Şirket iyi değil."

Şirket iyi değil.
Şirket iyi değil.
Şirket iyi değil.
Şirket.
İyi.
Değil.

Hızla ayaklandım.

"Ne demek şirket iyi değil. Ne diyorsun Sedat?"
"Kuzen bi sakin ol, meraklanma. Evet iyi değil. Birçok çöküş yaşandı 1 hafta içerisinde. Yokluğun çok belli."
"Çöküş nasıl çöküş ne olmuş?"
"Satışlarda aksama ve yanlış tarihli satışlar gerçekleşmiş. Sizin işler kötüye gidince, bizim kıyıya da vurdu."
"Düzeltmem lazım. Şirkete gitmem lazım hem de hemen şimdi. Onur!"

"Saçmalama Nehir bu saatte nasıl gideceksin ta İzmir'e? Manyadın mı?"
"Ne manyaması garip garip konuşma, duymadın mı?"
"Duydum Nehir, duydum. Şirkete gitmene gerek yok. Buradan da halledebilirsin."
"Hallederim öyle mi? Hadi o zaman. Nereye götürüyosan götür. Halledeyim. Hadisene, kalksana."

Sesim biraz yükselmişti, gerilmiştim. Babamdan geriye kalan tek şey bu şirketti. Eğer onu kaybedersem...

"Nehir, sesini alçalt sakinleş. Halledebilirsin diyorsam halledebilirsin. Şimdilik acelesi yok."
"NE DEMEK YOK YA NE DEMEK YOK? İYİ MİSİN SEN O KULAĞIN DUYMUYOR MU? BAŞKA BİR ŞEYİM KALMADI KALMADI. BİR ŞİRKETİM VAR O DA GİDERSE NE YAPACAĞIM HABERİN VAR MI?"
"Bağırma Nehir."

Saydırırken oturduğum yerden istemsizce kalkmış Onur'un üstüne doğru yürümüştüm. Ben kalkınca o da ayaklanmıştı. Dengesizin teki olduğum için, eliyle gerilemeye çalışmıştı. Kendimi çok bastırdığım için elinin acısını sonradan hissetmiştim.

"Abla sakin abla. Gerçekten şiddetlenecek bir şey yok. Yarın seni ayarladığımız bir stüdyoya götüreceğiz. Orada her işi halledebilirsin. Ona göre ayarladık."

Erdem'in açıklamasıyla rahatlamasam da en azından bir nebze sakinleşmiştim. Koşarak odama çıktım.
Yatağıma gömülüp sinirden ağladım.
O sırada Bartu yeniden aramıştı.
İyi olup olmadığımdan emin olmak istiyordu. Aksi halde her durumda hemen gelecekti.

"Nehir'im, iyi misin kankaların bitanesi?"
"İyiyim, sağ ol. Yoruldum bugün biraz sadece. Yarın anlatacaklarım var sana. Şimdi biraz uyuyayım, olur mu?"
"Hadi koş, iyi uykular prenses."

Yüzümde bir tebessüm oluşmuştu.

"Sağ ol kanka, sana da iyi geceler. Yarın ararım, öptüm bay."

Cevap vermesini beklemeden telefonu kapattım. Uçak moduna alıp uykuya daldım.

Karakterlerimiz yavaş yavaş ortaya çıkıyorr
Umarım hayal ettiğim gibi gider
Bayyyy✋🏿
(Aklınıza bay diyen küçük kız gelsin 😆)

Biz Şimdi Neyiz?Where stories live. Discover now