35

6.5K 600 101
                                    

"Vallahi ben daha güzel yapıyorum ya." Aybars ile Gökdeniz, Kayseri'nin en lezzetli yağlamacısında karşılıklı yağlama yiyorlardı ve Gökdeniz sarışının kendinden geçtiğini görünce inanılmaz bir kıskançlıkla öfke gütmüştü bu görüntüye. Aybars onun yaptığı her yemeği zevkle yiyip her seferinde sıkılmadan Gökdeniz'e yüz kızartacak iltifatlar sıralasa da onu hiç bu kadar yediği yemekten zevk alırken görmemişti. Suratını astı ve gerçekten çok lezzetli olan yağlamayı eliyle büküp yoğurda bandırdı.

"Kurban olurum sen kabak yap o bile güzel olur."

"Kabak zaten güzel-" Aybars ona kızgın kızgın baktı ve Gökdeniz'in elindeki yarısı ısırılmış yağlamayı çevik bir şekilde kendi ağzına yolladı.

"Kabak bu dünyadaki en kötü ve en lüzumsuz sebzedir." Ağzı dolu dolu homurdandığında Gökdeniz öyle bir gücenmişlikle Aybars'a baktı ki bu bakıştan sonra sarışın, mavi gözlü bebeğini böğrüne basmak istemişti.

"Elimdekini yeme bari ya. Kıskanıyorum, cidden ben daha güzel yapıyorum sikeceğim her şeyi şu an." Gökdeniz surat asıp sandalyeye kendini fırlattığında ve dünyanın en güzel yüzünü hüzünlü bir ifadeye bürüdüğünde Aybars dişlerini öyle bir sıkmıştı ki, birkaç tanesinin kırılacağından korkmuştu. Yine de hiçbir şeyi umursamadan gerçekten kalabalık olan restoranı öylesine bir süzmüş, uzanıp surat asan çocuğun yağlı elinin avuç içine yağlı dudaklarını sertçe bastırmıştı. "Ölürüm. Canımı veriririm, kurban olurum."

"Burası İstanbul'a benzemez, götümüze sokarlar yağlamayı dur."

Keyifsizce çıkan homurtularının aksine güzel yanakları yine pembe pembe olmuştu Gökdeniz'in ve koskoca adamın bu kadar tatlı kızarması Aybars'a göre çok ama çok absürttü. Gökdeniz ile geçirdiği her dakika yeni şeyler görüp tecrübe ediyordu ve kendini çok şanslı hissediyordu. Yemekten sonra yükselen kan şekeriyle ve bünyesine çöken huzurla iç çekti, ardından 3 kişilik yemeği sanki o yememiş gibi geriye yaslanıp ıslak mendille kendini sünnetlemeye başladı.

"Yok zaten kesin seninkisi daha güzeldir. Bu o kadar da iyi değildi. İçimden bir ses seninkisi daha lezzetlidir falan diyor."

"Sen gönül alma Aybars," Huysuz adam ortalıkta pire gibi koşturan garsona el kol yapıp hesabı istedi ve dirseklerini masaya yasladı. Sarışına eğilirken, mavinin en güzel tonunu barındıran gözlerini açık kahvelere dikmiş, onun duyabileceği bir sesle fısıldamıştı. "Öp, sıkıştır, ısır ama konuşma. Konuştukça batıyorsun."

"Öyle bir öperim ki," Kolesterolden mi, aşktan mı, azgınlıktan mı olduğunu bilmediği bir sıcaklamayla kendini yelledi ve aynı Gökdeniz gibi dirseklerini masaya yaslayıp çocuğa eğildi. Gökdeniz'in düğmesinin karnına battığını bilse güler miydi mesela? Hiç sanmıyordu çünkü kendi pantolonu da delice şu an onu sıkıştırıyordu. Karnındaki baskıyı görmezden gelmeye çalıştı. Suratında meydan okur bir ifade vardı. "Öyle bir öperim ki Gökdeniz, gerçekten Ekrem İmamoğlu'yu ararsın yardım için."

"Yalnız güzelim," Gökdeniz sırıtarak çocuğun yanağından makas aldı ve keyifle geriye yaslandı. Çıkan göbeğini ve düğmenin acıttığı yeri çaktırmadan ovuşturmuştu. "Burası Kayseri, buraya Eko bakmıyor."

"O zaman biz de Mans-" Masaya gelen aceleci garsonla boş muhabbeti kesmiş, Gökdeniz'in kendini yana atarak göt cebinden çıkardığı cüzdanıyla hesabı ödediğini görmüştü. Kahvaltıyı Aybars ödemek istediğinde Gökdeniz 3 saatlik bir piyes düzenleyip teklif edip edeceğine sarışını pişman ettiğinden artık Aybars para konusunda bu deli adam karşısında ağzını açmamaya karar vermişti. Hesaba ek olarak Gökdeniz garson çocuğun cebine balyayla para sıkıştırdığında sarışının da, esmer çelimsiz garsonun da gözleri fal taşı gibi açıldı. Çocuk hayatında bu kadar keş para görmemişti, resmen nutku tutulmuştu. Gökdeniz çocuğu kendi hizasına çağırmış, Aybars'ın sadece içinden tutup çektiği ve üzerine düşünüp canını sıktığı "güzelim" kelimesi içeren bir cümle kurmuştu. Çocuk ise Gökdeniz'i muhtemelen hayırsız olan babası, ya da hiç sahip olmadığı abisi yerine koyarken parlayan gözlerle bakmış, getirdiği kolonyadan bol bol mavi gözlü çocuğun ellerine fışkırtmıştı. Eğer sarışın düzgün dinleseydi, Gökdeniz'in çocuğa "Bu para sende kalsın, dükkan sahibine verme güzelim."dediğini duyabilirdi. Yine de kıskanırdı tabii orası ayrıydı. Ayaklandı ve bir hışımla tuvalete gitti. Ardından Gökdeniz de gelmişti zaten.

organize sanayi [gay]Where stories live. Discover now